3. Bölüm - Sadece Kurgu

53 7 0
                                    

Hala gerçek olduğuna inanamıyordum. Bu beyaz odada bir hafta geçirmiştim. Tabii geceleri uyuduğumda yine bu odadan çıkmış oluyordum ve her seferinde kaçmak için can atıyordum, ama yapamazdım.

Bu sırada kafamda hayal ettiğim her şey gerçekleşmeye başlıyordu. Buraya geldikten yaklaşık üç gün sonra böyle bir yeteneğim olduğunu fark ettiğimde, bu beyaz odayı daha bir çekilir hale getirmeye çalıştım. Tam olarak açıklamasa da bu başta annemi görmemi açıklıyordu. Onu çok düşünmüş olmalıydım, ama yeteri kadar değil. Bundan dolayı Kristin'in hayal olup olmadığını düşünmeye başlamıştım, ama hayal olsa bile en azından yalnız değildim.

Yine uyuduğumda gerçek hayatta uyandığım bir günde bu konuyu Dan'e anlattım. Oysa uyku esnasında hiçbir şey görmediğini söyledi. "Peki sence bunun nedeni ne olabilir?" diye sordum bende. "Bazı kişiler o odanın aslında kendi kafasının içinde olduğunu bilirler ve odayı yönetebilirler. Ama seninki daha farklı, odayı yönetmekle kalmıyorsun, uykuyu bölebiliyorsun." dedi. "Ama bu neden Kristin'in sürekli etrafımda olduğunu ve bana gayet mantıklı gelen cevaplar verdiğini açıklamıyor." dedim. "Aslında o cevapları kendin veriyorsun. Bunun gerçek olmasını çok istiyorsun. Ayrıca sürekli peşinde çünkü onu ve yalnızlığı sürekli düşünüyorsun." dedi.

"Sana inanmıyorum, o gerçek!" diye bağırdım bende. "Bana inanmıyorsan, beni takip et." dedi ve odadan çıktı. Bir haftadır bu odada tıkılı kaldığıma hala inanamıyordum. Sonra uzunca koridorlardan hızlıca yürüdük. Kapı numarası "6931" olan bir odanın önünde yavaşladık. "İçeri gir." dedi, dediğini yaptım. Girince koltukta mışıl mışıl uyuyan Kristin ve bir kadın duruyordu.

"Merhaba Sarah." dedi Danny el sallayarak. "Burada ne yapıyorsun ve o da kim? Sakın bana onun gözetmeni olduğunu söyleme!"

"Evet, kızın özel güçleri var galiba. Simülasyonda uyuduğunda gerçek dünyada uyanıyor, simülasyonda istediği şeyi gerçekleştirebiliyor. Ayrıca Kristin'in de onun simülasyonunun bir parças olduğu konusunda inat edip duruyor. Nolur bunun gerçek olmadığını söyle ona!"

Kadın bana bakıyordu. Beni baştan aşağı süzdü ve konuşmaya başladı. "Bu imkansız. Sadece kafanda canlandırıyorsun." Sonra da bilgisayar monitörünü gösterdi. "Kristin tam burada. Gördüğün gibi şu an yazısıyla uğraşıyor. Dediklerin sadece hayal ürünü."

Bunu kabullenmek zordu. Kesinlikle. Ama kabullendim, Kristin bir yıl boyunca benimle orada kalacaksa, hayal bile olsa, kabul ederdim. "Tamam, gidelim." dedim dişlerimin arasından ve beyaz odaya geri döndüm.

Bir trambolin düşündüm, eğlenmeye ihtiyacım vardı. Kristin beni bekliyordu. "Bazen bir yerlere gidiyorsun ya, beni çok korkutuyorsun." dedi. "Trambolin de zıplamaya ne dersin? Hem belki buranın tavanının nerede olduğunu bulabiliriz." dedim bende. "Olur. Biliyor musun, bazen buraya sadece delileri koyuyorlar gibi geliyor... Sence bizde deli miyiz?" Soru karşısında afalladım, ama aslında bu soruyu kendime ben sordum. Cevap vermedim.

Trambolinde sıçrarken yerden neredeyse on metre kadar yükseldik, ama tavana ulaşamadık. Bir bakıma bu zihnimin ne kadar büyük olduğunu falan gösteriyordu herhalde. Kristin yüksekten korkuyordu. "Kristin? İyi misin?" diye sordum, çünkü bildiğim kadarıyla pek çok kez yükseklikten korkmadığını belirtmişti. "Ben yüksekten korkuyorum." dedi. O an anladım. Yükseklikten korkan o değildi, bendim. Ona bunları ben söyletiyordum.

Ertesi gün yazım üzerinde daha çok çalıştım. İlk başta yazar olmak isteyeceğimi düşündüm, ama sonra Şu anda yazıyorum zaten! tarzı bir şeyler düşündüm ve bundan vazgeçtim. Sonra da müzisyen olabileceğimi düşündüm. Gitar çalıyordum, belki çalışırsam şarkı da söyleyebilirdim. Üniversiteye de gidebilirdim. Onun dışında ressam bile olabilirdim. Belki kağıda kendimi Geleceğin Picasso'su diye tanıtırsam harika bir çizer olabilirdim.

HikayesizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin