•1•

125 27 37
                                        

İyi bir yazar kalemini eline aldığı anda huzur bulandır. Çünkü o an kendi hayal dünyasının ışığını perdesine yansıtır. İşte o yazar aslında gerçek yönetmendir. Kendi şehrinin yönetmeni... Sizde benim şehrimde birer yönetmen olmak istiyorsanız önce okuduklarınızı perdenizde yansıtın ve sonra başladığınız tarihi buraya bakın. Saygı ve sevgilerimle... -Gamze Naz

"Keskin ve koyu renkteki gözler bana doğru yaklaşırken yüzündeki o ciddiyeti gördüm. Yanıma artık tamamen yaklaştığında gözlerimi tüm yüzünde gezdirdim. Bakışları her ne kadar huzursuz etsede kalbimin hızlı çarpmasına neden oluyordu. İstemsizce ellerimi yüzüne götürdüğümde avuç içlerimi kirli sakalının üzerine bastırdım. Ciddiyetliği kaybolmuştu. Artık acı çeker gibi bakıyordu. Ellerimi sert bir şekilde ittirdiğinde;
'Git buradan.'Diye bağırdı."

Gözlerimi aniden açmamla birlikte gördüklerimin bir rüya olduğunu anladım. Günlerdir aynı rüyayı görüyor ve kan ter içerisinde uyanıyordum.
Rüyayı gözümde bir kez daha canlandırdığımda yatağımdan aniden kalkarak çalışma masama doğru yöneldim. Masamın üzerindeki resim kağıdını önüme aldığımda kalemliğimin içindeki kurşun kalemi elime alarak, rüyamdaki o kusursuz yüzü çizmeye başladım. Kalemimi her hareket ettirdiğimde yüzünü daha iyi hatırlıyordum. Aslında kağıda çizdiğim yüzü tam olarak bilincime kaydediyordum denilebilirdi. Babamın ölümünden sonra annemin yanına taşındığım günden belli gördüğüm rüya her ne kadar canımı sıkmaya yetsede rüyamdaki o adam kalbimin hızlı çarpmasına neden oluyordu. Kimileri bu durumu bilinçaltımın bana oynadığı bir oyun olarak adlandırsada ben bu rüyanın bir anlamı olduğunu düşünüyordum.

"Anastasia!"
Elbette işte yine başlıyorduk.

"Günaydın Asia. Bugün neler yapmak istersin?" Diye sorduğunda yine berbat bir güne başladığımı anlamam zor olmamıştı.

"Hiçbir şey Emma. Yanlız bırakman ve iyi bir anne rolüne kapılmaman yeterli." diyerek yavaş ve imalı adımlarla odamdan çıkarak merdivenlere doğru yöneldim.

Tabikide ondan kaçmam bir şey ifade etmeyecekti çünkü pes etmeyeceğini biliyordum.

Arkamdan gelerek;
"Bugün için ikimizede güzel bir kahvaltı hazırladım sanırım bu konuşabilmemiz için güzel bir sebep olacak." Dediğinde imalı bir şekilde bakarak;

"Konuşacak bir şeyimiz olacağını düşünmüyorum." Dedim.

Gözlerinde ki anlamsız bakışı çözememiştim fakat sinirlendiğinin farkındaydım.

"Bazı şeyleri aşmamıza izin vermezsen Asia..." diyerek tam devam edecekken lafını kesmem bir oldu.

"Anastasia." Diye düzelttim.

"Pekala. Anastasia." Dedi.

Konuşmak istemiyordum onun benimle düzeltebileceği hiçbir şey yokken onun düzeltebilecek bir şeyin olduğunu sanması bile benim canımı sıkmaya yetiyordu.

"Henüz ismimin kısaltılmasını sevmediğimi dahi bilmeyen bir anneyle konuşabileceğim hiçbir şey yok." Diyerek gözlerinin içine baktım.

Benim hakkımda hiç bir bilgiye sahip olmayan kadın, babamın ölümünden sonra velayetimi alarak bana annelik yapmak istiyordu.
Büyümek görüldüğü kadar pek güzel bir şey değilmiş. Büyümemek gerekiyormuş aslında.
Rüya olmasını istediğim, kabus olarak tanımlayabileceğim bu hayatımın bendeki değişimini izlediğimde aklımdaki tek kavramın 'haksızlık' olduğunu anladım. İnsanların bana gözlerini kısarak bakıp;
"Ne büyük haksızlıktır bu sana." Dediklerini duyarken bir kuş olup uçmak istedim özgürlüğe. Tıpkı akşam olduğunda Dolunay'ın gölgesinde saatlerce saklanmak istediğim gibi...
Ben, Dolunay'ın arkasında kendi şehrimde saklanırken hayat denilen o huzursuz şey beni ebelemişti. Küçük bir çocuk gibi 'Ama haksızlık bu! Oynamak istemiyorum." Diye söylenmeyi o kadar çok isterdim ki.
Fakat bu oyunda bana söz hakkı sunulmadığı gibi seçme hakkı da sunulmamıştı.
Babamın ölümünden sonra tamamen kimsesiz kalmıştım. Teknik olarak bir annem vardı fakat on yedi yıl boyunca bir kez bile olsun anne diyerek seslenmediğim bir kadındı. Yıllarca yüzünü görmediğim sesini duymadığım bu kadının yanına babamın ölümünden sonra taşınmak zorunda kalmıştım. Neden terk edip gittiğini dahi bilmezken ona anne dememi beklemesi çok saçmaydı. Herşey değişmişti...
Bugün yeni bir yaşa girmiştim ve yeni başladığım okulun ikinci haftasıydı. Arabaya binerek okulun yolunu tuttuğumda yaşadıklarımı bir kez daha aklımdan geçirmiştim. Nihayet okula vardığımda Lucy'nin yanına doğru gittim.

"Sanırım yaşlanıyorsun Anastasia." Diye gülümsediğinde elindeki ufak hediye pakedini bana doğru uzattı.

"Anlaştığımızı söylemiştin." Dediğimde elindeki pakedi ısrarla uzatmaya devam ediyordu.

"Pekala." Diyerek teslim oldum.

Bu sırada arkamdan belimi kavrayan iki kolun beni etrafımda döndürmesiyle çığlık atmam bir olmuştu.

"Mutlu yıllar Anastasia." Dedi.

Lucy ve Taylor yeni hayatımın birer iyi parçaları olmuştu. Gözlerimi okulun bahçesinde gezdirirken bana kenetlenen bir çift gözle karşı karşıya geldim. Kalbimin hızı yerinden çıkarcasına artarken, aklımın yerinden çıkmaması için kendi içimde büyük bir mücadele veriyordum. Lucy ve Taylor ne olduğunu anlamak istercesine bana bakarken Taylor;

"Neyin var?" Diye sordu.

Gözlerimi bir saniye bile ayıramazken Lucy kime baktığımı anlayarak;

"Tanıyor musun?" Diye sordu.

Nihayet konuşmak için karar verirken sadece;

"Bu o!" Diyebildim.

"Neyden bahsediyorsun?" Dedi Taylor.

"Her gece rüyamda gördüğüm kişiden bahsediyorum..."

***

Eveet. Merhaba arkadaşlar. Ilk bölümle karşınızdayım. Bölümü özellikle kısa kesmek istedim çünkü ilk bölümden heyecan uyandırmak istiyorum. Umarım başarmışımdır. Tanıtıma olan ilginiz ve desteğiniz gerçekten beni çok mutlu etti ve birinci bölüme olan sabırsızlığınızda öyle. Bölümleri haftada bir paylaşmaya karar verdim. Her hafta cumartesi günleri sizlerle birlikte olacağım. Ilk bölüme yorumlarınızı esirgemeyin. Benim için çok önemli. Sizler çok önemlisiniz. Haftaya görüşmek dileğiyle hoşcakalın. -Gamze Naz.

Multimedia şarkı- Avril Lavigne/Nobody's Home
Ilk bölümü @Timurr66 ya hitap ediyorum.

M E L E N AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin