Jungkook'un eli ayağı birbirine dolanmıştı. Odada dört dönmesi onu sakinleştirmiyor yan etki olarak başı dönüyordu. Ne yani? Neden geliyordu şimdi bu? Mesajlaşmalar yetmiyor muydu? Hem neden aptal gibi konum atmıştı ki?
Sıkıntıyla evine göz attı. Evine daha önce hiç misafir gelmemişti ve misafir ağırlamayı hiç bilmiyordu. Evi biraz düzeltmesi kanısına vardı. Biraz toparlamaya çalıştı, tabi bunu ne kadar başardı orası tartışılırdı.
Belki gelmiştir umuduyla cama gitmişti. Perdeyi araladıktan kısa bir süre sonra hissetmiş gibi bir taksi durdu binanın önünde. İçinden; kahverengi-gri saçlı, iyi vücutlu insan değil tabiri caizse afet bütün ihtişamıyla çıktı.
Jungkook düşündüğü şey için kendine kızdı ve silkelendi. Tekrar camdan baktığında ise çocuğun kafasını yukarı kaldırdığını gördü. Hemen perdeyi kapatıp sırtını duvara yasladı. Kötü bir şey yaparken yakalanmış gibi hissediyordu. Neden bu kadar heyecanlanmıştı ki?
Zilin çalmasıyla kapıyı anında açan Jungkook Jimin'i korkutmuş, refleksle geriye birkaç adım atınca da valizine takılıp düşmek üzereydi ki Jungkook onun kolunu son anda yakalayıp dengesini sağlamasına yardım etmişti.
Jimin'in korkuyla kapanan küçücük gözleri, buruşan yüzü ve dalgalanan biçimli kaşlarıyla düşüyormuş gibi değilde daha çok limon yemiş bir bebeği andırıyordu. Jungkook biraz gülümsermiş gibi olsa da Jimin gözlerini açmadan kendini toplamıştı.
Jimin gözlerini açmış ve ayrılmışlardı. Jimin üstünü silkeliyordu."Cidden kapının arkasında falan mı bekledin?"
Eve göz gezdirince tek odalı olduğunu anladı ve konuyu değiştirmeye karar verdi.
"Bu kadar valizi yukarı çıkarmak beni öldürdü ya. Tabi şansıma asansör bozuktu."
"O asansör yıllardır bozuk."
" Zombi filminde miyiz be, yıllardır bozuk ne?"
Bunu derken valizlerini içeri taşımaya başlamıştı bile.
"E hani yardım etsen fena olmaz. Malum çoklar ya."
Jungkook eline valizlerden birini alıp eve taşımaya başladı.
"Hakikaten ya. Sen niye bu kadar eşya getirdin? Bana taşınmak gibi bir fikrin varsa bilelim yani."
"Öyle de denebilir. Tamamen iyi olana kadar buradan gitmeyeceğim."
"Yani sonsuza kadar."
Jimin kendini göz devrimekten alıkoyamamıştı.
Bavulları içeri taşımaları bittiğinde Jungkook yorgunluktan kurtulmak için kendini koltuğa attığı am zorla geri kaldırılmıştı.
"Oturma boşuna, hadi kalk. Dışarı çıkıyoruz."
"Ya bir yavaş. Daha yeni geldin. Sen yorgun falan değil misin?"
Jimin yaramaz bir çocuk gibi sırıtırken başını olumsuz anlamda iki yana sallamıştı. Bu tipi herkese tatlı gelebilirdi ama şuan onun için Chaki bakışından farksızdı.
Jungkook umutsuzca ofladı.
"Cidden çok fazla hayat dolusun."
"Asıl sen çok fazla hayat yoksunusun. Neyse hadi kalk, kalk. Git hazırlan."
"Niye ya, ben dışarı eşofmanla çıkarım."
Jimin birkaç saniye Jungkook'un yüzüne "Ciddi misin?" dercesine baktıktan sonra göz devirip iç çekti.
Yaptığı şeyin pek işe yaramadığını görünce Jungkook'un kolunu tuttuğu gibi dışarı sürüklemeye başladı.
"Ya bir sakin olsana be adam. Hem nereye gidiyoruz ki biz?"
"Lunaparka."
-----------------------
Yeniden selam
Baktım herkes çok heyecanlı bu bölümü bu güne yetiştirmeye çalıştım.
Umarım beğenmişsinizdir.
Hoşçakalın, umut ile kalın.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Russian Roulette | Jikook
Short Story''Biliyor musun ben hayatımda hiç ağlamadım.Çocukların ağladığında ailelerinin geldiğini fark ettim.Ağlamak bir çağrıydı, yardım istemekti. Ama benim ağladığımda gelebilecek kimsem yoktu. Yardım edecek kimsem yoktu. Ağlamak benim hakkım değildi. Ben...