BÖLÜM 2

32 4 0
                                    

Banu...

2 yıl önce yatırıldığım hastanedeki sadist kız...

Arkadaşımı öldüren kız...

Beni öldürmeye çalışan kız...

Hasta...

***

Helin'le bundan iki yıl önce hastaneye yattığımın ikinci günü tanışmıştık. Ne kadar da neşeli, eğlenceli bir kızdı... Ağır düzey iki uçlu bipolar yüzünden yatmıştı hastaneye. Gözlerinde dehşet gördüğüm kız...İlk başlarda korkmuştum ben de onun gibi olmaktan ancak çok geçmemişti üstünden ki beni de öyle yapmışlardı üstelik yaptıkları yanlarına kalmıştı...

***

Gördüğüm rüyadan yine kan ter içinde uyandım. Dün geceden beri resmen eziyet çekiyordum. Uzanıp telefonu elime aldım ve saate baktım. Yine çok erken uyanmıştım. Kendimi yumuşak yatağa geri atıp mavi pikeyi üstüme çektim ama uykum kaçmıştı bir kere...

Mavi pike... Gökyüzü gibi... İsmimin anlamıydı bu. Alya; yüksek yer, gökyüzü demekti. Oysa ki ben gökyüzü kadar sonsuz olmak isterdim. Yükseklerde biryerlerde olmak isterdim ancak geldiğim yer belliydi. Yine yerin dibindeydim. 2 oda bir salon, minik, şirin bir evim ve herzaman ne olursa olsun yanımda duracak bir arkadaşım vardı.

En azınıdan ben öyle sanıyordum.

Odama göz gezdirdim. Çok şükür ki hiç bir eksiğim, isteyip de alamadığım hiçbir şeyim yoktu ama... Yalnızdım. Ne annem ne de babam kısacası ailemden hiçkimse yoktu. Sevgilim bile yoktu. Bir tek Ezgi vardı yanımda o da bir garipti zaten. Son günlerde iyice uzaklaşıyordu benden. Açıkçası çok garip bir haldeydim. Yalnız kalmak en büyük korkusu olan biri için fazla yalnızdım.

Sen yalnız değilsin unuttun mu?

Başıma ağrı saplandı yine. Gözlerimi sımsıkı kapatıp duymamaya çalıştım. Evet yalnız değildim. Her zaman -hatta çocukluğumdan beri- yanımda olan tek kişi ya da şey, herneysen işte gerçek olmayan, benden başka kimsenin duymadığı, nasıl bir şey olduğunu bile betimleyemediğim bir sesti... Ne mutluluk kaynağı ama...

***

En son masayı da silip Rabia Hanım'ın yanına gittim.

"Şeyy. Rabia Hanım... Size bir şey soracaktım ama..." Bana dönüp gülümsedi.

"Tabi tatlım." Emekli bir avukata göre fazla neşeliydi. Ben avukatların hep huysuz olduklarını düşünmüştüm. Bana merakla bakan Rabia Hanım'a dönünce boğazım düğümlendi. Onun adını anacak olmak bile canımı yakıyordu.

"Siz... Şey. Iııı."

"Tatlım çekinmene gerek yok rahat olabilirsin." Bunun üstüne gevelersem dahada gerileceğimi anlayıp birden söylemeye karar verdim.
Hadi Alya. Ağda çeker gibi bir anda. Hadi kızım...

"Siz Banu SEYHAN'ı nereden tanıyorsunuz?" Banu... Tipi aklıma gelince yine midem kasıldı. Aslında çok güzel bir kızdı ama onu düşündükçe kusmak istiyordum. Sarı saçları, çimen gibi parlak ve yemyeşil gözleri vardı. Uzun boylu ve harika bir fiziğe sahipti ama gel gör ki bende kusma isteği uyandırıyordu. Bu arada Rabia Hanım sürekli Banu'nun adını tekrarlıyordu. Hatırlamak istiyor gibi bir hali vardı.

"Ah evet hatırladım! Banu benim savunduğum çocuklardan biriydi ama seninle ne alakası var ki." Nedenini anlayamasamda benim gibi onun da gerildiğini hissettim.

"Hiiç. Hiç sadece bir yerden tanıyorum." Rabia Hanım'ın yanından ayrılıp Ezgi'yi aradım.

"Alo." Sesi yine bir garipti.

"Alo Ezgi. Rabia Hanımla konuştum ben. Sandığımız gibi bir şey yokmuş kızım ya. Kadın eski avukat. Bunun avukatıymış işte bir zamanlar."

"Alya, ben işin hiç öyle olduğunu sanmıyorum."

"Ne olacaktı ki başka?"

"Bilmiyorum ama sorun da bu. Araştırmaya devam edelim. Neyse şimdi kapatmam lazım benim." Dedikten sonra telefonu direk suratıma kapattı. Sesi de bir garipti zaten yine bir şeyler vardı bunda ama hadi hayırlısı bakalım...


Eve sonunda vardığımda saat çoktan 9.30'u gösteriyordu. Yorgunluktan ayağıma inen kara sularla birlikte kendimi duşa attım. O anda fark ettiğim bir şey bir anda içimi ürpertti, anlamsız bir ümitle doldum. Bu gün onu hiç duymamıştım... Demekki çalışmak, bir şeylerle uğraşmak iyi geliyordu.

Çalan telefonla birlikte duşakabinden lavobonun üzerine uzanmaya çalıştım. Arayanın kim olduğuna baktığımda özel numara olduğunu görünce oflayıp geri duşakabin kapısını kapattım.

En son 5. Aramadan sonra artık açma kararı almıştım.

"Alo."

"Alya?" Konuşan ses tanıdıktı ama nerden tanıdığımı çıkaramıyordum.

"Hı? Yani şey, evet?"

"Bu gün telefonda konuştuğun konu... O konuyu karıştırmanı tavsiye etmem tatlım. Bu birinci uyarı. Dikkatli ol. Hangi işlere bulaştığına dikkat et." Telefon benim bir şey söylememe fırsat kalmadan kapandı. Kalbim korkuyla sıkışmaya başlamıştı. Duşta uzun uzun kalma hayallerimin suya düşmesiyle hemen işimi halledip Ezgi'yi aradım.


Telefon elimden düşmüş boş boş karşımdaki duvara bakıyordum. Ezgi'nin verdiği tepki ardından iyice ne yapacağını bilmez bir hale gelmiştim.
"Beni bu işe bulaştırma!" Demişti.
"Bu işler bitince sağ çıkarsan beni ararsın." Demişti.
"Senin için kendimi yakamam!" Demişti. Gitmişti...

KAYIPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin