•2•

1.3K 194 102
                                    

Jennie yılmadı. Ertesi gün tekrar aynı saatte oradaydı. Ve, onu gördü. Geliyordu. Sekerek. Ama sevinmeye fırsat bile bulamadı. Yüreği ağzına geldi. Aniden yola çıkan bir araba onu az daha eziyordu. Şoför arabasından inerken Jennie de oraya koşmaya başladı.

Adam felâket öfkeliydi. Bağırıp çağırıyordu, "Neden düzgünce yürümüyorsun?! Aptal mısın?"  Ama melek sessizdi. Devamlı adamın önünde eğilip duruyordu.  Fakat herif sinirini ondan bir güzel çıkarmak istiyor gibiydi. Kızı kolundan tuttu ve tekrar bağırdı, "Senin yüzünden başım belaya girebilirdi! Eğilerek kurtulamazsın! Özür dile! Hadi ne duruyorsun!"

Jennie onlara yetişti. Meleğin kolunu adamın elinden kurtarıp kızın önüne geçti. "Rahat bırak onu."  Kaşları çatılmıştı ve gözleri öfkeyle parlıyordu. Oysa içinde büyük bir korku vardı. Ya ona zarar gelseydi?

Adam dişlerini gıcırdattı. "Özür dilemeden, bana onu affetmem için yalvarmadan buradan gitmeyeceğim."

"Özür diledi zaten eğilerek. Daha ne istiyorsun?"

Adam onu duymamış gibiydi, arkasındaki kıza ulaşmaya çalıştı ama Jennie'yi geçemedi. Öfkeyle homurdandı.

"Beyefendi ben bu kızı tanıyorum. Dilsiz zavallı. Konuşamaz, aynı zamanda da sağır."  Sokaktakilerden biri olaylara müdahale etmeye karar vermişti. Jennie devamında konuşulanlara dikkat etmedi. Duyduğu şey onu öyle şaşırtmıştı ki, ondan başka kimse umrunda değildi. Kızın koluna girdi ve banka doğru götürdü.

Kız ağlıyordu. Onu oturttu. Yanına oturdu. Ceylanı ürkütmeye çekinmeden başını kendi omzuna koydu. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Üzgündü sadece.  Onun ağlaması Jennie'yi daha çok üzüyordu.

Kızı sakinleştirmek için saçlarını okşamaya başladı. Tam da düşündüğü gibi, çok güzeldi bu. Saçları yumuşacıktı. Ve kız bir süre sonra ağlamayı bıraktığında Jennie'nin keyfi biraz olsun yerine gelmişti. Meleğin başı omzundayken uzun bir süre öyle kalabilirdi. Ama onu da mutlu etmek istiyordu.

Yavaşça ayağa kalktı. Ve bir taş aramaya başladı. Kız onu meraklı gözlerle izliyordu. Jennie de arada bir ona dönüp gülüyor yâhut göz kırpıyordu. Aradığı taşı bulmuştu. Şekiller çizmeye başladı. Tamamladığında ortaya seksek kareleri çıkmıştı.

Ayağa kalkıp elini uzattı. Kız tereddüt etti başta, gözleri soru işaretleriyle doluydu. Ama Jennie elini tuttuğunda kalktı. Ve oynamaya başladılar. Jennie çocuklar gibi eğleniyordu ve kızın yüzündeki ifadeye bakılırsa onun için de durum aynıydı. Üstelik çok da iyi oynuyordu.

Sıra tekrar ona geldiğinde taşı atmadı. Ceplerini karıştırdı. Muhtemelen bir telefon ya da saat arıyordu. Bulamayınca dudaklarını büzdü. Çok tatlı.  Jennie'ye döndü ve kolunu gösterdi.

Saat kaç

Jennie aceleyle elini cebine attı. Telefonunu çıkarmaya çalışırken az daha düşürüyordu.
"16.03"  Yaptığı hatayı güzel melek üzgünce başını yere eğdiğinde fark etti. Kız duymuyor ve sen konuşuyorsun. Aptal. Zihninde kendisine bir tokat attı ve nasıl özür dileyeceğini bilmediği için şapşalca bir şey yaptı. Ona sarıldı. Başta sarılışı oldukça gevşekti, çok kolay kopabilir gibiydi. Onu sıkmak istemiyordu. Fakat belinde kollar hissettiğinde, bunu bekliyormuş gibi sımsıkı sarıldı kıza. Başını boynuna gömdü. Kızın kolları Jennie'nin belini sıkıca sararken Jennie de onun sırtını okşuyordu. Onunla böyle yakın olabilecekse, dünkü gibi uzun süre beklemeye râzıydı.

Bir süre sonra geri çekildi ve telefonunun ekranını gösterdi. Kız tekrar gülümsüyordu. Jennie'ye başıyla selam verip yürümeye başladı. Birkaç adım attıktan sonra durdu. Arkasına baktı. Jennie hâlâ onu izliyordu. Ve kız ona doğru koşmaya başladı. Jennie'ye ulaşması uzun sürmedi. Tam yanına geldiğinde bir an duraksadı. Sonra aniden Jennie'nin yanağına bir öpücük kondurdu. Ve tekrar arkasını dönüp yürümeye başladı.

Güzel dudakların yanağına yaptığı kısa ziyaret Jennie'yi afallatmaya yetmişti. Yüzü oldukça aptal bir şekil almıştı. Bir eli az önce öpülen ve utançtan kızarmış yanağında, deli gibi sırıtıyordu. Bir süre kızın biraz uzaklaşmasını bekledikten sonra dans etmeye başladı. Evet, sokağın ortasında dans ediyordu.

Ama sonuçta etrafta çok fazla insan yoktu ve tek umursadığı bu âni etkileşimdi. Bir an durup tekrar yola baktığında gözleri kocaman oldu. Oradaydı. Durmuş gülerek Jennie'ye bakıyordu. Jennie bir an ne yapacağını bilemedi. Oldukça utanmıştı.

Kız el salladı. Jennie de karşılık verdi.

■■■

"Çok mutlu görünüyorsun. Ne oldu? Âşık mı oldun yoksa?" Annesi akşam yemeğinde şakacı bir tavırla sordu.

"Hayır." Evet. "Ama sanırım bir arkadaş edindim." Kız arkadaşım olmasını isterdim. "Anne...Dilsiz insanların işaret dilini nasıl öğrenebilirim?"

Annesi bu soruyla oldukça şaşırmıştı. Jennie'nin böyle toplumsal konulara ilgili olduğunu bilmiyordu. Aslında asıl bilmediği, kızının dilsiz bir kıza âşık olduğuydu.

"Böyle konulara ilgi duyman güzel. Birazcık biliyorum işaret dilini. Yemekten sonra yardımcı olabilirim bildiğim kadarıyla. Kalanına da daha sonra internetten bakabilirsin."

Jennie ilk kez bir şeyi öğrenmeyi bu kadar çok istiyordu. Onunla konuşmak istiyordu. Sesini duymasına gerek yoktu. Sadece onunla diyaloglar kurabilse yeterdi.

Böylece hergün bolca çalışmaya karar verdi. Ertesi gün kız tekrar geldi. Jennie adını söyleyebiliyordu. Bunu ona göstermek için sabırsızlanıyordu.

"Merhaba. Adım Jennie." İşaret diliyle söyledi.

Kızın ağzı açık kalmıştı. Birtakım hareketler yaptı, muhtemelen işaret dilini biliyor musun demek istemişti. Jennie anlayamadı, üzgünce kollarını iki yana açtı ve omzunu silkti.

Kız gülümsedi. Jennie'nin anlayabileceği şekilde, "Benim adım da Jisoo" dedi.

Şimdi ikisi de kocaman gülümsüyordu.

●●●

Bölümü biraz daha uzatıp kitabı bitirmeyi düşünüyordum ama dedim ki  sonraki bölümü final yaparım

Yorum yapmayı unutmayın ^-^

Voice || JenSoo ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin