-3-

505 36 17
                                    

İyi Okumalar!

Kapı kapandı ve odanın içindeki kız tekrar yüzünü yastığa gömdü.

"Abi!Orada mısın?Baksana....Galiba yarın zor olacak.Seni ve geçmişimi ortaya çıkarmak zorunda kalacağım anlaşılan.Keşke yanımda olsaydın."

Kendi mırıldandıkları üzerine,yüzüne korkunç bir sırıtış yayıldı.
---
Herkes masada toplanmıştı.Erwin ve Hanji dün olanları öğrenmiş ve masanın biraz uzağındaki duvara yaslanarak tartışıyorlardı.Levi masanın baş köşesinde çayını içerken Mikasa odada dönüp durduğu için Armin'in midesi bulanmıştı.Eren yanağındaki kızarıklıkla dün olanları düşünüyordu.Neden ona vurduğunu açıklayacaktı ayrıca neden ekibe ailem demişti?
Diğerleri ise masada kendi aralarında konuşuyordu.

Kapı gıcırtıları herkesin dikkatini çekmişti.İçeriye giren kızın gözleri yerdeydi.Odaya birkaç adım attı.Adım sesleri sessizliğin esiri olmuş odayı inletiyordu.Masaya yavaş yavaş yaklaşan kızın yakasını kırmızı atkılı olan kavramıştı.Kızın ayakları yerden yukardaydı ama gözleri hala yerden ayrılmıyordu.

"Dün yaptıklarını bugün suratına bir tane geçirerek ödeteceğim!!"
"Lütfen..."
"Ne?Sakın benden yakanı bırakmamı isteme!"
"Lütfen suratıma bir tane geçir."
"Kapa çen-ne?"
"Hakettim."Kızın suratına buruk bir gülümseme yerleşti.
"Dalga geçme benimle!"
"Hayır,dalga geçecek bir durumda olduğumu pek zannetmiyorum."

Mikasa yumruğunu sıktı ve vurmak için hazır pozisyona geçti.Yumruğunu geçirecekken omzunda bir el hisseti.Kafasını oraya çevirince Eren'i gördü.
"Mikasa abartma.Elbette açıklayacak şeyleri vardır."
Kızın yakasındaki elini yavaşça gevşetti gözleri karanlık bir boşluğu andıran.

Eren Mikasa'nın omzundaki elini geri çekti ve Haru'nun kolundan tutup masanın yanındaki sandalyeye oturttu.Sonra kendi de sandalyenin üstündeki yerini aldı.

O sırada İnsanlığın En Güçlü Askeri sesinin odayı doldurmasına izin verdi.
"Demek burada açığa çıkacakmış ha?"

Kız gözlerini hala yerden ayırmadan yürekleri yakan gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.
"Buraya kadarmış."

Orman gözlü çocuk bir kaptana bir de kıza bakıp duruyordu.Erwin ve Hanji de oturmuştu onların yanına.Hanji bıkkın bir sesle konuştu.
"Anlat artık Haru!"

Kız gözlerini tek tek herkesin üstünde gezindirerek anlatmaya başladı.

"Anne ve baba denilen şahısları hiç tanımadım zaten.Bir tek abim vardı benim yanımda.Onunla duvara yakın olan evlerin birinde yaşardık.Zar zor da olsa yiyecek bulur en kötü aç susuz yatardık soğuk zeminde.Bir gün dışardan öğrendiği bilgilerle dedi ki 'Hayatlarımızı zindan eden devlere karşı savaşmak istiyorum.Bu yüzden gözcü birliğine katılacağım.Hem belki daha iyi bir hayat süreriz.' O bunları söylediğinde onun ne kadar istediğini görüp hiçbir şey söylememiştim ama keşke uyarsaydım onu.Çocuktum bu yüzden pek bir şey bilmiyordum.Bir gün askerler çıkarken kapının dışını görme fırsatım olmuştu.Önden çıkan askerlerden biri bir devin ağzındaydı.Çığlıklar atıyordu.Yardım isteyip duruyordu.Sonra kopan vücudundan sıçrayan kanlardan birkaç damla yüzüme gelmişti.Kapının kapandığını gördüğümde artık çok geç olduğunu anlamıştım.Ekip döndüğünde abimi bekledim.3 ay boyunca onu bulamadım.Ondan umudumu kesip onu bu duruma sokanlardan intikam almak için askerliğe girdim.Abimin öğretmeninin cesedini saklarken kaptanla karşılaştım.Beni zindana attırmaktansa dinledi ve diğer ekip üyeleriyle tanıştırdı.Şu anda buradayım."

Hanji parıltısız gözlerle yerinden kalktı ve bir katil olduğu ortaya çıkan kıza sarıldı.Kız hislerini yitirmiş görünüyordu.Hanji'nin kollarından sıyrılarak Eren'e döndü.

"Özür dilerim Eren."
"B-ben özür dilerim asıl.Onları korusaydım..."
"Bu konuda fazla konuşmasak iyi olur.Kontrolümü kaybedecek gibi hissediyorum."

Jean'in sesi ile konuşma bölündü.

"Na,Eren.Demek onu biraz daha kızdırsaydın tahtalı köyü boylarmışsın."

Sasha ve Connie gülerken Haru gözlerini yere çevirdi.Kaptanın soğuk bakışlarını üstünde hissediyordu.Askeriyeye bile sahte bir geçmişle girmesine rağmen geçmişini bir grup çocuğa mı anlatmıştı?Sonra nedensizce titredi.Bu titremenin ona bakan Komutan Erwin olduğunu anlamamıştı ama içine büyük bir korku yayılmıştı.

Toplantı bitmiş ve herkes yatmak için odasına dağılmıştı.Haru sessizce odasına giderken Komutan Erwin'in odasından bağrışmalar geldiğini duydu.Kapının önünde dikilerek dinlemeye başladı.

"Bana bak Erwin!Bu birkaç kelimeyle yapılabilecek bir şey değil!"
"O tehlike arz ediyor Levi!"
"Sen Haru'yu benden daha iyi tanıyamazsın!"
"Umrumda değil!O bir katil. Askeriyeden ayrılmalı yoksa bir gün hepimizi katledebilir."
"Saçmalamayı kes aptal!O böyle bir şey yapmaz!"
"Sakin ol Levi!O askeriyeye ait değil.Hem bizim görevimiz devleri incelemek.Bir katili dizginlemek değil.Onu askeriyeden yarın çıkar."
"Bunu yapmam."
"O zaman bir katile yardımdan dolayı seni de bildirmek zorunda kalacağım.Bu işi çabucak hallet."

Haru duyduklarına şaşırsın mı sinirlensin mi bilemedi.Son olarak odadan şiddetli bir şekilde şu sözler duyuldu.

"GEBER!"

Sonra kapı sert bir şekilde açıldı.Kaptan Levi odasına doğru hızlı hızlı yürüyecekken kapının kenarında çökmüş vaziyette bulunan kıza şaşkınlıkla baktı.Sonra her yeri bir kahkaha sesi inletti.Kız kendinden geçercesine kahkahalar atıyordu.Erwin kalkmış Levi'ın yanına gelmişti.

Kız kahkahalarını devam ettirerek sarhoş gibi ayağa kalktı.Giydiği asker hırkasının tam göğsünde bulunan mavi ve beyaz kanatlı 'Özgürlüğün Kanatları' armasını yırtarak çekti.Kahkahaları durmuştu ama gerginlik hat safaydaydı.Armayı yere attı ve topuğuyla üstüne basıp ezdi.Sonra da yürüyerek odasına gitti.

Erwin tepkisiz bir şekilde armaya bakıyor,Levi yürüyerek uzaklaşan kızı izliyordu.Tam kızın yanına gitmeye yeltenirken omzundaki elle durdu.Erwin ona yapmamasını söyleyen bakışlar atıyordu.O da yerdeki armayı alarak kendi odasına yöneldi.
.................
Haru odasına girdiği zaman üstündekileri çıkartarak gündelik bir şeyler giydi.Yatağına uzandı.Daha sonra ise yastığını fırlatarak çığlıklar atmaya başladı.Yatağından kalktı ve köşedeki masayı iterek devirdi.Güneş gözlünün dizleri üzerine çökmesiyle çığlıklara bir de hıçkırıklar katılmıştı.

Darmaduman olmuş odasına baktı.Kitaplık ters dönmüştü ve yerdeydi.Komodin ve giysi dolabının da pek farklı olduğu söylenemezdi.Sonra banyoya yöneldi.Aynanın karşısına geçti.
"Kendimden nefret ediyorum."
"İyi bir hayat yaşamak senin neyine ha?"
"Sen olmayınca dünya pek de değişik gözükmez."
Aynaya bir yumruk geçirdi.Eli feci şekilde kanıyordu ayrıca ayağına düşen cam parçaları canını yakıyordu.Eli duvara doğru gitti.Kanıyla duvara kocaman bir ÖZÜR DİLERİM yazdıktan sonra kapanan bilincinin etkisiyle yere serildi.

Güneşin KırıntılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin