-1 †

663 47 12
                                    

Lanet olası güneş ışığının gözümü sikmesiyle uyandım.Bir yandan gözümü ovuştururken bir yandanda aynamın üzerine yapıştırılmış notu okumakla meşguldüm.

'Kahvaltını hazırladım çirkin,işim çıktı anlarsın ya ;)'

"Anlarım ya!" dedim nefesimi seslice verirken. Aynanın üstündeki pembe kağıdı alıp buruşturdum ve puantiyeli çöp kovamın içine fırlattım.Şu an ablamı takamayacak kadar bitkindim ve tabi ki takmadım. Merdivenleri seke seke inerken mutfaktan gelen kokulara karşı adımlarımı hızlandırdım.Ablam sinirimi bozuyordu ama gerçekten yemek yapmayı biliyordu.Masanın üstünde bana beni ye diye bağıran krepleri görünce iri gözlerimi iyice açtım ve masaya abandım.Doyduğuma inandığım zaman elimi karnıma koydum ve ovuşturdum. "Eh fena değildi işte." dedim ve masadan kalktım.

Sekerek indiğim merdivenleri uyuşukça çıkarken aklıma bugünün Perşembe olduğu dank etti.

Perşembe.

Perşembe.

Uyuşuk adımlarımı hızlandırdım ve  gri kapılı odama girdim.Perşembe bizim okulun serbest kıyafet günüydü.Giyeceğim şeyi takmazdım ama Aras'a laflarını yedirmek istiyordum.Dolabı açıp giyecek bir şeyler aramaya başladım. Düzeltiyorum düzgün bir şeyler aramaya başladım. Ama yoktu,hemde hiç birşey! Sessizce bir küfür mırıldanırken telefonumu aldım ve ablamın adını aramaya başladım.

Ergen Moruk

Ablam benden üç yaş büyük,çok büyük sayılmaz o yüzden sadece işim düştüğünde abla derim,genelde 'ergen moruk' ve ya 'gerizekalı' diye çağırırım. Bazen de pis sarışın diyorum ama bu onun hoşuna gidiyor,her neyse.

Sonunda adını bulduğumda derin bir oh çekip arama tuşuna bastım.Uzun bir süre çaldıktan sonra tam kapatacakken duyduğum sesle kapatmaktan vazgeçtim.

"Ne oldu,Çirkin?"

Şirin olduğunu düşündüğüm sesimi takındım ve konuşmaya başladım.

"Ablaların bir tanesi,nasılmış bugün?"

Bi hırıltı çıkardı ve sıkıldığını belli eden bir sesle cevap verdi.

"Ne isteyeceksin çabuk ol işim var?"

Sesimi eski haline getirip Serenay'a homurdandım.

"Şey kıyafetlerini alabilirmiyim?"

Nefesini seslice verdi. Elmalı diş macununun kokusunu yanağımda hissediyordum.

"Tamam ama sana göre bir şeyler bulabileceğinden emin değilim."

Telefonun kapandığını gelen uğursuz sesten anladım ve bir köşeye fırlattım.Adeta bir Usain Bolt hızıyla ablamın odasına girdim ve dolabını karıştırmaya başladım.

Uzun süre dolabı didikledikten sonra koltuğun üzerindeki lacivert, küçük çiçekleri olan bir elbisede karar kıldım. Ablamın böyle bir elbisesi olduğunu bilmiyordum. Tanrım bu... fazla güzeldi.

Elbiseyi üzerime geçirdim, açık renk ince hırkamı giydim ve saçlarımı açık bıraktım.

Aras şimdi de bana çirkin desin de görelim. Bendeki bu özgüven nereden geliyor acaba? Aras dünya güzeli olsam dahi bana çirkin diyebilecek bir potansiyele sahipti. Aslında hala neden benimle bu kadar uğraşıp çirkin dediğini anlayamıyordum. Ah tamam, anladım. Çünkü çirkinim.

Aynada kendi kendime göz devirip Vans'larımı ayağıma geçirdim ve sırt çantamı alıp evden çıktım. Evet, işte günün sorusu: Acaba öğle arasında dedikodu malzemesi olmak için bugün ne sakarlık yapacaktım da Aras beni rezil edecekti?

Yaklaşık 15 dakikalık düşünme ve okula geç kalmama maratonunun ardından bu sorunun cevabını hala bulamamıştım. Ama cevabını bulamadığm bir şey daha vardı. Etrafını okulun sürtük kızlarının doldurduğu bu arabanın sahibi kimdi? Aras'ın değildi çünkü Aras'ın uğursuz siyah porsche'sini nerede görsem tanırdım. Bu araba daha çok şey... ablamla birlikte kaldığımız evi içindeki eşyalarla birlikte gazilyon kere satın alabilece kadar pahalı bir arabaydı.

Fazla meraklı gibi görünmemeye çalışarak arabaya bir bakış attığım sırada arabanın kapısı açıldı ve içinden dağınık saçlı, beş dakika önce uyanmış gibi görünen bir çocuk indi. Muhteşem kelimesi çok fazla kullanıldığı için pek bir mana içermiyor olabilir ama çocuk kelimenin tam anlamıyla 'muhteşem'di.

Arabadan çıktığında bakış açısında sadece ben olduğum için bana bakıp hafifçe gülümsedi. Bende karşılık olarak onunkinin yanından bile geçemeyecek sönük gülümsememi ona yolladım ve çantama daha sıkı sarıldım. Umarım Aras görmemiştir. Yoksa dalga malzemesi olurdu.Slogan bile yapardı muhtemelen. 'Bizim çirkin yeni çocuğa tutulmuş!' 

Çocuk yürüyerek okula girdiğinde ancak kendime gelebilmiştim. Çünkü onu ilk kez görmüştüm.  Bu okula yeni gelmişti kesinlikle,çünkü hiç arkadaşınız olmayınca sadece etrafa bakıyorsunuz ve herkesi tanıma şansınız oluyor.Düşünsenize,şu filmlerdeki gibi çirkin kızın yanında olan ve onu koruyan bir arkadaşım bile yok!

Uzun yıllar sonra ilk kez bir erkek bana gülümsemişti. Hemde 'çirkin' demeden. Ama bunuda uzun süreceğini zannetmiyordum. Lakabımın Aras yüzünden 'çirkin' olduğunu öğrendiği an muhtemelen benden bir arı kovanına tekme atmış gibi kaçacaktı. Ama bu onu düşünmeme engel değildi. Çünkü gerçekten doğa üstü bir güzelliği vardı.

Kafamı iki yana sallayıp beynimin içindeki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım ve okul kapısına doğru yürüdüm.  İlk kez gördüğüm birinin aklımda olması çok yanlıştı. Çok,çok yanlış.

BİRİ ŞU ÇOCUĞU AKLIMDAN ÇIKARTABİLİR Mİ!

**

Selam,ilk hikayem değil ama severek yazdığım ilk hikayem diyebilirim. (hafifçe sırıtıyor)  Bu hikayeyi yazarken cidden hissediyorum. Ne biliyim işte,ergen moruktan alıntı yapıyorum. 'Anlarsınız ya'.  Umarım beğenmişsinizdir,çünkü Merve ve ben severek yazdık :) Vote ve yorumları bizden esirgemeyin! :D

ÇİRKİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin