Kestane karası fırtınası

6 3 0
                                    

Eve vardığımda validem tüm ışıkları kapatmış ve uyumuştu. Galiba hasta olmalıydı yoksa ben gelmeden uyuyamazdı. Usulca odasına girip yatağının kıyısına vardım. Odanın bütünü dünyanın en güzel kokusu olan anne kokuyordu. Saçları yastığa dağılmış bedeni uyumaktan sarkmıştı. Sabah olunca doğan güneş rahatsız etmesin diye perdenin açık kalan kısmını düzelttim. Kırmızı güneş geçirmeyen perdeler odanın içindeki ahengi değiştiriyordu adeta. Geceleri ay ışığını yansıtan gölge karanlık, sabahları güneşin tutulduğu anındaki kırmızılığı yansıtıyordu odaya.Yavaşça alnından öpüp parmak uçlarında kendi odama geçtim. Validem hep okuyup doktor olmamı istemiştir.Ben ise hep itfaiyeci olmayı düşlemişimdir. Lakin babam öldükten sonra çalışmam gerektiği için validemin doktor olmam yönündeki ümitleri benim ise itfaiyeci olarak kurduğum tüm hayaller bulut gibi geçti gitti.

Üzerimi değişip validemin odasından gizlice aldığım maltepe sigarasını içmek için
balkona çıktım. Bir bulut gibi geçip giden hayallerimi düşündüm bunca yalnızlığıma ne çok hayal sığdırmışım meğer. Tuna ile gideceğimiz şehirlerin hayali. Doktormu yoksa itfaiyeci mi olacağım diye düşünüp uykuya daldığım lise günlerim. Babam gibi şöför olabilmek için araba sürdüğümü hayal edip leğen ile şöförcülük yaptığım günlerim. Lakin öylece kala kaldı umutlarım bir yağmur bulutunda.Akşam soğuğundan ürperen bedenim artık balkondan yatağıma geçmem gerektiğinin sinyallerini beynimdeki nöronlarıma yolluyordu. Hayallerimle birlikte usulca yatağımın soğukluğuna bıraktım kendimi.

Bugün eylül ayının yirmi dördü. Eylül ayı bıldırcın fırtınasından sonra çaylak fırtınasınıda kolaylıkla atlatmış benim gibi aklı karışık ne yöne eseceğini bilmediğinden dört bir yana birden esen kestane karası fırtınasını bekliyordu. Fabrikaya gitmeden evvel kış sonunda divanın altına kaldırılmış ve yaz boyunca rutubet, nem ile keskin bir kokuya karışmış kahverengi pardüsemi çıkarmıştım. Castor'un dükkanından aldığım Günlüğümü pardüsemin iç cebine koyup yola koyuldum. Dışarıya adım atar atmaz ruhum kestane karası fırtınasına ayak uydurmuş dört bir yana savuruyordu kendini. Önüne gelen herşeyi hayallere katıp sürüklüyor ve uçuruyordu. Kafamın içinde yaşadığım başka bir alemde insanları görmüyor, beynimin ayaklarımın alıştığı rotaya göre götürmesine izin veriyordum. Sarıyerin tepelerinde kuşlar uçmuyordu artık. Kargalar ağaçların alçak dallarında insanları seyrediyordu. On elli beş vapurundaki insanlar fırtınanın salladığı gemiden inmeye çalışıyorlardı. Gemiden inenler ise aciliyetli bir durumda yürüyor rüzgarı hissedemiyor denizi göremiyorlardı. Her gün aynı saatte aynı gemiye biniyorlar fakat birbirlerini tanımıyorlardı. Bu yaşama itiraz eden ruhum gelip geçenlere itiraz ediyor onları uyarmak için haykırıyordu adeta.
Uyanın!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 18, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

25. SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin