Bölüm 2

12 1 0
                                    

Anlayamayarak kaşlarımı çattım.
"Sen..." İçimden, derin bir nefes alarak 'Bugün kavga yok, bugün kavga yok' diyerek sürekli tekrarladım. Bugün kavga etmek istemiyordum. Annemi, kendi eski sınıf arkadaşına rezil edemezdim. Annem üzülürdü. Kendimi düşünmuyordum. Alışkındım,  sürekli müdür odasına giderdim bu adam dövmelerden.

3 sene önce yani 14 yaşındayken bir saldırıya uğramıştım ve bu sebepten dolayı anneme saldırıya uğradığımı söylemiştim. Annem başta endişe içinde vücudumu kontrol etmişti. Sonra anneme dövüş kursu önerisinde bulundum. O da kabul etti. Annem saldırı nasıl oldu diye sorduğunda beni bir adamın ağzımdan tutarak arabaya bindiriceklerini söylemiştim.  Sonra bir adamın beni kurtardığını söylemiştim. Kurtardıktan sonrada kaçmıştı. Zaten bende eve doğru koşmuştum. 3 senedir her gittiğimiz şehirde dövüş kursu bularak gidiyordum. Ama en son gittiğim yerde artık gelmeme gerek kalmadığını söyleyerek sadece antrenman yapmam gerektiğini söylemişti. Bende burada sadece antrenman yapacağım.

Yeniden derin bur nefes alarak kahverengi gözlere odaklandım.
Gözleri ifadesizdi. Yada onu tanımadığım için ifadesiz gördüm. Bilmiyorum.

"Ben...?"diyerek soru yöneltti. O da anlamamış bir şekilde kaşlarını çattı.

"Neyse..." dedim. Ne diyebilirim ki? Umursamaz bir şekilde el salladım ve önüme döndüm.

Koyu kahverengi saçlarımı arka omzuma attım. Artık şu İstiklal Marşı okunsunda sınıfa çıkalım.

Hoca gelerek okul mikrofonuna deneme sesler çıkardı. Artık bütün dikkatler hocaya çevrilmişti.

++++

İstiklal Marşı okunduktan sonra herkes sınıflara çıkarken teyzemi gördüm. Yanına ilerledikten sonra bana okul çıkışında annemin geleceğini ve kendi evimize gideceğimizi söyledi. Teyzem gitmeden önce yanağından öperek görüşürüz diyerek el salladım. O da yanağımdan öpüp gitti.

Sınıfa gitmek için merdivenlerden yukarı çıktım. Kapılara bakarak sınıfımı görerek içeri girdim.

Öğretmen gelmişti ve yoklama yapıyordu. İçeri girdiğimde sınıftakiler bana bakıyorlardı. Sınıfta boş yer varmı diye bakarken hocanın sesini duymamla hocaya döndüm. Hoca genç  görünüyordu. Erkekti.  Saçları koyu kahverengiydi, gözleri ela gibi duruyordu, yakında olmadığım için pek  dikkat edemedim. Yapılı biri duruyordu.

"Kimsin...?" Soruyu sorarken tek kaşı kalkıktı.
Ne kadarda kaba bir hoca...

"Yeni nakil oldum... "deyip boş arka sıraya geçiyordum ki yine sesini duydum hocanın.

Hocaya baktığımda sınıf defterine bir şeyler yazıyordu.
"Kendini tanıt sınıfa..."

Tahtaya geçerek durdum. Ve konuştum.

"Adım Yankı . Annem özel bir üniversitede Dekan olarak  çalışyor, Yozgat'dan geliyorum."dedim umursamaz bir şekilde.

"Baban...?" diyerek soru yönelttiğinde 'sana ne?' dememek için kensimi tuttum. Sinirlenmiştim. Dişlerimi sıktım. Derin bir nefes alarak konuştum.

"Serbest meslek" dedim. Her başka okula gittiğimde bunu derdim. Çünkü
"Babam öldü ve onu tanımıyorum" demek istemiyorum. Bunu sınıfa dememin sebebi bu. Kendi içimdede haklı sebeplerim var. Küçüklüğümden beri şunu dusunmuşümdür;

'Babam öldükten sonra cennette veya cehennemde istediği işi yapıyordur' diyerek söylemişimdir okuldakilerine.

Yeniden hocanın sesini duymuştum.
"Neden annen özel bir üniversitede  Dekan iken , baban serbest meslek...? Diye sordu. Elimi arkada birleştirerek yumruk yaptım. Gerçekten sinirlendim. Neden insanlar ilgisi olmayan şeylere burunlarını sokar ki?

Serpilmiş Renkler (Gri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin