Telefonu çaldı ve eline alıp korku içinde açtı.Normalde hiç böyle yapmazdı.Gelen her telefonu meslek icabı beden işçisi olarak açardı ve her zaman hakkını verirdi.Arayan babasıydı yıllar sonra babasının araması hayra alamet değildi."Annen öldü." dedi telefonun diğer ucundaki ses.Neye uğradığını şaşırdı.Bir an yıkılacak gibi oldu ama sendeleyerek de olsa ayakta kalmayı başardı ve ağlamadı.
Telefon kapandıktan sonra kendine bir kahve yaptı ve oturup sakince kahvesini içti.Hiç konuşmuyordu.Normalde kendi kendine konuşmayı severdi Müzeyyen.Ama şimdi çıtı çıkmıyordu.Uzunca düşündü.Kendini bir kara deliğin içinde kaybolmaktan kurtaran sokaktan gelen müzik sesleri oldu.Üç-beş kişi oturmuş türkü söylüyordu.Bir süre onları izledi.Sonra içeriye döndü.Ölüm ve ölümlülük kafasını fena halde karıştırırken kendi ölümünü düşündü.Kimse üzülmeyecekti onun için. Eskiyi düşündü birden.Büyüdüğü sokakları oyun oynadıkları, toz toprak içinde eve döndükleri zamana özlem duydu.Müzeyyen hep bir özlem içindeydi.Neye baksa, ne söylese, neye sussa her şeyinin özlem dolu olduğunu anlardınız.
Müzeyyen'in aklında deli sorular ve gerçekleşmesi muhtemel olmayan ama onu çok düşündüren projeler de vardı.İnsanlık adına fayda sağlamayacak ama empati açısından hoş bir proje.Lakin bunu gerçekleştirebilecek imkanı yoktu.Belki hikayeleri karşısında birlikte olduğu insanlardan biri ona yardımcı olabilirdi günün birinde ama bu da imkansızdı.
Sahne 5 - Dış - Gün -Otobüs Terminali
Otobüs yolculuklarını çok severdi Müzeyyen çocukluktan beri.Hep de cam kenarına otururdu ama bilet alırken kararsız kalırdı cam mı desem pencere mi desem diye.Otobüsün kalkmasına bir saat vardı daha kafeteryaya oturdu ve kendine bir çay söyledi.Elinde tuttuğu Tehlikeli Oyunlar kitabını masaya bıraktı ve sigarasını yaktı.Oğuz Atay'ı çok severdi hem de abisi gibi.Tehlikeli oyunları onuncu okuyuşuydu bu.
Yan masada oturan adamla göz göze geldiler birden.Adam bir kitaba baktı bir de Müzeyyen'e.Sonra adam kalktı ve Müzeyyen'in masasına geldi.İzin isteyip oturdu sandalyelerden birine.Adam Hikmet'i sordu."Gerçekten ayağı mı kaydı" dedi.Müzeyyen sustu ve iç geçirdi.Sessizce oturdular epey bir zaman.Garson geldi bu arada boş bardağı aldı götürdü.Sessizliği bozan garson sağolsun adam söze girdi."Oğuz Abi'yle bir dal sigara içmek isterdim"dedi.Müzeyyen tebessüm etti ve "Ben her sabah içiyorum" dedi.Adam şaşırmış bir yüz ifadesiyle nasıl olduğunu sordu ama sorduğu soruya cevap alamadı.
Otobüs perona girmişti.Adamla vedalaşıp otobüse doğru yürümeye başladı Müzeyyen.Son sigarasını da yaktı otobüsün yanına gelince.Annesine karşı son görevini yapmaya memleketine dönüyordu.Sırtının kamburu memleketine.
Sahne 6 - Dış - Gece -Dinlenme Tesisi
Otobüs mola yerine girdi ve yolcular aşağıya indi.Müzeyyen sigarasını yaktı ve otobüsün arka tarafına doğru ilerlemeye başladı.Kafasında dönüp duran tilkiler hiç susmuyordu.Bu arada aldığı karar kendini bir nevi de olsa iyi hissettirmişti.Artık insanların hikayeleri vardı ve Müzeyyen bu hikayeler karşılığında onlarla kendini paylaşacaktı.Hikayeyi beğenmezse birlikte olmayacaktı müşterisiyle.Gayet makul bir anlaşmaydı.
Mola süresi sona ermiş bulundu ve tekrar bütün yolcular otobüse bindiler.Müzeyyen yolculuk boyunca hiç uyuyamazdı.Yalnızlığını hiçbir yolculuk unutturmuyordu ki başını birinin omzuna yaslayıp uyusun.İnsan bazen sadece bir omuz arıyor.Başka hiçbir şey istemiyor.Hani bazen olur ya bütün sesler zorunuza gider,hiçbir dua hayra yorulmaz, gün olur pencerenden kuş sesleri eksilmez, hani göğe bakınca nefesin daralır, işte öyle bir şey bu da.Yalnızlıktan daha beteri varsa o da ne olacağını bilmeden beklemektir galiba.Müzeyyen bir şeyi mi bekliyordu yoksa bir şeyden mi kaçıyordu bilinmez ama mutlak bir sona doğru adımlar attığı aşikardı.Çünkü kendine hiç iyi bakmıyordu.Yemek yemiyordu çoğu zaman, suyu da hatırlarsa içiyordu.Bir arkadaşı da yoktu ki kendine hatırlatsın sürekli bir şeyleri.
Bütün bunlar geçecekti.
ve bir rüyadan uyanacaktık..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzeyyen
Ficción GeneralHayatla ciddi problemleri olan bir hayat kadının hikâyesidir bu fazla ciddiye almayın..