Hastaneye vardığımda annemin perişan halini görmek, hıçkırarak ağlamamı sağladı.
Elini tuttum, bırakmazcasına. Bırakmayacağım da zaten.
"Annem. Seni bırakıp gitmemem lazımdı. Tüm suç bende. Senin iyileşmen için herşeyi yaparım. Bu arada neyin var? Üzgünüm yolda öğrenemedim."
"Önemli bişey yok kızım."
Zar zor konuşuyordu.
"Madem öyle neden bu haldesin."
İçeri babam gidi.
"Aslı. Gel buraya. Anlatacağım."
Son yaptıklarımdan sonra babam yüzüme bakmıyordu.Bahçeye çıktık bi banka oturduk.
İkimizde konuşmuyorduk. Artık sessizliği bozmam gerekiyordu.
"Baba. Annemin nesi var?"
"Güzel soru. Arkana bakmadan giderken düşündün mü anneni, şimdi mi aklına geldi."
"Hatalıydım evet. Farkındayım lütfen üstüme gelmeyin."
"Annen. Kızım. Annen kanser. Mide kanseri."
İşte o zaman dünya benim için durmuştu.
***
"Annem. Çok pişmanım affet."
"Bir şartla affederim."
"Dinliyorum."
"Fatihle evlenirsen."
"Anne. Lütfen. Benim kaçma sebebim o zaten."
"Ben anlamam. Ya onunla evlenirsin ya da."
"Ya da?"
Tık tık tık
"Girin!"
"Aslı bi dakika gelir misin?"
Gelen kişi annemin doktoruydu.
"Ne oldu?"
"Aslıcım. Annen mide kanseri biliyorsun. İşimiz zor. Ameliyat olacak ama kurtarmamız zor görünüyor."
"Lütfen elinizden geleni yapın."
"Hiç merak etme. Senin bu süreçte annenin yanında olman gerekiyor. Onu üzme. İstediğini yap. Sarıl. Bırakma..."
Doktor böyle konuşunca daha da zorlanıyorum. Annem olmadan ne yapacağım o benim canım, herşeyim.
Ameliyat günü gelmişti. Ya annemi son görüşüm olacaktı. Yada sonsuza kadar birlikte olacaktık.
Annemle vedalaştıktan sonra ameliyata girdi. Çok korkuyordum.
Bir kaç saat sonra doktorlar yanıma geldi.
"Maalesef Aslıcım."
"Ne. Ne demek maalesef. Hayır lütfen şaka yapıyoruz diyin. Anne!"
Çığlıklarım her yeri sarmıştı.
***
Annemin üstünden saatler geçti. Hala aklıma geldiği an oturup ağlıyorum. Ama hayat devam ediyor ne kadar üzülsemde bu üzüntü annemi geri getirmeyecek.
Annemde öyle yapmamı isterdi. Hayata devam etmemi.
Annemin odasına son bir kez girdim. Yatağının üstünde 'Aslım'a' yazan bir not vardı.
Notun içinde şöyle yazıyordu.
Biricik yavrum. Ben bundan sonra yanında olamayacak olsam da senin mutluluğun benim için çok önemli. Hayatım boyunca bi kızım olsun istedim. Onun saçını taramak okula bırakmak. O kötü rüya gördüğünde onun yanına gidip sarılarak yatmak...
Kızım. Biliyorum belki istemiyorsun. Ama Fatih'le evlenmen lazım. Neden mi çünkü Fatihten başka emanet edeceğim kimse yok. Babanı biliyorsun sigara yüzünden kaç defa hastanelik oldu. Akciğer kanseri olmasına adımlar kaldı. Allah korusun. Allah ona yaşatmasın. Eğer baban da göçüp giderse yanlız kalmana izin veremem. Lütfen evladım. Fatihle evlen...Seni çok seven annen.
Okurken gözyaşlarım yazıların mürekkebini dağıtıyordu. Belki hiç istemesemde Fatihle evleneceğim.
***
İş yerinden 4 kez aramışlar. Uyuyordum görmemişim. Geri aradım ve cenaze işlemleri olduğundan izin istediğimi söyledim. İzini aldım. Giyindim ve cenaze için hazırdım.
*3 AY SONRA*
Otelde çalışmaya başlamak mükemmel. Akşam burada kalıyorum. Yemeğimi burada ücretsiz yiyorum. İstersem mesai saatleri dışında havuza giriyorum. Var mı benden rahatı. (Annemi tabiki unutmadım. Ama canımı çok yakıyor. Düşünmemeye çalışıyorum.)
"Efendim?"
"Nasılsın bitanem?"
"İyiyim Nisa. Sen?"
"Bende iyiyim. Barışmamıza sevindim."
"Çeneni kapalı tutacağına söz verdin."
"Sesin kötü geliyor."
"İstemediğim bi adamla nişanlandım. Sence nasıl olsun."
"Neden Ankara'ya babanın yanına dönmüyorsun."
"Bu konuda konuşmak istemiyorum."
"Hadi ama Aslı. Biz dostuz."
"Şimdi kapatmam gerekiyor. İşimin başına dönmeliyim."
Tık tık tık
"Girin!"
"Merhaba Aslı."
"Suna. Hoşgeldin. Ne zaman döndün Amerika'dan?"
"İki saat oldu."
"Ee nasıl geçti ameliyat. İyi görünüyorsun."
"İyiyim merak etme. Sadece. Şey. Ben artık gitsem iyi olur."
Suna hastaydı. Amerikaya tedavi için gitti. Ben bu kadar iyi olacağını düşünmüyordum.
"Alo. Tufan Bey. Buyrun."
"Aslıcığım. İki dakika odama kadar gelebilir misin ?"
"Hemen geliyorum."
***
"Ee Aslı ne dedi Tufan Bey?"
"Beni kızından ayırt etmiyormuş. Suna ve benden başka kimsesi yokmuş."
"E onu biliyoruz zaten."
"Dur Nisa. Lafımı bölme. Evlendiğin zaman kocanla birlikte bizim evde yaşayın dedi."
"Nee! Olay olay. Bu adamla tanışalı 3 ay olmadımı daha kızım. E sen ne dedin?"
"Ya biliyosun Ankaraya gidemem."
"Aslında bilmiyorum. Çünkü anlatmıyorsun. Niye gidemezmişsin Ankaraya?"
"Ya tamam söylüyorum. Babam bana ameliyat sırasında. Of. Eğer annene birşey olsun yüzüne bile bakmam senin yüzünden oldu herşey demişti. Cenazeden sonra artık bana baba deme gibi birşeyler dedi. Dinlemedim o sıra çok kötüydüm."
"Bu ne biçim baba ya. Zaten anneni kaybetmişsin seni daha çok üzmek için elinden geleni yapmış resmen."
"Neyse onu umursamıyorum artık. Asıl meseleye gelelim. Ben Fatih'e onlarla yaşamak istemediğimi söyledim. Yani Ankara olmaz. Bi evde tutacak kadar durumumuz iyi değil. Bende kabul ettim. Hem niye olmasın ki. Gerçi daha Fatihin haberi yok. Daha evlenmedik bile."
"Ay bide o vardı ya. Düğün meselesi. Ailesi Sivas'ta düğün yapmakta ısrarcı mı?"
"Ya kızım onların tüm akrabası orda olduğu için bende birşey diyemiyorum."
"Ama kız tarafından davetliler nasıl gelecek. Çoğu gelemeyebilir."
"Zaten zorunlu sayılan bi evlilik."
Tık tık tık!
"Girin. Nisa ben sana sonra dönerim."
"Buyrun?"
"Aslı. Beni tanımadın mı?