TOPLANTI😱

21 12 8
                                    

Bir madalyon insanlar aleminde bir sevgilinin hasretini, bir sevginin, fotoğraftaki temsili gibidir ama ruhsal alemin büyüsü bütün bunları tersine çevirecek kadar güçlüdür. Bu alem her meleğe bir görev misali amaçları kişiden kişiye değişen madalyonlar armağan eder. Amakiirin madalyonu ölüme ve imtihana hizmet ederken; Natiolanın madalyonu aşk ve kıskançlık için mücadele ederdi. Natiola mücadele ederdi ama artık edemezdi. Çünkü son iki katmana düşenlerden madalyonlar emanet edilemezdi. Bu büyülü güçler son derece önemliydi ve sorumluluk timsali kişilere verilirdi. Misal Amakiir...

Boynunda iki tasma taşır gibi bir hali vardı. Natiola son katmanlar düştüğünde onun madalyonu artık Amakiir için hizmet ediyordu. Gerçi bazen kimin kime hizmet ettiği son derece karmaşık hale gelirdi ya neyse. Kendi madalyonu bir ışık demetiyle açılırken, Amakiir ilk tasmanın sağ yönüne döndü, onun için sola dönmek tam bir işkenceydi. Bu sefer imtihan ona bir ergen bahşetmişti. Bir ergene yol göstermek her ne kadar zor olsa da bir insanın ruhunu bedeninden ayırıp dünyayla bağlantısını koparmak kadar asla zor olamazdı. Amakiir imtihana iki gün sonra hizmet edecekti. Amakiir yüreğine taş basa basa sola döndü, ölüm şüphesiz ardında derin yaralar bırakacaktı. Ama döndüğü anda ölümün ona ihanet ettiğini hissetti. En büyük yara ona sunulmuş ve kendi yarasını kendi açması istenmişti. Ölüm ondan, gönlünün en özel kısmını ayırdığı insanı istiyor, ruhunun tadı için sabırsızlanıyordu. Mert... Mert...

"Yapamam..."

Silik bir ses kalbinin aklına kazıdıklarını tekrarlarken gözünün elmasları dünyaya yağmur tanesi gönderiyordu. Yağmur, dolu, fırtına... Hepsi aslında bir meleğin duygularının nesneye dönüşmüş haliydi. Her ne kadar meleklerin hisseleri olmaz dense de onlar hisslerle yaşar ve yaşatırdı. Belki de öldürür... Amakiir yapmam demesine rağmen ayaklarını saran saflık tozu, havalanmasına sebep olup onu görevinin başına davet ediyordu.
Olay yeri bir saat sonra açılacak, sevdiği adamı ölüme yollamasını dileyecekti. Aslında dilemekten çok emretmişti.

"Amiir? Ne işin var burada?"

Natiola mıydı o? Burada saatlerce takılıp kalmış mıydı, yani?
Bir şey söylemeye cesaret edemedi. Aslında etmemesi insanları daha çok mutlu ederdi. Çünkü melekler rüzgar sesiyle ve dokunuşuyla konuşurdu. Hava yeterince soğuktu zaten, en azından insanlar için... Bir de konuşup rüzgar yaratmak anlamsızlaştırırdı, bütün dengeyi. Asıl sebepse kalbin inanılmaz bir acı yaratmasıydı. Bu yüzden tek yapabildiği madalyonu açıp karşısındakinin anlamasını beklemekti.

"Amiir? Bu... Bu... Işık?"

Gözündeki elmasın renkleri solmaya başladı,meleklerin gerçek ağlaması aslında buydu, bu sadece duygular içindi. Ama destek aynı destekti. Hem insanlar hem melekler iki çift kolun sardığı bedende huzuru arardı. Amakiir aynı huzur arayışındaydı ama görev zamanının geldiğini haber veren bamb sesiyle, olması gereken yere ulaştı ve olay dengesinin temelini yarattı. Artık ölümün gelmesini beklemesi ve ruhu teraziden geçirip, cennet veya cehennem kapısında bekletmesiydi, yapması gereken tek şey buydu...

Ama olmadı ve Amakiir yapması gerekenden daha fazlasını yaptı. Araba tam da gerektiği gibi sevdiğinin canını alacağı sırada bir güç bütün zamanı durdurdu. Bunu yapan Amakiirden başkası değildi, elbette.

Melekler gözlerini asla kırpmazlar. Çünkü gözler zamanın bekçisidir, bir melek eğer gözünü iki kere kırpıyorsa bu bir canlının zamanının durduğunu ve ömrünün tükendiğini ifade eder ama bir kere kırpmak hiçbir meleğin cesaret edemeyeceği bir şeydir. Amakiir cesaretini bu güne saplamış gibi tam da olaylar gerçekleşirken kullanmıştı.
Zaman durmuş, can bedende kalmıştı. Amakiir usulca bedene yaklaştı ve arabanın önünde ölümü bekleyen bedene, bedendeki ruhu saklayan gözlere baktı. Bakmakla yetinemedi ama, o narin dudaklarda busesini bırakmayı tercih etti ve kollarıyla ölümden sevdiği canı çaldı. Tuhaftır, zaman tam da o saniye işlevine geri döndü.

Ölümün Arkasından Gelen-18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin