One

494 33 4
                                    


Bazı kişilere bildirim gitmemiş bu yüzden tekrardan yayımladım. Bildirim için özür :) Yb de hayırlısıyla bugün geliyor:)

(Jimin'in Gözünden)

- Neden oda arkadaşlarımızı değiştiriyoruz, anlayamıyorum ki? Alışmışız biz oda arkadaşlarımıza, bir düzenimiz var bizim! Öğretmenim, nereden çıktı şimdi bu?

- Ben nereden bilebilirim ki Taehyung? Müdür bey benden sadece size haber vermemi istedi; başka da bir şey söylemedi. Zaten ne zaman bir şeyleri açıkladığı vardır ki?

Öğretmen de haklıydı. Bay Min, kafasına göre hareket eder, asla hesap vermez ya da açıklama yapmazdı. Ama bu odaları değiştirme meselesi de nereden çıkmıştı?

Okulumuz oldukça büyük ve donanımlı bir okuldur. Okulumuzun hemen yanındaysa yurtlarımız vardır. Okulda okuyan her öğrencinin yurtta kalması zorunludur. Lisedeki son senemizde, lisenin ilk yılından beri hiç değişmeyen oda arkadaşlarımızı birden değiştirmeye karar vermişti Yoongi-sshi. Taehyung, -kendisi benim çocukluk arkadaşım, sıra arkadaşım ve ESKİ oda arkadaşım olur- bu duruma haklı olarak sinirlenmişti. Ben de sinirlenmiştim, genel olarak tüm öğrenciler sinirlenmişti. Ama öğretmen de haklıydı. Sinirimizi ondan çıkarmamalıydık.

- Çocuklar, hem iyi yönden düşünün. Okulumuz büyük ve kalabalık olduğundan, tanımadığınız kişilerle oda arkadaşı olabilirsiniz. Yeni arkadaşlıklar kurmuş olacaksınız.

- Lisenin bitmesine şunun şurasında ne kaldı ki hocam? Gerek yok yeni arkadaşlıklara. Ayrıca sizin de dediğiniz gibi, yabancı birine düşersek ne yapacağız? Bizi bilmiyor, tanımıyor... Biz tanışana kadar lise biter be!

- Taehyung! Yapabileceğimiz bir şey var mı? Yok! Okulun sahibi de Yoongi-shi, müdürü de Yoongi-shi, her şeyin bağlı olduğu kişi de Yoongi-shi, bu kararı veren de Yoongi-shi! Bizim onun kararlarına uymaktan başka çaremiz yok.

- Sıkıntı da bu ya, hocam. Kore'nin en egoist adamına düştük resmen. Şimdi gidip desek ki, değiştirmeyin lütfen diye; hayır onu bırak nedenini sorsak, bizi kapı dışarı eder.

Taehyung, okulda en fazla kapı dışarı edilen öğrenciydi. Sürekli müdürün yaptıklarını beğenmez ve müdüre gider; ardından da kendisini geldiği yerde bulur. Kötü olan şu ki, beni de sürüklerdi.

Zilin çalmasıyla hoca oflayarak ve biraz da zilin çalmasına şükrederek sınıftan çıktı. Biz de yolda Tae'nin söylenmeleriyle birlikte kantine gittik. Yol boyunca, kantin sırası boyunca sadece oda değişikliği ile ilgili konuştu. Masaya oturduğumuzda ise konuşmaya devam etti. Bense bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyordum.

- Taehyung, bence sadece boşvermeliyiz. Belki iyi kişilere denk düşeriz ha? Hem, kendi aramızda konuşmamızın bir faydası olmaz ki.

- Haklısın Jimin. Ama gerçekten sinirlendim. Neyse, umarım iyi kişilere düşeriz.

- Umarım. Hm, belki de oda arkadaşına acayip yakışıklı biri gelir ve sevgili falan olursunuz.

Göz kırptım. Tae ise bana 1 numaralı bakışından attı. Bu bakış 'elime düştün Park Jimin, şimdi seninle uğraşacağım' bakışıydı. Tae'nin çeşit çeşit bakışı vardı ve bakışlarını çözebiliyordum. Ben de onlara numara vermiştim, en fazla attığı bakıştan en az attığı bakışa doğru. Ve evet, bu en fazla attığı bakışıydı. İki numaralı bakışıysa diğer insanlara 'elime düştün, şimdi seninle uğraşacağım' bakışıydı.

- Chimchim, bu tür konularda sıkıntısı olan ben değilim; sensin. Bir hatırlatayayım dedim. Malum, bana sürekli teklif geliyor, kızlar da erkekler de peşimde dolaşıyor; ama sen bu boyla daha lise yılında bir tane bile teklif almadın. Bu arada son sınıfız.

Haklıydı. O sürekli teklif alırdı, okulda en fazla platoniğe sahip üçüncü kişiydi. İkincisi, okulun popüleri Jeon Jungkook'tu. Birinci ise, -kızların zevkini hiçbir zaman anlayamayacaktım- Min Yoongi idi. Okuldaki bütün kızların ortak sevdiğiydi. Kendilerinden kaç yaş büyük, sürekli bize yeni şeylerle gelen, egoist, suratını zar zor gördüğümüz adamı ne zaman ve nasıl sevmeye başladıklarını merak ediyordum.

- Lise yılını bu anlamda boş geçirdiğime göre, böyle de bitireceğim Tae. Ayrıca sen neden o kadar kişiyi red ediyorsun onu da anlamıyorum ya.

- Yakışıklılar diye kabul edecek değilim herhalde. Benim de bir şeyler hissetmem lazım.

- Haklısın. Neyse, oda arkadaşın olarak istemediğin birileri var mı okulda?

- Tabiki de var. Taehyun, Youngjae ve ... Şu ikisi. (Öylesine isim salladım işte döödöd)

Gösterdiği yere baktığımda kantine giren Hoseok ile Jungkook'u gördüm. Ben de istemiyordum. Tabi Tae ile aynı nedenden dolayı değildi ama... İstemiyordum işte.

- Evet, ben de bu dördünü istemiyorum. Popüler kişileri hele hele hiç istemiyorum. Bizim gibi birileri olsun işte. Bizim sınıftan herhangi biri olabilir mesela.

- Aynen, uzaklara gitmeye gerek yok. Bir de şu ikisiyle olduğunu düşünsene, sürekli kızlar erkekler kapında. Rahat zaman geçiremezsin ki. Şuan bile yanları dopdolu.

Tae'nin kapısı da öyle olacaktı. Onun sebebinin daha farklı olduğunu ikimiz de biliyorduk ama Tae'yi bozmadım. Onun nedeni çok daha farklıydı. Ayrıca Jungkook'la kalsa rahat ederdi. Tanıyordum ben Tae'yi.

Yine de Tae'ye hak verdim. O ikisi birlikte gelmişlerdi ama şimdi orada bir kalabalık vardı. Tae, doğruyu söylüyordu; bunlarla olmak işkence gibi olurdu.





Dayanamadım attım ama bu zaten geçiş bölümü gibiydi -hazırdı ve atılmayı da bekliyordu- Ama gerisi haftayaaaa... Umarım geçiş de olsa olmuştur:) İyi okumalar;)

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin :)

Our Room pjm+jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin