Opeth - Burden
Zamanı geldiğinde acılarla yüzleştiğinde, hala kaldırabilenlere...
ஜ
Sevilmemem, iğrenilmem ruhumun kirlenmesine yol açıyor. Her bir bölükte damla damla kızaran avuç içlerim, güneşin yakıcı benliğinde, cayır cayır yanıyor. Hiç anlatılmamış bir masal kulaklarımda çınlıyor.
Tarifi yok...
Kanın giderek artan, boş sokaktaki, oyukları dolduruşunu anımsıyorum. İnsanların, karmaşayla dolaşan zihinlerindeki cinayetleri hatırlıyorum. Bir boşluk, kanatları kırılan anka kuşunun, içine hapsettiği hüznü getiriyor ayaklarıma. Zamanın içinde kırılan akrep ve yelkovan her bir saniye daha da şiddetle batıyor gölgelere.
Sokakların arasında gezen sahipsiz bir korku, tekrar tekrar sızıyor ellerimdeki göğe. Ve benliğim yıkılıyor, çığlık çığlığa kıyamet koparan o yalnızlığın altında.
Bu soğuk, koyu gecede durgunlaşan su damlaları, ellerimden, avuç içlerime yakıcı bir kül gibi akıyor sessizce. Ve bir çocuk uçurtmasını gökyüzüne kaçırdığı zaman,kadehler devriliyor, onları bekleyen yıkıkların üzerine. Devrilen kadehler, buzdan bir kalbe giriyor istemsizce. Yıkıkların arasındaki küçük kız,ellerini kaldırıp bağırıyor karanlığa.
Karanlık alıyor Ay'ın gölgesini, hapsediyor siyaha.
Hiçlik, ağaç köklerinin toprağı sarmalaması gibi yayılıyor kanımdan damarlarıma...
O zamandan sonra, ne siyah kavuşuyor aydınlığa ne de ay kavuşuyor gölgesine.
O zamandan beri çalınan bir melodi sessizce akıyor gecenin zifiri karanlığına.
Ve ellerinde sigara, gözünde yaş bir adam içiyor hissizliğe...
Kasım ayına gireceğimiz gecenin akşamı, zihnim yine bulanıkken ellerim balkon demirlerinde yine onu izliyordum. Burayı bir kaç gün önce keşfetmiştim.
Her zaman olduğu yerde, siyah saçlarını esen rüzgara kaldırmış, yeşil gözleriyle gökyüzüne bakıyordu. Yeşil gözleri olduğunu da birkaç gün önce keşfetmiştim.
Onu izlerken hissettiğim şey bedenimi tir tir titretirdi, uçurumun kenarına gelip bir ayağımızı boşluğa uzatıp sadece birkaç saniye adrenalin hissetmemiz gibiydi. Bu kadar uzaktayken bile ne yaptığını görüp, onun yaptıklarını yapardım. Kaşlarını çattığında bende çatardım kaşlarımı, güldüğünde bende gülümserdim...
Bu bana bir çocuğun gökyüzüne kaçan uçurtmasının peşinden gitmesinden daha güzel gelirdi.
Bloğumdaki kişinin bana mesaj attığı geceden bu yana, birkaç hafta geçmişti. Yine yaptığım gibi mesajına cevap vermemiş, koşarak eve dönmüştüm.
Uray ile aramda anlamadığım bir şeyler oluşmuştu...
Tanıdığım insanlar gibi değildi. Ne zaman birisi aynı şeyi yapıp beni kullansa, laflarını ağızlarına gömüp beni koruyordu.
İlk başlarda onu biraz garip bulup iteklemeye çalışsamda, sonradan içimde tuhaf şeyler olmuştu. Uzun bir zamandan sonra sanki ilk kez birisini sevmiş ve varlığını hissetmiştim.
Uray benim tek arkadaşımdı.
Ellerimi sıkmaktan acıyan balkon demirlerinden kaldırdım ve kahvemden bir yudum aldım.
Gözlerimi onun olduğu yöne çevirdim ve izlemeye devam ettim.
Başını kaldırıp arada bir gökyüzüne bakıyordu. Gözlerine değen her yıldız parlaklığını yitiriyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHIN MELODİSİ
Teen FictionGecenin en koyu tonu, saçlarımın köklerini yerinden ufuladığı sırada; ay karanlığa teslim olmaya and içmiş gibi gölgesine sığınmaya devam ederken... Yıldızlar aldı Ayın fısıltısını. Büyüttü... Gece'ye ninniler söyledi siyah. Gölgeler aldı Ayın tınıs...