SM • 1| "AY"

203 16 6
                                    

Saturnus- All Alone

Bir şeyler yolunda gitmediğinde, yolunu kaybetmeyenlere...

Yaşadığın hayat, hayat mı?

Bazen hayatta ummadığımız şeyler olurdu. Hüzün her yeri kaplardı, acıyla sarsılan bedenimiz tökezleyip yere şiddetle çakılırdı. Güçlü olmak için çabalasak da sanki reddediliyormuş gibi kenara iteklenirdi. Söyleyemediğimiz, şeyler boğazımıza düğümlenir; O düğümler kendi intihar ipini hazırlardı. Sertçe yutkunurduk...

O anlarda söyleyeceğimiz şeyler özgüvensizlikle boğazımızdan akardı isteksizce. İnsanların duyguları karşıdaki insanı hiç ilgilendirmezdi. Aklına gelen her şey dilinde can bulurdu ve bizim canımızı yakardı. Kırıldığımız yerden bir daha kırılırdık. Pıtır pıtır döküldüğümüz yer orası olmuştur çünkü. Göstermemeye, unutmaya çalışırsın ama kırıkların ruhuna batarken sesini çıkarmadan duramazsın, yinede kimseler duymaz. Duysa bile takmaz, dönmez, cevap vermez. Çünkü herkes işine geldiği gibi görür sizleri.

Gecenin zifiri karanlığı, ayın arkasına gölge misali gizlenip söndürmeye çalışırken içimizdekileri ateşe verir. Yanar, yanar. Ta ki kül olana dek. Ay'ın ışığı ile gölgesi olan o arada yıldızlar gökten alıp getirdi o ağır ama sessiz tınıyı.

Ayaklarım yorgunluğumun esiri olduğu sırada, bakışlarımı gökyüzündeki, tüm yıldızlara inat parlayan Ay'a çevirdim. O an bu gecede parlayan tek şeyin ay ve yıldızlar olmadığını anladım.

Eski elektrik direğinin orada, elinde ne olduğunu bilmediğim bir çocuk vardı. Sağ elini yavaşça sol elinin üstünde, parlayan damarlarında gezdiriyordu. O kadar güzel görünüyordu ki o sıralarda. Gözlerim ayın güzelliğini unutmuş, onun güzelliğiyle yanıp kavruluyordu.

Ay ilk kez gölgesine saklanmıyordu o gece.

Ay ilk kez siyahını dışarıya vurmuyordu.

Ay ilk kez yıldızları kapatmıyordu.

Ay ilk kez bir insandan güzel gözükmüyordu.

Saniyeler dakikalara karışırken; sanki olduğum yere çivilenmiştim. Ayaklarım geri gitmek istemiyor, o sokakları tehlike kokan, ıssız sokağın ortasında o çocuğu izlemek istiyordu. O an gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep olacak şeyi gördüğümde, kalbim hızını arttırdı.

Kan.

Bileklerinden aşağı dökülen milim milim kan, ruhuma işliyordu. Şimdi anlamıştım ne yaptığını. Rüzgarın siyah saçlarını savurduğu, bu güzel çocuk ay ışığının altında kendine zarar veriyordu. Gökyüzündeki ay kızarmaya başladığında;

Gökyüzü öyle karardı ki, yıldızlar bile o an görünmüyordu. Zifiri karanlığa rağmen onun görünümü sanki geceyi aydınlatan ay ve yıldız gibi bana yansıyordu. Onu çok net bir şekilde görmesem de orada olduğunu biliyordum.

Hissediyordum.

Gece katran kara karanlıkta boğulup can verdi, onun ellerinde yeniden doğabilmek için.

Gözlerimin dolduğunu birazcık hissettiğimde, neden olduğunu anlamamıştım.

Belki de anlamak istememiştim.

Ve geceyi biraz daha karartacak o şey olduğunda;

Ellerim terledi, nefes alışverişlerim hızlandı. Terleyen ellerimi tişörtüme zorlukla sildim.

SİYAHIN MELODİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin