başkaların acılarını hafife aldım bugün.
ne ara bu denli hissiz oldum ben Tanrı'm?
gözlerimle görmem mi gerekiyor? ellerim ile dokunup, içimi cayır cayır yakmam mı gerekiyor?
[acı bu, şiirlerini yazdıran, yaşlarını akıtan, dudaklarını kemirten, tırnaklarını yedirten ve aklını kaybettiren türden]
ciddiyim ben,
bir şeylerin geçeceğini söyler oldum herkese.
her şey iyi olacak diyorum,
her şey iyi olacaksa, ben ne olacağım?peki bunun ne anlamı vardı ki?
gerçeği bulmak için yalanı yaşamak gerekiyorsa?
aşkı hissetmek için acıyı hafızana kazımak gerekiyorsa?
saçlarını bahar çiçekleri yapıp, kendilerini sulayanlar var iken, bir damla suya aciz değilsin.
bedenlerini putlaştırıp, tapanlar var iken umutsuzca gökten altın beklemek senin işin değil.
eğer helvadan kendi yüzünü yapabiliyorsan, dinin de, kitabın da sen olursun.
ve eğer tırnaklarını derine saplayıp, kendini kendine kurban olarak vermek istiyorsan, en áláları senin olsun.
aklını kaybetsen bile yönün daima seninle olur (fakat pusulan kan akıttığı zaman kaybolursun.)
kendini bedenlerle doyuranlar, tenini bir kuşakcasına bellerine sararlar.
tırnakların etine gömülür ve bu insanlar tarafından cenaze törenine benzemeksizin dualar yağdırılır.
dişlerini koparıp, yaldızlı birer yıldıza dönüştürürler ve duvarlarına süs olsun diye asarlar.[sen bir porselen takımından farksız, en az kırıldıklarından sonra ki halleri kadar da güzelsin.]
-
ne yazdığını bilmeden yazmak sanırım şu aralar yeni hayat felseme oldu
neydi şu laf?
daha iyilerini görmüştüm mü?
benim sanırım daha iyim yok,
bu yüzden en kötümü görün efendim, en kötümü görün ki olmayan iyilerime büyük umutlar yüklemeyin.