❝★ Prolog ✰❞

595 30 10
                                    

Billie Eilish - idontwannabeyouanymore 

''Hissizleşmek giderek eskiyor, ben kırık bir kalpten mi yapıldım?''

Prolog | Her zaman ki gibiyim.

Öylece oturmuş önümde birleştirdiğim ellerime bakarken kafamda tonlarca düşünce dönüyordu.

Nasıl bu noktaya gelebilmiştim?
Bana ne olmuştu?
Ne zaman ruhumu bu kadar öldürmüştüm? 

Delirmiş gibi gülmek isterken şakaklarıma keskin bir ağrı saplandı, zihnimde kocaman siyah bir boşluk vardı.  Tek bacağım sıkıntıyla titriyordu. Dudaklarım ısırmaktan aşınmaya başlamıştı ve neredeyse kurdeşen dökmek üzereydim. Herkesin hayatında iyi gitmeyen şeyler olduğunu biliyordum, dünyanın benden ibaret olmadığını da. Ama acının içinde kaybolmuştum. Ruhumu yitirmiştim. Hisler puslu bir camın ardında gibiydi ve benim hissedebildiğim tek duygu acıydı. 

Bazen hayatın tek eğlencesinin ben olduğumu düşünüyordum, ayıcıklı pijamalarıyla yukarıdan önüme çıkardığı ironiyi izleyip –yanında patlamış mısırıyla birlikte- olaylar karşısında verdiğim tepkilere kahkahalarla güldüğünü falan. 

Dilim kuru dudaklarımı ıslatmaya çalıştı.

Dayanamayarak, ''Ne?'' diye sordum, ifadesiz bir suratla. Dakikalardır beni izlediğini biliyordum ve daha fazla sessiz kalamamıştım.

''Bu günlerde seni fazla düşünceli görüyorum, velet,'' diye mırıldandı. Her zaman böyle derdi. Velet. Bir sevgi sözcüğüydü onun için. Hala birileri tarafından sevilebiliyordum. Acaba tüm yaralarımı ve zaaflarımı bilseydi yine sever miydi beni? Ne kadar gerçekti hisleri? Peki ya tüm varlığımı, tanınmışlığımı ve başarılarımı kaybetseydim ne olurdu? Aslında bir kara deliğe dönüştüğümü söyleseydim, ne kadar zayıf ve incinmiş bir kız olduğumu açıklasaydım yine de sevilir miydim?

Mümkün olan en hızlı şekilde gözlerine baktım. Endişelenecektim ama gülümsüyordu. Çok iyi bir oyuncu olduğumu düşünürdüm. İnsanlara hissettiğimin tam tersini gösterebilirdim. İçim kan ağlarken kahkahalarla gülerdim. Ama bu tarz bir cümle... Yakalanmış mıydım yoksa? 

Gergin bir halde, ''Her zaman ki gibiyim,'' dedim. Kahkaha atarak beni kendisine doğru çekti. Sarılmıştı.

''Yalan söyleme. Seni çok iyi tanırım, Feyza.'' Bir anda boğazıma bir yumrunun oturduğunu hissettim. Daha çok koca bir taş gibiydi. Kanım donmuş gibi hissederken, sertçe yutkundum. Telaşlanmaya başlamıştım.

Onca zaman sonra, neden şimdiydi? 

Neredeyse 3 yıldır bu haldeyken... nasıl şimdi?

Yağmur, tek koluyla beni sarmalamaya çalıştığı için başını neredeyse boyun çukuruma kadar sokmuşken donup kalmış bedenimi çözmeye çalışarak doğruldum. Konuşmasına ihtiyacım vardı. Kelimelerini açıklaması gerekiyordu.

Her geçen gün biraz daha kaybolduğumu gerçekten fark etmiş olabilir miydi?

Kolunu çekmeden yüzünü kaldırıp gözlerimin içine baktı.

Ne kadar yalnız hissettiğimden haberin var mı? 

''Ay sonundaki doğum günüm için endişeleniyorsun değil mi?''

Sorduğu soruyla birlikte kalbim hızlıca çarparken yavru kedi misali ışıldayan gözlerine öylece bakakalmıştım. Sesi kulaklarımda uğulduyordu. Titrek bir nefes aldım.

Ben kendime gelmeye çalışırken o tatlı olduğunu düşündüğü bir şekilde konuşmaya devam ediyordu.

''Hediyeyi bu kadar düşünmene gerek yok. Polaroid fotoğraf makinelerinden istiyorum bir tane. D&R'daki pembe olanı.'' 

PARMAK UÇLARINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin