Yemek masasında otururken ben yine kendimi ne kadar zorlasam da yiyemiyordum.Birkaç kaşık içtiğim çorbadan başka ağzıma lokma atmak istemiyordu canım.Bunun sonu nereye gidecekti hiçbir fikrim yoktu inanın.Kilo verdiğimi ve vücudumun güçsüzleştiğini hissedebiliyordum artık.
Ben gerçekten sıkılmıştım böyle yaşamaktan.Her şeyden şikayetçi olan ergen bir kızı oynamak istemiyordum şimdi fakat sanki dünyadan soyutlanmış gibi hissediyordum.Yaptığım hiçbir şeyi beceremiyordum.Ne okuldaki derslerim iyiydi ne de ailemle olan ilişkilerim.İçimde anlatıcak birçok hikayem vardı fakat ya bunları kimseyle paylaşmak isteyip beni güçsüz sanmalarını istemiyordum ya da kimseyi o kadar yakın görmüyordum.Belki dışardan umursamaz,kendi halinde,uysal biri gibi gözüksem de aslında ben ne kadar bunu söylemek istemesem de güçsüz ve korkaktım.İyi bir evlat da olamıyordum galiba fakat bu onları ne kadar sevdiğimi de değiştirmiyordu.Sadece duygularımı belli etmekde zorlanıyordum.Kolay kolay ağlamaz ve kolay kolay gülemezdim.Ve duygularımı hapsetmekten nefret ediyordum.Ancak aynı zamanda insanlara olan gereksiz güvensizliğimden bunu açıkça yapamıyordum.
İnsan kendi karakterini yeniden düzeltebilir miydi?Çünkü mantığım ne kadar karakterimi aşırı bulsa da böyle davranmaktan kurtulamıyordum.Sanki vücuduma bağlı görünmez ipler birisi tarafından yönetiliyordu.Fakat o ipleri de vücuduma bağlayan bendim ve kesmesini de becermeliydim.
Masada konuşulanları duymaya başlayınca daldığımı farkedebilmiştim.Gözlerimi birkaç saniye kapatıp yeniden açtım ve kafamı kaldırdım.Babam ve Pınar abla bir şeyler hakkında konuşurken İlker de bir yandan yemek yiyip bir yandan telefonuyla ilgileniyordu.Elinde tuttuğu telefona bakıp iç geçirdim.Acaba ne zaman geri verecekti telefonumu babam.
"Yine hiçbir şey yemiyorsun Tamay.Hasta olacaksın bak,iyi beslenmeye ihtiyacın var.Enerji gerek sana,genç kızsın."diyen Pınar ablaya baktığımda gülümsüyordu.
"Çorbamı içtim,canım istemiyor başka bir şey."dediğimde kafasını sallayıp yemeğine geri döndü.
Bir süre oluşan bu sessizliği babamın çalan telefonu bozmuştu.Ekrandaki yazıyı okuyamadan uzanıp ekranı yüzüne yaklaştırdı.Ancak beni kimin aradığını meraklandıran şey yüz ifadesi olmuştu.Kaşlarını çatmış nefesini dışarı vererek bakışlarını yan tarafa kaydırmıştı.Ben babama bakarken bana doğru uzattığı telefona bakımca şaşırmıştım.Hemen arayan kişiye hem de bir anda telefonu gözümün dibinde hissetmemle.
Telefonu kavradıktan sonra heyecanla ekrandaki açma yerini sürükledim.
"Anne?"dedim.Suratımda oluşan tebessümi farketmem birkaç saniye sürmüştü.
Karşıdan hızlı ve kesik nefes alışverişleri duymamla tebessümüm yok olmuştu.
"Anne,iyi misin?Bir şey söyle."dediğimde gerilmiştim.Babamı acil bir şey olmadıysa neden aramak isterdi ki?Bakışlarımı masadakilere çevirdiğimde hepsi yemeğini bırakıp dikkatle bana bakıyorlardı.
Karşıdan güçsüz ve kısık çıkan sesinden dolayı söylediklerini zar zor anlamıştım.
"Hemen buraya gelmenize ihtiyacım var.Zeynep... iyi değil.Durum ciddi."
O bunları derken ben çoktan ayağa kalkmıştım.Daha ne olduğunu tam bilmesem de sesindeki korku beni deli gibi endişelendirmişti.
"Neler oluyor?"diyen babama kısa bir bakış atıp tekrar telefona döndüm.
"Ta-tamam tamam.Endişelenme,hemen geliyorum,korkma sakın!"dedikten sonra telefon kapanmıştı.
"Ne oldu Tamay,ne dedi annen?"diyen ise bu sefer Pınar ablaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|| karanlıkta yürümek ||
Fiksi Remaja~Bazen gerçekten kendi kendime verdiğim mücadeleden kurtulamıyorum.Düşünmeden edemiyorum fakat düşünmek istemiyorum tüm bu yaşadıklarımı,çünkü biliyorum ki kafamdaki sorular beni en sonunda bir çıkmaza yönelticek. ~Kendimi bildim bileli insanları mu...