Kehanet

30 9 11
                                    

​1.Bölüm
"Karanlıklar Krallığı!" gelmiş geçmiş tüm krallıkların en büyüğü... en güçlü ordusuna en korkusuz ve ölümsüz bir krala sahipti. Bu krallıkta, karanlık ve kötülük ortamı hakimdi. Bu doğaüstü yerde her çeşit canlı, özel güçlere sahip varlıklar ve krallığın koruyucuları bir arada yaşardı. Krallığın kralı, her sene olduğu gibi ülkesini güvende tutmak ve kendi canını korumak için kâhininden yardım isterdi. Yine o gün geldiğinde kâhini odasına çağırdı ona gelecekte neler olacağını sordu. Kâhin, kralına asla yalan söyleyemezdi çünkü Kral Debrajor; onun kalbini elinde tutuyordu. O kadar güçlü ve özel güçlere sahip olmasından, kâhinin onu yanıltacağını düşünerek kalbini çıkarmış ve onu elinde tutarak kalbin ritmine göre neler söyleyeceğini anlayabiliyordu. Kalbi, olmasa da yaşayabilen kâhin, cam küresine iyice yaklaştı... Üç parmaklı elleriyle ve uzun tırnaklarıyla küreye dokunup bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Kral Debrajor, elinde tuttuğu kalbin gittikçe hızla attığını gördü ve tedirgin olmaya başlayıp, gür sesiyle "Neler oluyor kâhin? Ne gördün?" diye bağırdı. Kâhin, bir hışımla kürenin yanından ayrılıp, kralına bakmaya korkuyordu. Ama Kral Debrajor, bir kez daha ısrar edip kalbi avuçlarının içinde sıkmaya başlayınca kâhinin göğsü sıkışıyordu. Hemen kralına durmasını rica edip, neler gördüğünü söylemeye karar verdi. "Majesteleri... keşke bunu görmeseydim. Bunu söylerken yalnız olmamızı tercih ederim" der demez kral, muhafızlarını dışarı gönderir. "Şimdi konuş kâhin! Kalbini hiç bu kadar korkuyla attığını görmemiştim" dedi. Kâhin, elleri titreyerek "Efendim... bu yıl doğan, karanlık savaşçılardan biri sizin ölümünüze sebep olacaktır!" der demez. Kral Debrajor, kâhinin kalbini hızla yere fırlatır. "Neler saçmalıyorsun sen? Benim ölümsüz olduğumu bilmiyor musun? Kim, beni öldürmeye cürret edebilir?" diye kükredi. Yerden kalbini aldıktan sonra "Beni bağışlayın efendim ama maalesef dediklerim doğru. Ölümsüz olsanız bile, sizi sadece o kişi öldürebilir" "Bu nasıl olabilir? Kim, bu? Bunu nasıl yapacak?" "O kişinin kim olduğunu göremiyorum ve bunu nasıl yapacağını da öyle. Tek bildiğim, bu yıl içinde doğan karanlık savaşçılardan biri sizi öldürecek!" bunları duyan kral, dehşete düşmüştü. Ölümsüz olmasına rağmen, öleceğini bilmesi onu korkuya sürüklemişti. Kâhinin, her dediği çıktığı için buna da inanmıştı. "Peki, ben bu savaşçılardan hangilerini bulmalıyım? Bu yıl doğan o kadar çocuk var ki..." "Efendim... bu savaşçılardan özel olanları sadece. Bunları ise sağ omuzlarının arkasında bir sembol var. Bu sembol onların özel bir savaşçı olduğunu simgeliyor ve bu da doğuştan olan bir şey. Sizi, öldürecek çocuk o sembole sahip birisi" der. Bunun üzerine kral Debrajor, kehanetin olmaması için her şeyi yapmaya kararlıydı... Bu sırada tüm bu konuşmaları da bir muhafız duyar. Hemen muhafızlarına talimat verir "Bu gece herkes uykudayken, omuzlarında işaret olan tüm çocukları bana getireceksiniz!" der ve gönderir. Muhafızlar, odadan çıkar çıkmaz, aralarından duyan kişi telaşlanmaya başlar. Telaşlanmasının sebebi ise, kendi çocuğunun da bir karalık savaşçı olmasıydı. Karanlık savaşçılardan biriyle yaşadığı yasak bir aşk yüzünden bir evladı olmuştu. Bunu kimsenin bilmemesi ise onu daha da korkutuyordu. Bir de üstelik kâhinin söylediklerini duyması onu gittikçe korkuya kaptırmıştı. "Çocuğumun ölmesine izin veremem, bunu yapamam" deyip bir şeyler yapmak zorundaydı. Kendi çocuğunun da omzunda o sembolden olması onu daha da telaşlandırmaya yetiyordu...
Gece olmadan, sevdiği kadının yanına gizlice gidip tüm olup biteni ona anlattı ve başta kendi evlatları olmak üzere diğer çocukların da hayatta kalması için, ülkenin her yanında bu işareti taşıyan çocukları buldu. Hepsi, farklı bir yerden, olan bu çocuklarının hayatta kalması için bir plan yapmaya karar verdiler ama bunun için yardım isteyecekleri tek kişi vardı, ben yani; Zaman Bekçisi!
350 yaşında olmama rağmen, uzun beyaz sakalım ve beyazlaşmış saçıma rağmen halen dincim. Elimdeki büyük asamla zamanı istediğim gibi kullanabiliyorum. Tabi, belli bir süre şartıyla... Bu krallıkta, kral tarafından pek sevilmesem de her zaman doğrunun ve iyilerin yanındayım. Yine, kendi zaman kulübemde bir takım işlerle uğraşırken muhafız, yanıma geldi ve her şeyi anlattı. Duyduklarım beni şoka uğratmıştı. Hiç düşünmeden yardıma hazırdım. Debrajor'un bu kadar kötü kalpli olması ve sırf kendi canı için masum çocukları katletmesine razı gelemezdim. Muhafızla birlikte, omzunda sembol olan tüm çocukları toplayıp bir mahzene getirdim. Bu çocuklardan ise sadece altı kişi vardı. Kiminin, ya babası ya annesi sadece hayattaydı, ya da hiçbiri... Ailelerine durumu anlattıktan sonra yapacak tek bir şey vardı. Bu özel çocukların bu krallıkta kalmaması...
Kralın muhafızları, özel çocukların kaçırıldığını öğrenirler. Bunun üzerine hemen krala haber verip o mahzene doğru yol alırlar.
Zaman Bekçisi(yani ben), mahzenin ortasına koyduğum çocukların etrafına asam ile bir çember çizip ellerini havaya kaldırıp ve bir takım sözcükler söylemeye başladım. Çemberden yükselen mavi bir ışık tüm mahzeni aydınlatmaya başlar. O sıra Debrajor ve adamları içeriye bir hışımla dalıp "Ne yaptığını sanıyorsun? Bırak çocukları!" diye bağırdı. Hemen, muhafıza işaret edip onları oyalamasını söyledim. Muhafız, kılıcını çektiği anda. Kral Debrajor "Seni hain! Nasıl olur da böyle bir şeye kalkışırsınız. Nereye gönderiyorsunuz o çocukları, hepinizi geberteceğim!" der ve muhafızlarına saldırmasını emreder. Zavallı muhafız, tek başına onca muhafızla mücadele etmeye çalışır. Ben, ise istediğim süreye kavuşmuştum. Birden asasımı yere vurup ve büyük bir ışık patlaması yarattım ve  herkes bir yana dağıldı. Kral Debrajor, gözlerini açtığında etrafta muhafızları ve Zaman Bekçisi'nden başkasını göremeyince "Nereye gitti çocuklar? Ne yaptın sen?" "Onları, dünyaya gönderdim. İnsanların yaşadığı yere. Artık, onlara öldüremeyeceksin" "Seni aşağılık yaşlı! İşime karışmamanı kaç kez söyleyeceğim" diyerek sinirlenir ve gözlerinin içi kırmızılaşmaya, avuçlarının içi ise birden yanmaya başlar. Gözlerini birden o muhafıza çevirip "her şey senin yüzünden, gebereceksin" der ve parlayan elleriyle birden yerde duran kılıcını tıpkı bir mıknatıs gibi kendine çeker ve tüm gücüyle muhafızın göğsüne batırır. Ben ise, bir anda ne yapacağını bilemedim. Yere kanlar içinde yığılan muhafız, gözlerini Zaman Bekçisi'ne dikerek "Çocuğumu kurtardın... Her zaman onların yanında ol, onlara hep sahip çık" deyip oracıkta can verdi. Sinirden deliye dönen Debrajor ise kılıcı yere atıp ellerinin içinden bir ateş topu yaratarak Zaman Bekçisi'ne(bana) doğru doğrulturken "Sırada sen gebereceksin ve ben de o Dünya'ya gidip, o çocukların canını alacağım" deyip ateşi fırlatırken "Zaman dursun!" dedim ve birden her şey donmuştu. Kralın, attığı ateş havada kalırken. Krala doğru yaklaşıp "Buna izin veremem Debrajor" dedim ve kralın çevresinde dönerek asası ile bir ışık dalgası yaratıp yapılması zor bir büyüyü yapmaya karar vermişti. Zaman büyüsü ve kalkan büyüsünü bir arada kullanarak Debrajor'u lanetledim. Dünyaya gitmesi artık engellenmişti. Gücümü o kadar çok kullandım ki, yaşlı vücudum buna fazla dayanamayarak bir anda bayıldım. Debrajor, hareket edemiyordu "Hayır! Buna izin veremem! Hayır!" diye kendi içinden fırtınalar kopuyordu. Zaman Bekçi'sinin yaptığı zaman durdurma süresi geçtiği için tekrar her şey akışında devam ediyordu ama lanetlenmiş olması onun için her şeyin sonunun gelmesi demekti. Ama bilmediği bir şey vardı. Tabi, benim de öyle... Bu lanet sonsuza kadar sürmeyecekti.. Bu, kehanet gerçekleşebilecek miydi?

Karanlık Savaşçılar: Beklenen Kehanet Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin