2. Bölüm

25 3 0
                                    

Elisa Yalçınkaya ⤵

Elisa Yalçınkaya ⤵

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*

Güneş gözlüğümü havalı bir şekilde gözümden çıkarmaya çalışıp -evet, yalnızca çalıştım çünkü çıkarırken lanet olası gözlük saçlarıma dolandı ve ben saçlarımı güneş gözlüğümden ayırmaya çalışırken saçma hareketler sergiliyordum- arabanın kapısını kapattım.

İşlem tamamlandığında arabamın havalı sesli kilidini -arabanın kilidi bile benden daha havalı- kapattım

Kafeden içeriye girdiğimde etrafıma bakınarak Sevda'yı bulmaya çalışıyordum. Hunharca el sallayan Sevda ve yanındaki Sevda'dan utanarak yüzünü saklayan Emre'yi görmem uzun sürmedi.

Gülerek yanlarına ulaştım. Boş bir sandalyeye oturdum.

"Çok geciktin!" diye sitem etti Sevda.

Geç kalma sebebimi hatırladığımda büyük bir tebessüm esir aldı yüzümü. "Yine olsa yine geç kalırım."

Sevda şok olmuşçasına baktı suratıma. "Ne oldu, Elisa? İyi misin sen?"

Derin bir iç çektim. "Belki de uzun zamandır bu kadar iyi olmamıştım."

Emre bana hayretle baktı. "Ohooo uçmuş bu!"

"Ne oldu Elisa? Çatlatma insanı."

Gülümsedim. "Biriyle karşılaştım. Aslında pek karşılaşmak sayılmaz. Bilmiyorum önce inanılmaz sinirlendim. Kaba ve egoist biri olduğunu zannettim. Sonra tekrar denk geldik. Ve ne kadar yanıldığımı anladım. Kibar davrandı. Güzel konuştu. Etkilendim. Hoşlandım sanırım, bilmiyorum"

"Sen? Etkilendin? Hoşlandın?" Sevda inanamayarak baktı.

"Ne ya? Hoşlanamaz mıyım ben, insanım yani ben de sonuçta!"

Emre omzuma elini koydu. "Elbette hoşlanabilirsin, Elisa. Kendini yıllardır kapattığın için öyle söyledi Sevda. Biliyorsun."

Ah Emre! Biricik arkadaşım. Üniversitedeyken tanıştığım ve benimle aynı bölümde okuyan, kısa zamanda kendine bende apayrı bir yer açan, güzel yürekli kardeşim.

Emre ile dostluğumuz pekişirken onları Sevda ile tanıştırdım ve biz ayrılmaz üçlü hâline geldik.

Anlayışla salladım başımı. "Haklısınız. Ben de inanamıyorum kendime. Hem basit bir hoşlanmak bu sadece. Abartılacak bir şey yok."

Sevda'ya döndüm. "Ee, sevgili yengecim. Abimin hediyesini aldın mı?"

Sevda benim çocukluk arkadaşımdı. Çok yakın aile dostumuzun kızı. Ailelerimiz sık görüşürdü. Biz de başlarda birbirimizden pek haz etmiyorduk.

Öyle ki onunla defalarca kavga etmişliğimiz vardı. Benim derdim onun oyuncaklarımla oynaması, odamda gezinmesiydi. Ben ailenin tek kız çocuğuydum neticede. Ve benim eşyalarım değerliydi. Benim oyuncaklarımı bir başkasıyla paylaşmam da ne demekti!

Çocuktum işte. Yalnız ve ailesinden başka kimseyi tanımayan bir çocuk. Tam bir yabani!

Ta ki 12 yaşıma kadar... O yaştan sonra Sevda'yla ilişkimiz gelişme evresine girmişti. Sevda'nın ailesiyle tanışıklığımız daha önceki yıllara dayanıyordu ancak benim Sevda'ya karşı ön yargılarım vardı. Başka küçük çocuklar benim için adeta beynimde 'tehlikeli ve yasaktır‘ uyarısı veriyordu.

Nedeniyse uzun yıllarımın hiç kimseyle oynayamadan hatta ailemden ve doktorlardan başkasıyla iletişim bile kuramadan geçmiş olmasıydı. Alışık değildim dolayısıyla.

Zamanla yendim. Bütün problemlerimi aştım. Sevda bana can oldu, yoldaş oldu, kardeş oldu. Güvendiğim, ağlayabileceğim bir omuz oldu.

'Nasıl geldik bir yenge kelimesinden buralara?‘ diyecek olursanız, işte orası biraz tuhaf.

Abim yıllardır Sevda'ya âşıktı. Sürekli benden onun hakkında bilgi almaya çalışırdı. Sevda'nın bizde kaldığı günlerde odamın kapısını dinlerdi.

Yıllarca sadece bana anlattığı aşkı büyüdü, büyüdü ve artık kalbine sığmaz oldu. Bir gün ne olacaksa olsun deyip gidip Sevda'ya hislerini açtı. Sevda şaşırdı hâliyle. Düşünmek için müsaade istedi. Abimin biraz süründürdü. Tabii abim de beni!

Sevda'yı görmek için sürekli benden onunla buluşmamı isterdi. Biz Sevda ile elbette sık görüşürdük ancak abimin istediği Sevda'nın bizim evden hiç çıkmaması falandı. Genelde arar ikna edip bizim eve çağırırdım onu. Sevda bize gelmekten, ben ona dil dökmekten o kadar bıkmıştık ki, neyse ki Sevda da abimin hislerine karşılık verdi.

Onun aşkı abiminki gibi dev bir aşk değildi. Daha çok gün geçtikçe büyüyen bir ateşti. Sonuç olarak yaklaşık bir yıldır birlikteler.

"Aldım da sürpriz. Sen gidip söylersin, sana güvenmiyorum."

"A aa, kız yenge aşk olsun! Hiç yapar mıyım öyle şey!"

"Hiç canım, ne alakası var? Neyse neyse, hadi sen şu çocuğu anlat. Adı neymiş, nasıl karşılaştınız?"

Elimi başımın altına koydum. Dalgınca "Adını bilmiyorum ki." dedim. Ve yaşananları hiçbir ayrıntıyı atlamadan anlatmaya koyuldum.

KADERİN OYUNLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin