Uyandım. Çok ilginç değil mi? Uyandım ve önce etrafıma baktım. Bir rüyada değildim. Daha sonra ise saate baktım. 9 buçuktu. Mark'ın uyanıp uyanmadığını merak ettim ve alt kata indim. Ve uyanmıştı. Kahvaltı hazırlıyordu sanırım. Ne yani Amy Mark'a değilde Mark mı Amy'e hazırlıyordu? Tabi benim için hava hoş. Amy'nin hazırladığı yemektense Mark'ınkini havada karada tercih ederim. Merakıma yenildim ve sormaya karar verdim.
"Günaydın Mark."
Bana döndü.
"Günaydın Leb. Erkencisin sanırım." Dedi tavadaki krebi (krepi mi krebi mi? ;-;)
"Sayılır. Krepleri sen mi hazırlıyorsun?"
"Noldu? Krep mi sevmiyorsun yoksa zehirlenmekten mi korkuyorsun?"
Gülümsedim.
"İkiside değil. Sadece merak ettim. Bu arada Amy nerede?"
"Büyük ihtimalle uyuyordur. Saat 10a yirmi kala kahvaltıyı hazırlarım, çeyrek kalada onu uyandırırım."
Bu nedensizce komiğime gitti.
"İnsanları kahvaltıyı hazırladıktan sonra mı uyandırıyosun?"
"Yoo hayır. Amy öyle istiyor."
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Özür dilerim Mark.
"Peki o zaman. Ben de 10a yirmi kalaya kadar yukardayım."
Güldü ve sadece bir pekiyle cevap verdi.
Saat 10a yirmi beş vardı. Ve Amy öyle istiyorda Mark'ın kreplerinin soğumasını istemedim. Kendi açlığımdan değil bu bir insanı kullanmak.
Sen kahvaltıyı şu saatte hazırla beni de şu saatte kaldır. Anlıyorum.
Amy'nin kapısının odasının önüne geldim ve yapmakla yapmamak arasında kaldım. Ama sonra nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle kapıyı tıklattım.
Bir-iki dakika sonra kapı açıldı. Sinirli gözlerle bakan bir sarışın gördüm.
"Ne var?" Diye sordu.
"Sanada günaydın. Mark kahvaltıyı hazırladı."
"Eee? Mark ne zaman uyandırılmayı sevdiğimi bilmiyor mu?"
Mirk ni zimin iyindirilmiyi sivdiğimi bilmiyir mi .s
"Biliyor."
"Eee neden seni gönderdi?"
"Beni o göndermedi."
Ve kapıyı suratıma çarptı. Bu sefer kapıyı daha hızlı tıklattım.
"Mark, kahvaltıyı hazırladı. Aşağıda, hazır."
"Bana bak çocuk. Benle, Mark'ın işine burnunu sokma. Aksi takdirde-"
O sırada Mark yukarı geldi.
"Amy. Ben de seni uyandırmaya geliyodum. Leb?"
"Merak etme Mark, Leb zaten beni erkenden kaldırdı hazırladığın kahvaltı için." Dedi ve kafamı okşadı!? Bu ne yani?
"Pekâlâ. Aşağı gelin o zaman." Dedi ve aşağı indi. Amyde arkasından inerken yine bana o bakışını attı.
Daha 2 gün bile olmadı buraya geleli ama azıcık aklı olan biri bile bu kızın şeytan olduğunu anlar. Mark neyi göremiyorsun?
Herneyse. İşin üstüne çok gitmemeye karar verdim ve aşağı indim. Yemeğe başladık. Krepler nefisti. Benim açlığımla alakası yok gerçekten öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leb x Markiplier - Korean Kawaii
RomanceWelcome to sum cringy yaoi markiplier fanfiction. I will translate it. Someday. U can be jelaous fangirls. You should not read ;3 U can be jealous Ponçik. You should read ;3 U can be jelaous Bini. You should not read ;3 -Yaoi. -Homofobiksen veyatta...