#7

132 36 119
                                    

Öhm. 20'ye 1 tanecik kalmış :'3 O yüzden şimdi 20 istiyorum dkdjekfjdg

20 Sabit ^-^

-Prim.exe has started to working-

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

-3. Kişi Anlatımı-

Telefonu elinde boş boş yere baktı. Bir süre öyle kaldı. Mark tabağını lavaboya koydu ve Leb'e dönüp sordu.

"Konu ne?"

Çocuk cevap veremedi.

"Leb? Konu ne?" Diye tekrarladı Mark.

Leb'in gözünden yaşlar süzülmeye başladı. Bu sefer Mark Leb'in kafasını kendisine kaldırdı. Leb boş ve yaşlı gözlerle ona bakıyordu. Mark ona sarıldı.

"Yardım edebileceğim bir şeyse hemen söyle."

"Ölmüşleri geri getirebiliyor musun?" Diye sordu Leb. Mark ise bunun üstüne sustu.

Leb ise sadece ona sarılıp ağlamaya devam etti.

"Peki anlatmak ister misin?" Diye sordu.

"Ailem ve arkadaşlarım. Onlar. Ölmüşler." Yutkundu ve sustu.

"Bunu kimden öğrendin?"

".. Arkadaşımdan."

"Peki doğruluğunu nereden biliyorsun?"

"... Çünkü en yakın arkadaşım."

"Pekala Leb. Sakin ol. Biraz televizyon falan izle. Ne bileyim. Kafanı dağıt. İllaki bir şeyler açığa çıkar. Bir anda bu kadar insanın ölmesi pek olanaklı değil."

Mark elinden tuttu ve Leb'i koltuğa oturttu. Daha sonra ise televizyonu açtı. Ve Chica'ya yemek koymaya gitti.

Leb ise kanalları değiştirmeye başladı. Ta ki o kanalda ki son dakika haberini görene kadar.

Haber ise şuydu.

Cawthon ailesinde kalan son çocukların ve Freddy Fazbears Pizza Türkiye Şubesinin çalışanlarının sırayla ölümlerinden sonra hayatta kalan tek kişi Mustifa ***** ağaçta cesedi deşilmiş şekilde bulundu. Pizzacının etrafı kapatıldı. Kurbanların yakınları sorguya alındı...

Gözlerinden daha çok yaş gelmeye başladı. Bütün çocukluğunu yetimhanede geçirdiği arkadaşı da ölmüştü. Muhabir ülkenin güvensizliğini eleştirirken Mark televizyonu kapattı ve Leb'in yanına oturdu.

"Bugünlük bu kadar televizyon yeter Leb. Bence, kafanı dağıtmanın başka yolları olmalı."

"Ne gibi Mark? Ne gibi..?"

"Benle gel." Dedi ve Leb'in elinden tutarak dışarı çıktı. Yaklaşık 15 dakika sonra ormanlık bir alana geldiler.

-Leb'in Gözünden-

Hiçbir şey hissedemiyordum. Hissim hakkında bildiğim tek şey bir robotu kalpsizmiş gibi parçalayan bir adamın beni bıçaklaması kadar soğuk bir acı. Şaşırtıcı degil mi? Böyle bir hissi hissedebilmek, daha önce ne olduğunu bile duymamışken..

Mark'a baktım gülümsüyordu. Ellerini dudaklarıma getirdi ve yukarı kaldırdı.

"Küçük bir tavşanı somurturken görmek hoşuma gitmiyor. Böyle daha iyi. Eğer yine somurtacaksan ben gün sonuna kadar tutarım böyle." Dedi. Güldüm.

Onun için gülümseyebilirdim sanırım. Evet bunu yapabilirdim. Mark için her şeyi yapabilirim. Bu yüzden ona baktım ve gülümsedim. Gülümsediğimi görünce mutlu oldu.

Biraz daha ilerledik. Önümüzde bir şelale vardı.

Mark yere oturdu.

"Burası Los Angeles'taki o kadar yoğun trafik ve karmaşadan uzak en huzurlu ve doğal mekan. Amy ile kavga ettiğimde buraya gelirdim kafamı dağıtmak için."

"Peki her zaman kafanı dağıtabilir miydin?"

"Her zaman." (Aptal yazar anı bölme diyeceksiniz de. Bunları Mark'ın aksanı -umarım doğru yazmışımdır- ve ingilizcesi ve sesiyle okuyunca feels geçirebiliyorsunuz *-*)

"En stresli ve moralin bozuk anında bile mi?"

"En stresli ve moralim bozuk anımda bile." Dedi ve gülümseyerek karşıya baktı.

Yanına oturdum.

"Şelale çok güzel." Diye mırıldandım.

"Senin kadar değil Leb."

"Ne?"

"Yani senin kadar mutlu edemiyor bir insanı..."

EHEUHEUEHUE SELAM

BOYZ AND GURLZ ROMANTİZM BİR SONRAKİ BÖLÜMDE BAŞLAYACAĞI İÇİN BU BÖLÜMÜ KISA KESTİM *Kafasına domates gelir* ATMAYIN AMK BENİM DE MARK İZLEMEKTEN ZAMANIM OLMUYOR

20 OY OLDUĞUNDA GÖRÜŞÜRÜZ K BYE

YA DA

Buh-Bye! ♡

Leb x Markiplier - Korean KawaiiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin