Denizin kül eden dalgaları, sudan çıkmamın üstüne ayaklarıma batıyordu.
Dora'nın bizi görmesinin ardından birkaç gün geçmişti. Onunla bir anlaşma yapmıştık ki, bu hiç hayra alamet değildi.
Kraliçe Marizya ve diğerlerine söylememesi için, ona şehire inme zamanımı vermiştim. Yani bu benim şehire bir ay içinde son gidişimdi. Sadece bir aylığına buna dayanabilirdim.
Şehirin büyük ve görkemli yapıs deniz kızlarını hayretler içinde bırakıyordu.
Bugün akşam değilde öğlen vakti gelmiştim.
Bu sıcak zamanlarda insanların yemekten asla bıkmadığı dondurma dedikleri o şeyi gördüğümde gülümsedim. Tadını gerçekten çok beğenmiştim. Özellikle vanilyalı ayrı bir güzeldi.
Vanilyalı bir dondurma alıp, denize karşı bir banka oturduğumda gözlerimi kapadım. Dalga sesleri beynimin içine hapsediliyor ve rahatlatıyordu. Suyun içinde yüzmektense, suyun sesini dinlemek daha güzeldi.
Yanıma oturan Tarayla gözlerimi açtım.
"Meyus, hadi kalk."
"Nereye?"
Tara dondurmamı ellerine alıp, çöp kovasına attığımda sinirle söylendim;
"Napıyorsun sen ya?"
Tara, oflayıp;
"Suyun sesini sonra dinleyip dondurma yiyerek keyif çatarsın ama şimdi sırası değil. Zaten hep denizin içindesin. Kalkta keyfini çıkar be kızım."
Israrcı tavrına bir şey demeyip yerimden kalktım. Sen benim başıma neler açtın Tara.
Büyük bir yere geldiğimizde, soran bakışlarla ona döndürm.
"Lunaparkta coşmaya var mısın güzelim?"
Bazen ne kadar sinirimi bozsada, onu seviyordum. O benim tek ve en iyi arkadaşımdı. Buda onun farkındaydı.
"Elbette varımmm."
Lunapark denen yerde, bir sürü alete binip çok eğlenmiştik.
Tara biriyle çarpışıp yere düşeceği sırada, ona çarpan kişi tutmuştu. Tara kendini düzeltip, arkasını döndü. Tabi onunla beraber bende.
Neye uğradığını şaşıran bedenim teleşlandı.
Bu o çocuktu.
Beni tanır mıydı?
Neden her yerde karşıma çıkıyordu?
Tara lafını yutup, hayran gözlerle bakınca dürtükledim.
"B-ben özür dilerim."
Diye söylendi.
"Sorun değil."
Diyip, gözlerini bana kaydıran çocuk, telaşımı daha da arttırdı.
Birkaç saniyeden uzun bir süre bana bakıp, yanımızdan geçerek gitti. Zorlukla yutkundum.
"Meyusss, çok yakışıklı."
Tara'nın sesiyle kendimi topladığımda;
"Ne?"
"Diyorum ki, az önceki çocuk çok yakışıklıydı. Acaba o kim?"
"Kimse kim, bize ne?"
"Neden öyle diyorsun ya?"
"O bir insan farkındasın değil mi?"
Mantıklı bir şey söyleyince kendine gelen Tara;
"Haklısın. Neyse artık gidelim."
Kıyıya yaklaştığımızda, içimde tuhaf bir his oluştu ve o etkiyle arkamı döndüm.
Banka oturmuş, siyah kapşonunu kafasına geçirmiş birisi tam gözlerime bakıyordu.
Yeşil gözler.
Bu, o çocuktu.
Neden bizi izliyordu?
ஜ
Givemesign.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mermaid: Lost Coast
FantasyKavisli okyanusun dalgalarında sürüklenen, kalbinin melodisini dinleyen bir deniz kızının hikâyesidir bu.