Evin bodrum katına inip mavi valizimi aldım. Yukarıya çıkarmakta zorlansamda odamın kapısını buldum. Tek elimle açmaya çalıştığım sırada Özlem geldi ve kapıyı açmama yardım etti. Özlem'in annesi ben çocukken bakıcılığımı yaptı. Hâla bizim evdeler. Annesi yardımcımız. Annem ve babam benimle fazla ilgilenemedikleri için bir bakıcı tutmuşlardı.
Özlem kapıya dikilmiş bana bakıyordu. Bende valizi açıp elime gelenleri koymaya başladım.
-Gitmek zorunda mısın Esin yaa,sen gidince burda kafayı dağıtacak,eğlenecek kimse kalmıyo.
Biraz dönük olan yüzümü tamamen Özleme çevirdim.
-Kızım her sene aynı mevzu.Görende temelli gidiyorum sanacak.Altı üstü İstanbula gidiyorum.
-Dalga geçme bak.Gerçekten diyorum bu senelik gitmesen.
Diye bana doğru iki adım attı.
Yalvaran gözlerlerine bakıp:-Bak Özlem benim ailemde beni seven,önemseyen iki insan var. Ninem ve dedem. Ben onları sadece yazları görebiliyorum.Yani şu 2 ay benim için çok değerli. O yüzden Özlem,üzgünüm ama benim İstanbula gitmem lazım.
Konuşurken aynı zamanda valizimi doldurmuştum. Koşar adımlarla aşağıya inip Melek Teyze ve Özleme veda edip evden ayrıldım. Koşa koşa bahçeden çıkıp dedemin o çok sevdiği siyah renkli arabasına doğru gittim. Valizimi koymak için bagajı açtım.Yerleştirdikten sonra dedemin yanındaki koltuğa yayıldım.
-İstanbul yolcusu kabul ediyor musunuz?
-Yolcu sensen kabul ederiz tabiki.
Özlemiştim. Dedemin o sıcak gülüşü,tatlı yüz ifadesi insanın adeta içini ısıtıyordu. Dedem arabayı çalıştırdı ve yaklaşık 9 saatlik yolculuğumuz o an başladı.
Aradan iki üç saat geçince sıkılmaya başladım. Yanıma aldığım çantamdan birkaç bir şey çıkarıp atıştırdım. Sıkıntım hâla devam ediyordu.Dedemlede sohbet etmekten çekiniyordum. Nede olsa araba kullanıyor ve ufacık hata ile canımızdan olabiliriz. Arabada sıkılınca ne yapılır?
Tabiki müzik dinlenir. Müzik kanallarını gezmeye başladım. Türkü söyleyen insanlar, Türkiye ekonomisinden bahseden birkaç insan, hava durumu,sürekli istek şarkı isteyip nefes almadan konuşan bir kadın ve en sonunda favori müzik kanalım. Dedem her ne kadar bu tarz müzikleri sevmesede benim için katlanırdı son 10 yıldır.Tek torunları ben olduğum için beni cok severlerdi. Bende anne babamdan görmediğim ilgi, alakayı onlardan görüyordum. Bende bir kardeşim bir kuzenim olsun isterdim ama yoktu işte.
Benimde İstanbulda arkadaşlarım vardı. Kayra, Ulaş, Hale. Hepimiz aynı yaştaydık.Hepsi ailesiyle birlikte yazın belli zamanlarında İstanbuldaki yazlıklarına geliyorlar.Hepsinin ailesi var ama bana en çok benzeyen Kayra. Oda ninesi ve dedesi ile kalıyor.Fakaf o 5 yaşından beri onlarla yaşıyor. Küçük yaşta anne babasız kalmış. Durum böyle olunca Kayra'yı İzmir'den alıp İstanbula getirmişler. Acı bir hayatı var. Ama Kayra bunu hiç belli etmez. Aramızdaki en neşeli odur. Ulaş ise yaz kış İstanbulda. Afacanlığı ve yaramazlığı kıvırcık saçlarından belli oluyor.
Küçükken zillere basıp Kayra ile ben korkudan kaçardık hemen. Ulaş ise camın önüne geçer ev sahibinin cama çıkmasını beklerdi. Ev sahibi çıkıncada ziliniz çalışıyor mu diye kontrol ettim der pişkin pişkin sırıtırdı. Bizde gülerek onu izlerdik.Birde ona tıpa tıp benzeyen ikizi Doruk var. Onun yerini aratmıyor.
Hale gelirse Dorukla kavga eder bizde gülerek onları izleriz. Hale en çok Ulaşla anlaşır. Biz hepimiz gerçekten öz kardeş gibiyiz. Ama Kayra'nın yeri bende hep ayrı. Bir derdimiz olunca hemen birbirimize anlatırız. Hatta yüzmeyi bile bana o öğretti.
Ben bizimkileri düşünürken uyuyakalmışım. İstanbula gelince dedemin huzur veren sesiyle uyandım.Eve gelmiştik. Uyuşan ayaklarımı zorlukla arabadan çıkarıp sokağa adımımı attım. Ninem kapıda bana bakıyordu. Koşarak gittim ve ona sarıldım. Baya uzun süren sarılma faslından sonra içeriden gelen kek kokusunu alıp eve girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Al Beni Yanına
Teen FictionEsin. 16 yaşında bir kız. Afyonda yaşıyor ve her yaz 2 aylığına dedesi ve ninesinin yanına İstanbul'a gidiyor. Bu yaz tatili çok farklı geçecekti onun için ama o hiçbir şeyin farkında değildi. Yeri gelecek aşık olacak, yeri gelecek maceraların peşin...