1. Bölüm
Gözlerimi yavaşça araladım. Büyük ihtimalle bir hastahanedeydim. Her yer bembeyazdı. Burnuma kan ve ilaç kokuları doluyordu. Hemen çaprazımda bulunan televizyon yüksek sesle açıktı ve bir patlama olayından bahsetiyordu. Bu benim çalıştığım stüdyonun önündeydi. Şimdi aklıma geliyordu her şey. Ben işten o Zeynep cadısıyla kavga yaparak çıkmıştım. Ve o anda da bir bomba patlamıştı.Daha sonraki tek hatırladığım şey kafamı yere vuruşum ve etrafa savrulan bedenlerdi.
Dikkatimi televizyona verdim. Bir teröristin beline bağlanmış canlı bombayla stüdyonun önündeki meydana gelip kendini patlattığını gösteriyordu. Gözlerimi şokla araladım. Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Ölen insanları düşündüm. Böylesine bir patlamada ölmediğim için şükretmeliydim. Ama bir anne, bir baba ve bir evlat ölmüş olabilirdi. Gözlerime yaşlar hücum ederken o bombayı patlatan adama içimden lanetler yağdırıyordum.
Neyin kafasını yaşadığını bilmeyen insanlar iki üç vaatte inanıp arkalarında ailerini bırakarak kendini öldürüyorlardı. Tabii ondan önce aileleri kendilerini patlatmadılarsa.
"Serumunuz bitmiş." Sesin geldiği yere doğru kafamı çevirdim. Saçını tepeden sıkı bir at kuyruğu yapmış hemşire olduğunu kıyafetinden anladığım bir kadın yaklaştı. Kadına tebessüm ettim. Sevecen duruyordu ama fazla yorgundu. Uyku akıyordu gözlerinden. "Bacağınız nasıl?" dedi şefkatle. Neden bu soruyu sorduğunu anlayamamıştım.
"Bacağıma bir şey mi oldu hemşire hanım ?" dedim telaşla. Gözlerine baktım. Her ne olduysa benim bilmediğimden haberi yoktu. Gözlerindeki üzüntü ve hayal kırıklığı bunu belli ediyordu.
"Şanslıymışsınız daha kötü olabilirdi. Patlamayla bacağınıza savrulan büfe güneşliği sayesinde darbe almamışsınız." Gözlerim şokla büyüdü. Bacağım eğer sakat kaldıysa bu demek ki para kazanmak için işimi değiştirmeliydim. Ani bir düşünceyle bacağımı hareket ettirmeye çalıştım ama hissetmiyordum.
"Bacağımı hissetmiyorum," dedim tedirgince. Hemşire telaşla çıkan sesime karşılık acıyla bana baktı. Ben sadece okuluma mankenlik yapmadan nasıl devam ettireceğimi düşünüyordum. Şimdi nasıl para kazanacaktım. Gözlerimi sıkıntıyla yumdum. Başka bir iş bulmam gerekti.
"Bakın ne kadar zor bir durumda olduğunuzu tahmin edebiliyorum ama fiziksel tedavi görürseniz atlatabileceğinizi umuyoruz fakat her duruma hazırlıklı olunuz. Adınızı ve kimlik bilgilerinizi öğrenebilir miyiz?" Her ne kadar bana üzüldüğünü gözleri belli etse de bunu saklamaya çalışıyordu. Sadece işine odaklanarak bana bunu belli etmemeye çalışıyordu. Yani bana acıyordu.
Halime şükretmeliydim. Daha kötüsü olabilirdi. Ölebilirdim ya da felçli kalabilirdim. Ya da aklımı kaybedebilirdim. Ama yine de canım sıkılmaya başlamıştı.
Derin nefes alarak "Erva Hera 23 yaşındayım," dedim. T.C.'mi de söyleyip kolumdan ayrılan serum iğnesine baktım. "Çıkış işlemlerinizi yapmadan önce doktorunuzla görüşmek ister misiniz?" Evet, bunu tabiki de isterdim. Fakat öğreneceğim şeylerden korkuyordum. Hayatımda ilk defa gördüğüm karşımda ki genç kızın bu konuşması ardından doktorun nasıl konuşacağını merak ediyordum.
"Evet, isterim," dedim. İçimde ki korkuya rağmen sesim cesur çıkmıştı. Eğer bacağımı hareket ettiremezsem 5. yılını tamamlamak üzere olduğum okulumu nasıl bitirip de doktor olacaktım. Nasıl acil hastalar için, hayat kurtarmak için koşturacaktım. Siyah saçları savrularak arkasını dönüp giden hemşireye baktım. Yürüyebiliyordu. En azından.
Yerimde diklenip yavaşça yattığım yataktan kalkmaya çalıştım. Eşyalarım nerdeydi. Telefonum, cüzdanım. Sanırım bomba patladığında çantam bir yerlere uçmuş olmalıydı. Yani mantıken öyle olmalıydı. Saçları kırlaşmış, yaklaşık 1.75 boylarında, esmer, 40'larında üzerinde beyaz önlük olan bir adam bana yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFER
AksiGün Atatürk'ün bizlere emanet ettiği bu vatanı kurtarma günüdür. Gün onlarca şehitin intikamını alma günüdür. Gün ihanetlerinin her birinin hesabını sorup bedelini ödetme günüdür. Gün gözlerini diktikleri toprakları kurtarma günüdür. Gün Samsun'...