Bölüm 4 - Resimler

162 20 42
                                    

Dünyanın en uzun hüznü yağıyor. Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.

**

               Elif
               §onra

Fazla beklemeden devam ettim yoluma. Söylediklerinin etkisinden çıkmaya çalışıyordum ama olmuyordu. O da mı farkındaydı gerçeklerin? Söyledikleri mantıklıydı evet, ama bende çabalayacaktım zaten. Boş boş durmayacaktım. Düşünmemeye çalıştım ama olmuyordu, söyledikleri beynimi fazlasıyla yormuştu.

Nereye gittiğimi bilmiyordum. Tek umudum Ahu Hanım'ı bulup birşeyler sormaktı, ama tabiki buraya gelişimiz hakkında falan değildi. Nerede yatacağımız, burada bir odamız olup olmadığı hakkındaydı. Hâlâ yürüyordum ve yaklaşık yarım saattir sadece hiçbirşeyden habersiz birbiriyle konuşan insanlar gördüm.

Onlara acıyordum,

Kendime de.

Sonunda birkaç saat önce geç kaldığım o sinema salonunun önünde Ahu Hanım'ı farkettim. Etrafında birkaç kişi vardı. Onları umursamayarak Ahu Hanım'a doğru hızla yürümeye başladım ve aralarından en öne geçtim. Hepsi bana şaşkın gözlerle bakıyordu.

"Konuşabilir miyiz?"

Kafasını olumlu anlamda salladı ve bana ilerdeki bir kapıyı işaret etti. Bir zamanlar kaldığım o kapkara odanın kapısıyla tıpatıp aynıydı. Oraya girmemi işaret ediyordu ama ben yapamıyordum, yine öyle bir kapının ardına geçemiyordum. Sadece korkuydu içimdeki, minik bir ürperti. Tekrar kapatılmayacağımı tahmin ediyordum ama yinede korkuyordum. Ahu Hanım diğer insanlarla konuşmasının arasında artık sadece elleriyle değil kaş göz hareketleriyle de bana o kapıyı işaret ediyordu. Bir kapıya bir de O'na baktım. Sonunda cesaretimi toplayıp kapıya doğru adım attım. Bir an duraksasamda vazgeçmedim. Ondan bazı cevaplar almam gerekiyordu ve benimle orada konuşmayıp özel bir yere davet etmesi bana önem verdiğini gösterirdi, ya da düşüncelerime.

Fazla oyalanıp korkumu büyütmeden kapıyı açtım ve hızla içeri girdim. Ben girer girmez ışıklar yandı, mavi ışıklar. Gördüklerim karşısında yine bir şok geçirdim. Hiç tahmin ettiğim gibi bir oda değildi. Duvarlar resimlerlerle doluydu ve bunlar, bizim resimlerimizdi. Çoğu habersiz gibi çekilen bu resimlerde hepimizin gözleri açıktı, oysa ben böyle bir resim çekindiğimi hatırlamıyordum. Bu kadar resmin içinden kendimi bulmam zordu ama birkaç saniye sonra adımızın başharfine göre dizildiklerini farkettim. 'E' bölümüne gittim ve kısa sürede buldum kendimi.

Kendimi ararken birçok kişiyi de gördüm. Ahu Hanım'ın yanında sorular soranlar, koridorlarda konuşanlar, o bahçede (!) çiçek seçenler. Neredeyse hepsi vardı, diğerleri de ya görmediğim ya da aklımda kalmayan kişilerdi zaten. Kendime baktım, donuk bir yüz ifadesiyle bakmış olan kendime. Hiçbir şeyden habersiz olmam yansımıştı resime de. Ben de haberi olmadan çekilenlerdendim sanırım, ama eminim yatıyor olduğum o bir yılın sonlarında çekilmişti. Saçımın yarısı arkadan toplanmış, yarısı ise önümdeydi. İki yanımda ve arkamda montları belli olan adamlar vardı. İnsanların içinde gibiydim ama biliyorum, değildim.

Sahteydi.

Orada duranlar sadece mankenlere giydirilmiş montlardı, bunu da tahmin ediyordum. Ben resmi incelemeye devam ederken âniden kapı açıldı ve hemen kapıya döndüm.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin