Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir.
**
Elif
§onraYine O'na çarpmıştım, hâlâ adını bile bilmediğim O'na. O ise refleksleriyle beni belimden kavrayıp düşmemi engellemişti. Daha fazla bu şekilde kalmamak için hızla kendimi geri çektim ve tokamı alıp tekrar karşısında durdum.
Sanki O karşımdayken ne yapacağımı bilemiyordum. Boş gözlerle suratına bakıyordum. O'nun gözlerinde ise hâlâ anlayamadığım bir duygu vardı. Saçımı bağlarken konuştum.
"Özür dilerim, biraz hızlıydım. Tokamı da düşürünce işte.."
"Önemsiz."
Tam yanımdan geçerken kolunu tuttum. Öylece duruyorduk, ne bana dönüyordu, ne yoluna devam ediyordu.
"Adın ne?"
Basit bir soruydu bu değil mi? Bu kadar beklemesini gerektirmeyecek kadar basit bir soru. O ise cevap vermemeyi seçti ve yine bana akıl vermeyi tercih etti.
"Toplumun içinde ol; ama toplumun içine işlemesine izin verme ve sakın kimseye güvenme."
Hemen ardından tuttuğum kolunu hafifçe oynattı, zaten sıkı tutmadığım kolu parmaklarımın arasından süzülürken bir şey yapamadım, ama ardından bağırdım.
"Bana nasihat vermeyi bırak!"
O ise çoktan gitmişti. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum, bazen umut veriyor bazen de yeşeren umutlarımı kurutuyordu.
Yine merdivenleri indiğim hızla gracia salonunun katında, resimlerin olduğu odaya koştum. Orada herkesin resmi ve adı vardı. O da olmalıydı, zor olsa da bulacaktım. Dikkat çekmemeye çalışarak ağır hareketlerle odaya girdim. Yine geçen sefer olduğu gibi mavi ışıklar yandı. Resimlere bakmaya başlamıştım bile. Dört duvar resimlerle kaplıydı ama bir tane bile es geçmeden bakıp bulacaktım onu.
Bunu yapma sebebim meraktı.
Yaklaşık bir saat olmuştu ve ben dört duvardaki tüm resimlere bakmış, bir tek onu bulamamıştım. Eylem'i, Azra'yı bile görmüştüm ama O yoktu. Bu çok saçmaydı, herkes varsa O neden yoktu?
Kimse gelmeden odadan çıktım ve elimi, yüzümü yıkamak için WC yazan yere girdim. Girişteki bu lavabo da sahte odamdaki kadar olmasa da güzeldi. Ellerimi yıkadım ve ardından avucuma su alıp yüzüme çarptım. Burası bomboştu. Uyandığım andan itibaren o ilk gün dışında hiç aynaya bakmamıştım, ve o an baktığımda şaşkınlıktan ağzım açılmış, gözlerim büyümüştü.
Köprücük kemiğimin üzerinde bir yazı vardı.
Âsi.
Başta aptal aptal baksamda hemen ardından bunun benim sıfatım olduğunu anlamıştım, ve o an gözümde bazı konuşmalarım canlandı.
"Eliyle yüzüme dokundu, hemen kendimi geri çektim. Ben tek kelime edemezken o konuşup duruyordu.
'Sıfatını gerçekten tam anlamıyla taşıyorsun ve gördüklerimin en güzelisin, belki de hepsinden.'
"Bir anlık bana buruk bir şekilde baktığını hissettim, ardından suratını duygusuzluğa büründürerek konuştu.
'Âsi değilde sakar olmalıydı sanırım.'
"Az önceki gülüşünün aksine ciddi bir tavırla konuştu.
'Boşuna dikkatli değilim, sen gelmeden geleceğini farkettim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak
Science FictionHiç bilmediğim bir yerde, tamamen yabancı olduğum bir görünüşteydim. Yüz hatlarım, vücudum. Nasıl bu kadar değişebilmişti? Neden geçmişimi bulanık hatırlıyordum? Benden başkalarıda var mıydı burada? Sadece kaçmak istiyordum, mantık dâhilinde düşünme...