He must do it!

228 34 60
                                    

Bir süredir okul girişinde Yoongi'nin gelmesini bekliyordum.
"Ne var?"
Arkama döndüm ve bana sinirli sinirli bakan Yoongi'ye baktım.
"Gelmişsin."
"Evet çünkü unicornun nasıl konuştuğunu merak ediyorum."
Bir süre boş boş baktım ve daha sonra kahkaha attım. O da güldü ve yaklaşıp ciddi bir ifadeyle tam önümde durdu.
"Söyle."
"İyi bir ailen var değil mi Yoongi?"
"Ne saçmalıyorsun?"
"Mükemmel bir Kore ailesi."
Bir süre duraksadı ve daha sonra bir adım daha attı.
"Anlamadığım dilde küfür mü ediyon lan?"
Kıkırdadım.
"Yani... Sanırım senin bu yaptıklarını duysalar seni terapiste falan götürmeye çalışırlar. Doğru mu?"
"Ne? Ne saçmalıyorsun be?"
Gülümsedim.
"Hangisini becermek daha zevkli? Momo..? Jimin..?"
Birden bana doğru bir yumruk savurdu. Yana doğru çekildiğimde yanağımı sıyırmıştı.
"Hemen kaba kuvvete başvurma."
"Konuşmana dikkat et."
"Hadi ya! Sen neden yaklaşık 4 yıldır dikkat etmiyorsun?"
Durdum ve cebimden telefonumu alıp videoyu açtım ve ona çevirdim. Bir süre izledikten sonra yüzü beyazladı ve bana baktı.
"Nasıl..?"
Kıkırdadım ve omzuna elimi koydum.
"Şimdi... bu videonun ailene ve tüm okula gitmemesi için bir anlaşma yapacağız..."
***
Arkamdan gelen sessiz(!) ayak seslerine artık daha fazla dayanamayarak durdum.
"Hoseok artık sessizce(!) beni takip etmeyi bırakabilirsin. Görev başarıyla tamamlandı!"
"Hayır daha değil! Seni kesmeye çalışan birisi olursa ben arkadan gelip ona aduket yapacam."
Arkama döndüğümde Hoseok'un yan evin bahçesinde olduğunu gördüm.
"Eğer oradan çıkmazsan az sonra ev sahibi sana aduket yapacak."
Arasına baktı ve sonra bahçe duvarın atlayıp yanımda durdu.
"Nasıl gitti?"
"İyiydi."
"Sana yumruk atmaya çalıştığını gördüm."
"Yani... Normal bir tepki değil mi sence?"
Kafasını hafifçe salladı.
"Sence yapacak mı?"
"Yapmak zorunda!"
"Ben onun yerinde olsam zorla hasta olur okula gelmezdim sanırım."
Gülümsedim.
"Yapmazsa olacakları biliyor o yüzden yapmak zorunda."
Gülümsedi ve yürümeye başladı.
"Benimle senin sürekli yanına geldiğim için daha fazla dalga geçiyorlar şu aralar."
"Yani?"
"Yok hayır sadece söyledim."
Olduğum yerde durdum.
"Eğer bundan rahatsız oluyorsan uzak dur benden Hoseok! Bana yakınlaşırken bunun olacağını bilmen gerekirdi."
Bir süre durdu.
"Ama ben onu kastetmedim ki."
"Ha?"
Daha da çok gülümsedi.
"Sadece... 'Senin İçin Nelere Katlanıyorum' başlıklı bir acıtasyon gösterisiydi o. Arkadaş olmak için."
"Arkadaş değil miyiz zaten?"
"Öyle miyiz?"
"Değil miyiz?"
"Bilmiyorum."
"İstemezsen olmayız."
"Yav! Beni oynatma bak!"
Kıkırdadım ve yürümeye devam ettim.
"İlk başta acıtasyon yapan sendin ama..."
***
Ders kitaplarımı kitaplığa yerleştirdim ve listemi alıp masaya oturdum. Yoongi'nin yanına bir tik koydum ve listeye bir göz attım.
"Yakında hepsinde..." diye mırıldandım ve sırıttım.
Ama bu sırıtma pek uzun sürmemişti. O an içime bir öküz oturduğunu hissettim.
"Onlar gibi mi oluyorum..?"
Hızla ayağa kalktım ve telefonumu elime alıp Yoongi'nin kakaotalk'ını açtım.
'Yapmak zorunda değilsin...'
'Gönder' butonuna basmak için parmağım hareketlendiğinde kendimi durdurdum.
"Hayır hayır... Sen sadece onların sana yaşattıklarını onlara yaşatıyorsun. Gayet adil... Sen bir zorba değilsin!"
***
"Ben çıktım!"
"Tamam tatlım! Akşam görüşürüz."
Kapıyı kapatıp önüme dönmemle Hoseok'la göz göze gelmiştim.
"Ne? Ne kadar zamandır buradasın?"
"Yarım saattir falan."
Gözlerimi devirdim.
"Neden?"
"Beraber gidelim diye."
"Hoseok evin benimkine uzak. Bu saatte bizim eve gelecek kadar ne yaşamış olabilirsin?"
"Yalnız gitmek istemedim. Arkadaşımla gideyim dedim." dedi ve sırıttı. Bu gülümsememe neden olmuştu.
"Gidelim o zaman." dedim ve yürümeye başladım. Bir süre hiçbir şey konuşmadan yürüdük.
"Bu Yoongi grupta senden bahsetti."
"Nasıl?"
"Bundan sonra seninle dalga geçmeyeceğini falan söyledi. Sözde vicdanı sızlamış."
Gülümsedim. Bu iyi bir haberdi.
"Ne tepki verdiler?"
"Ben iyi olacağını söyledim. Jimin saçmaladığını söyledi. Nayeon ve Jeongyeon'u tahmin ediyorsundur zaten."
"Momo?"
"O grupta yok. Yoongi gruba sahte sevgilisini almak istemedi ve bunu sadece arkadaşları arasında olarak tanımladı." dedi ve kıkırdadı. Ben de gülümsedim.
"Sana hâlâ laf atıyorlar mı?"
"Evet... Yani 'Sen de mi Hoseok gibi olacaksın?' tarzı şeyler söylediler Yoongi'ye. O da 'Gerekirse olurum.' tarzında bir şey söyledi. Ama o gruptaki en baskın insan olduğu için daha fazla üstelemediler."
"Güzel..."
"Fazla güzel! Artık seninle en çok dalga geçen insanlardan birisi seninle dalga geçmeyecek. Harika değil mi?"
Gülümsedim ve kafamı onaylar biçimde salladım. Her ne kadar bu yıllardır istediğim şey olsa da içimde bir şeyler vardı. Sanırım dünki o his yine gelmişti.
Sen zorba değilsin Jihyo...
***
Gözlerimi yavaşça kantine giren Yoongi'ye diktim. Chaeyoung'da olduğunu gibi ilerliyordu. O da bana ufak bir bakış attı ve arkadaşlarının oturduğu masaya gitti. Onlara bir şey söylemeden masaya çıktı. O masaya çıkınca ortalıkta bir sessizlik oldu ve herkes ona döndü. Okulun en havalı çocuğundan beklenen bir hareket değildi sonuçta.
"Başlıyor..." diye mırıldandım sadece kendi duyabileceğim bir sesle.
"Hey millet! Evet size söylüyorum! Siz neden bana karşı konuşamıyorsunuz biliyor musunuz? Çünkü hepiniz küçük sürtüklersiniz ve benden korkuyorsunuz. O at kafalı öğretmenler ve o at kafalı müdür de benden korkuyor. Hepiniz beni bir bok sanıyorsunuz ama ben bir şey değilim. Sadece geceleri altına işeyen küçük bir çocuğum." diye bağırdı. Son söylediği şeyle herkes gülmüştü. Yoongi bir süre etrafa baktı ve sonra orta parmaklarını havaya kaldırıp hâlâ şokta olan Jimin'in yanına oturdu. İnsanlar hâlâ gülüyordu ve Yoongi kafasını masaya gömmüştü.
Gerçi gülüşmelerin pek uzun sürdüğü söylenemezdi.
"Bay Min! Müdürün odasına!"

Biasıma yaptırdığım saçmalık için kendimi kesesin var:/
Yorum yapığn
Seviliyonuz:)

UnicornHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin