36.BÖLÜM

27 3 5
                                    

(Medya: Can-İrem)
İçimi üşüten rüzgar değildi. Onun nefesi içimi titreten şeydi.

Barış'ın Ağzından:

Bazen öyle bir tutunurduki birine insan, hiç gitmeyecek, hiç bitmecekmiş gibi. Can havliyle sarılır gibi.
Nasıl hayatlarımız vardı, sanki kitaba konu olacak gibi işliyordu günlerimiz.
Kirli yüzler, bedenlerin içinde farklı ruhlar, çıkarcı düşünceler..
Kalabalıktı etraf, kalabalıktı dünya, hatta evren. Küçücük noktaydık halbuki. İnsanların kendilerini büyük görme ve başkalarını zor durumda bırakma yetisini kim veriyordu onlara?
Başkalarının hakkını korurken, neden kendi hakkımızı savunmayıp sessiz kalıyorduk? Yada neden öylece bakıyorduk olanlara? Neden seyrediyorduk?
Kafamı bir duvara ardı ardına vurasım vardı. Sil baştan yaşamak ister miydim? Belki. Hayır belki değil, kesinlikle evet.

Evin kapısından ruhum paramparça girdim. Şu andan itibaren kimi kaybedeceksem buna göz yumarak ilerledim.
Mercan ve annem salonda ayaktaydılar. Annemin yüzündeki 'neler oluyor' bakışı, Mercan'ın bağırmaya hazır duruşu olacak olanları tahmin ettiriyordu. Durduracak mıydım? Hayır.
"Barış arkadaşını sakinleştirir misin."Annemin isteğini umursamadım.  Koltuğa geçip oturduğumda Mercan bana baktı. Gözleri kan çanağı olmuştu. Her an patlayacak bir bomba gibiydi.

"Şevki Yıldıray!" diye bağırdı gözlerini benden ayırarak. Büyük ihtimal babam evdeydi. Kendisi pis işlerini evden de yürütebiliyordu.

"Ne oluyor burada? Kimsin sen?" Ne kadar yıkansada, ne kadar görünmesede işlediği cinayetlerin kanlarını taşıdığı beyaz gömleğiyle babam merdivenlerden göründü. Anneme ve bana bakış attıktan sonra eliyle Mercan'ı işaret etti.
"Kim bu? Kimsin sen?"

Mercan öne doğru bir adım artıktan sonra yutkundu. Boğazından yükselen kelimeler ağzından çıkmaya yaklaşmıştı.
"Sen..Sen benim ailemi öldürdün. Katil!" Babamın yüzündeki kanın çekilmesi suratımda sırıtmaya yol açmıştı.
"Ne saçmalıyor bu kız? Aylin, Barış konuşsanıza." Annemin rengi gitmiş gibiydi. Hemen kalkıp yanına gittim. Ses tonumu düşük tutarak konuştum.
"Anne otur biraz. Merve bir su getirir misin." Büyük ihtimal tansiyonu düşmüştü.

"Cevdet Savaş ve Sevinç Savaş'ın kızıyım ben!" Babamın kanı çekilsede bunu çaktırmayarak güldü ve yavaşça merdivenlerden inmeye başladı.
"Öyle mi? Kanıtın nerede?"

Mercan'ın sessiz kalması üzerine babam yine güldü.
"Şimdi defol git! İnsanların evine bu şekilde suçlayarak giremezsin!"

"Göreceksin, seni içeri tıktıracağım."
Mercan hızla salonu terk ederken, annemin elini bırakıp peşinden hızlıca yürüdüm. Son attığım adımları hızlandırdım.
Evin dış avlusuna park etmiş arabasına binmeyi hedefleyen Mercan'ı kokundan tuttuğum gibi arabaya yasladım.

"Bırak beni!"az önce babama karşı çıkıp bağıran kızın sesi benim karşımda titremişti.
"Bırakmam."dedim yüzümü ona yaklaştırarak. Nefesim yüzüne çarpacak şekilde konuştum."Bırakamam."

Yaklaşık beş saniye sonra gözleri hızla doldu. Bu durum beni çok sinirlendiriyordu. Ağlamasını istemiyordum.
"Seni de kaybetmek istemiyorum.Mercan, seni önemsiyorum."
O an aklımından değilde kalbimden geçen satırları okumuştum ona. Ben benim için zor bir şeydi. Telafuzu zor bir şeydi.
Hiç bir şey demeden arabasına binip uzaklaştı. Bense öylece tek başıma bekliyordum, boş boş bakıyordum. Ne için? Geçmişimin,geleceğime ağ gibi sarılmasını izliyordum.

KELEBEĞİN ÖMRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin