Bölüm 1

51 7 2
                                    

Multimedya: İyem Bulut

Her zamanki gibi sabah alarmın o en sevdiğim melodisiyle uyandım. Evet yanlış duymadınız en sevdiğim melodisiyle dedim. Çünkü en sevdiğim şarkıyı koydum alarmın zil sesine. Biraz tuhaf ama olsun ben buyum. Size kendimi anlatmayacağım. Zaten zamanla özelliklerim ortaya çıkar.

Uykumdan tamamen kalkıp boş boş halıya baktıktan sonra formamı giydim. Formam etek olmadığı için seviniyorum. Bana göre rahatlık en ön planda ve ben asla etekle rahat edemem. Yaşasın pantolon :D.

Üstümü giydikten sonra zaten kısa olan saçlarımı açık bıraktım. Rimelimi de sürdükten sonra hazırdım. Aşağıdan ses yok. Sanırım annemler gitmiş olmalıydı. Anne yoksa kahvaltıda yok demektir. Aslında hazırlarım ama üşeniyorum ya. Bende kahvaltı yapmadan çıkarım.

******

Okula biraz erken geldim sanırım. Ne Lara vardı ne de Ilgar. Bende onlar gelene kadar kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

Aradan çok geçmemiş olmalı ki Lara ile Ilgar'ın sesini duydum.

"İyem kalkmaz mısın artık?"

"Ay yok uyanmayacak bu."

Onların beni uyandırma çabalarına bayılıyorum. Uyunmadan onları dinlemeye karar verdim.

"İyem kalk kız, sana diyorumm. Huu!"

"Ölmüş müdür acaba? Ölmüşse yaşadık. Hem beleşe helva yeriz hem de artık saç çekme yok, laf sokma yok ve en önemlisi saçma küfürler yok. O neydi ya? "Ebesinin nikahlı kocasının büyükamcasının sopası sana hediyem olsun" diye küfür mü olur abi?" diyerek kendi ölüm fermanını imzaladı Ilgar. İki dakikada öldürdü beni ya hayın arkadaş. Ben sana gösteririm Ilgar. O nacizane laflarım benim olmayan kuzularım gibidir.

Bir anda sıradan kalkarak tehditkar bir ses tonuyla;

"Sen az önce benim değerli argolarıma laf mı ettin?"dedim. Tabi bizim Ilgar da böyle bir şey beklemediği için korkuyla sıçradı.

"Euzübillah-! Lan gerizekalı kalkılır mı öyle bi anda?" diyerek damağını kaldırdı Ilgar. Lara da kenarda durmuş bizi videoya almaya çalışıyordu. Çalışıyordu çünkü bir türlü açamadı telefonu.

"Sen insan gibi küfür mü duymak istiyorsun Ilgar?"

"Evet İyem!." dedi heyecanlanarak.

"Emin misin? Pişman olursun bak."

"Evet eminim."

"Son kararın mı Ilgarcım? Bak hala vazgeçebilirsin."

"Evet son kararım. Allah Allah." diyerek heyecanla gözlerime baktı. Derin bir nefes aldım ve:

"O zaman üç evetle ebenizin nikahlı kocasının büyükamcasının sopası size hediyemiz olsun." diyerek gözlerindeki tüm parıltıyı söndürdüm. Zavallı bir de heyecanlanmıştı. Anlamıyorum niçin saçma bir küfür için bu kadar heyecanlanıyor ki. Ben küfrü sevmem. Bunun için bu tarz yaratıcı laflarım vardır.
Ilgar hala mal mal yüzüme bakıyordu. Lara ise bizi videoya almış kahkaha atıyordu. Ilgar en sonunda silkelenip kendine geldikten sonra:

"Ben de bir şey sanmıştım ya. Bilidim böyle olaceğinii!.."

Biz böyle kendi aramızda şakalaşırken o meşhur ders zilini duyduk. Ve yerlerimize geçtik.

*******

Dersin ortasında nöbetçi içeri girerek:

"Dersinizi böldüğüm için özür dilerim hocam ama İyem Bulut'u müdire hanım çağırıyor."

Aslında pek şaşırmadım. Bizim lisemiz yetenek üzerine olduğu için bazı öğrencilerimiz başka ülkelerden geliyor. Bende çokça dil bildiğim için o öğrencilere tercümanlık yapıp okula alışmalarını sağlıyorum. Şahsen bu seferki kim çok merak ediyorum.
Sıramdan kalkıp nöbetçi öğrenciyle birlikte müdire hanımın odasına doğru yol aldık.

"Yeni öğrenci mi?" diye bir soru yönelttim nöbetçiye.

"Bilmiyorum."

"Peki teşekkürler."

Biz böyle konuşurken daha doğrusu konuşmaya çalışırken müdirenin odasına gelmiştik. Nöbetçi yanımdan ayrılırken bende kapıyı çaldım.

"Girin."

Kapıyı açıp içeri girdim. Müdirenin odası çok güzel döşenmişti. Duvarlar beyaz gri karışımı bir renkteydi. Müdirenin masası girişin tam karşısında, müdirenin hemen karşısında da kameraların izlendiği bir tv vardı. Tv ünitesinin tamamı çeşitli ödüllerle doluydu. Müdire masasının arkasında olan duvarda da büyük bir saat ve etrafında da diplomalar asılıydı. Yan duvarların olduğu yerlerde ise büyük kitaplıklar vardı. Müdiremiz tam bir kitap aşığıdır bu arada.

"Buyrun müdire hanım. Beni çağırtmışsınız."

"Evet İyemcim. Lütfen oturur musun?" dedi koltuğu göstererek. Söze devam etti.

"Biliyorsun İyemcim. Okulumuza ne zaman yabancı öğrenci gelse bize yardım etmekten hiç sakınmıyorsun. Bunun için sana çok minnettarım."

"Estağfurullah hocam. Bende bu sayede kendimi geliştirebiliyorum. Asıl ben size minnettarım." dediğimde müdire hanım gülümseyerek sözüne devam etti:

"Sağol İyemcim. Zaten niçin buraya geldiğini anladığını düşünüyorum. Yeni bir öğrenci geliyor. Kendisi Fransız ve babasıda ünlü bir moda tasarımcısı. Türkçeyi rahat konuşamıyor. Onun için ona eşlik etmeni istiyorum."

Hoca konuşurken onu can kulağıyla dinliyordum. Derin bir nefes aldı ve devam etti:

" Sana kolaylık olması için senin sınıfa yerleştirdim onu. Unutmadan da yarın sivil gel lütfen. "

" Niçin müdire hanım?" şaşırmıştım. Daha önce hiç sivil gelmemi istememişti.

" Çünkü yeni öğrencimiz ona bu civarıda gezdirmen için ricada bulundu. Bende senin kabul edeceğini bildiğim için kabul ettim. Umarım bir sorun olmaz. "

" Hayır hocam. Peki bu öğrencinin adı ne? " diye bir soru yönelttim. İsmini bilmem lazım değil mi?

" Ah haklısın pardon! İsmi Adrian Kaarle. "

Duyduğum isimle adeta şoka girdim. Bu Adrian o Adrian olamaz değil mi? Lütfen o olmasın.

🌸🌸🌸🌸🌸

Salutt!!

Nasılsınız? Umarım bu bölüm hoşunuza gitmiştir. Bu ilk hikayem. Hatalar olursa buyrun yoruma. Oy vermeyi unutmayın.... 😊😊

GEÇMİŞİN İZLERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin