Bölüm 1- Hayalleri Çalmanın Bedeli

18.3K 222 16
                                    


Küçük kilisemizin bahçesinde yeni ektiğimiz bezelyeleri kontrol ediyordum. Daha yeni ekilmiş olmalarına rağmen ufak ufak filizler verdiklerini gördüğümde kendimle ve bezelyelerimle gurur duydum. En iyi yaptığım iş bir şeyler yetiştirmekti ve kesinlikle tuvalet temizlemekten daha iyiydi.

Bezelyelerimi geçip bir hafta önce ektiğim domateslerin yanına geldim bezelyeler kadar hızlı olmasa da domateslerimin de oldukça hızlı büyüdüğünü görmek mutluluk vericiydi. Bahçeyle ilgilenmeye o kadar dalmıştım ki arkamdan koşa koşa gelen en yakın arkadaşım Betty'nin bana seslendiğini bile duymamıştım.

Omzumu sıkan bir el ve kulağımın dibinde adımı seslenen endişeli bir sesle başımı çevirip arkadaşıma baktım. "Bir sorun mu var Betty?"

"Baş rahibe seni odasına çağırıyor oldukça sinirli görünüyordu." Dedi endişeyle. Onun bu endişeli halleri beni de korkutmuştu. Eğer Mary sizi odasına çağırıyorsa iyi şeyler olmazdı. Korkuyla ona baktığımı gören arkadaşım gergince gülümsedi "Korkmana gerek yok Isabella. Eminim bahçeyle ilgili bir şey için çağırmıştır."

"Umarım." Diye mırıldanıp taş kilisenin içine Mary'nin odasına doğru yollandım. İlerlerken çocukluğumun geçtiği koridorlara, kilisenin tablolarla kaplı duvarlarına sanki son kez görüyormuş gibi bakıyordum. İçimdeki tuhaf his Mary'nin odasına ilerledikçe artıyordu.

Nihayet odasının önüne geldiğimde kapıyı hafifçe tıklattım. İçeriden Baş rahibenin "Gel." komutunu duyduğumda terleyen ellerimi elbisenin eteklerine silip odadan içeri girdim.

İçeri girdiğimde odasının penceresinden zamanımın çoğunu orda geçirdiğim bahçeye bakıyordu. Ama onun yaptığım işi tebrik etmek için buraya çağırdığını hiç sanmıyordum. Bahçemde sürekli kusur bulur yaptığım işleri hiç beğenmezdi. Masasının önüne geldiğimde iki yanında sıkılı yumruklarını ve kasılmış çenesini yeni fark etmiştim.

"Sen çok şanslı bir veletsin Isabella. Bunu biliyorsun değil mi?"dediğinde ne cevap vereceğini şaşırmıştım. "Siz nasıl uygun gördüyseniz efendim." Diyerek huyuna gitmeyi denedim. Mary'nin dediklerine karşı gelmenin en hafif cezası üç kırbaçtı. Ama bu dediklerim onu daha çok sinirlendirmiş olmalı ki hızla önüne dönüp sıkılı yumruğunu masaya geçirdi.

Neler olduğunu anlamamış bir şekilde ona bakıyordum. Bu sefer gerçekten de onu sinirlendirecek bir şey yapmamıştım. Gerçi çoğu zaman bir şey yapmadığım halde ceza aldığım oluyordu. Bir keresinde Betty ile güldüğümüz için bana iki kırbaç cezası vermişti. Betty ise bütün tuvaletleri temizlemek zorunda kalmıştı.

Bu sefer içimden bir ses cezanın çok daha ağır olacağını soyluyordu. Mary'yi hiç bu kadar kızgın görmemiştim.

Başımı öne eğmiş suçumu söylemesini bekliyorken bir anda masanın arkasından çıkıp eliyle başımdaki örtüyü koparırcasına çıkardı. "Tam 38 yıldır bu cehennemdeyim, tanrıya her gün beni burdan kurtarması için yalvarıyorum ama sen-" iyice dibime girip örgü yaptığım saçlarımı bileğine dolayıp koparırcasına çekmeye başladı. Saç diplerimin acısıyla gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyordu. "Ama sen bütün gün bezelye tarlasında dolaşıp hayallerimdeki kurtuluşu benden çalıyorsun." Cümlesini bitirmesiyle beraber beni saçlarımdan tutup odanın köşesine fırlattı.

Kafamın hızla duvara çarpmasıyla gözlerim karardı. O kadar şiddetli bir baş ağrısı başlamıştı ki saç diplerimdeki acıyı unutmuştum. Sürekli hiç suçum olmamasına rağmen dayak yiyordum ama hiç bu kadar acımasız olmamıştı. Korkarak kafamı kaldırdığımda elinde kırbaçla beni beklediğini gördüm. Suçumun ne olduğunu anlamamıştım bile. Ne demek istiyordu ki? "Ne demek istiyorsunuz?" Diye sordum ancak o kadar kekelemiştim ki ne dediğimi anladığını sanmıyorum.

"Ne mi demek istiyorum!" Dedi gür sesiyle. Bu bir sorudan çok öfke nöbetinin habercisiydi. Saçlarımı ense kökünden tutup beni ayağa kaldırdı. Yüzüme pisliğe bakar gibi bakıyordu. Çoğu kez çok çirkin olduğumu eğer burada olmasaydım dışarıda erkeklerin yüzüme bile bakmayacağını söylüyordu. Bunun gerçek olup olmadığını bilmiyordum çünkü aksimi sadece bahçedeki ufak havuzda görebiliyordum.

"Ne mi demek istiyorum çirkin? Senin lanet olası çirkin yüzünü evlat edindiler!" Söylediklerinin anlamsızlığıyla boş boş yüzüne baktım. Tanrının evine bir kez giren bir rahibe oradan öldükten sonra bile çıkamazdı. "Nasıl?" Diye sordum. Sesim fısıltıdan farksız değildi ama duyduğunu biliyordum.

"Anlaşılan yeni babacığın çok zenginmiş sevgili küçük Isabella." Yüzünde iğrenç bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Lanet olası pedere yüklü miktarda para vermiş olmalı."dedi sinirle. Peder buranın asıl kurucusu ve yöneticisiydi ayda bir kontrollere gelir her şey yolunda mı diye bakardı. Diğer zamanlarda tüm yetkiler baş rahibedeydii.

Mary hala anlamayan bir suratla ona baktığımı görmüş ve iyice sinirlenmişti. "Cezanın kaç kırbaç olduğunu bilmek ister misin çirkin?" Diye sordu iğrenen bir tonda. Bu sırada ellerimi odanın köşesindeki ceza demirine bağlıyordu. Ellerimi sımsıkı bağladıktan sonra konuşmaya başladı "Cezan on bir kırbaç sevgili Isabellacık. Hayallerimi çalmanın bedeli biraz ağır olmalı."

Tanrım on bir kırbaç mı? Aldığım en kötü ceza sekiz kırbaçtı ve ben beşten sonra bayılmıştım. Aklımdan geçenleri okumuş gibi konuşmaya başladı "Merak etme çirkin bayılmana izin vermem. Bu sefer her kırbacı hissetmeni istiyorum." Ağzımdan kontrolüm dışında bir hıçkırık çıkmasıyla Anne arkamda cık cıkladı. "Korkma çirkin çok acıyacak."

Babacık ve Küçük RahibeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin