Ertesi sabah öğlene doğru kalktı İnci.Ne kadar uyusa da daha fazla uyumak istiyordu.Üstündeki yorgunluk her bir hücresine yerleşmiş gibiydi.Ne tuhaf,hiç bir zaman sabahları enerjik kalkamıyordu.Odanın kapısı araladı,tuvalete doğru yürümeye başladı.Selma üstünü giyinmiş dış kapıyı açmış ayakkabılarını giyiniyordu.İnci'yi görünce konuşmaya başladı.
-Günaydın,üstüne dünya çökmüş gibisin,nereden geliyor bu bitkinliğin hiç anlamıyorum,dedi dalga geçercesine.
İnci gülümseyerek cevap verdi.
-Sana da günaydın,bende seni anlamıyorum sabahları o kadar enerjik oluyorsun ki,üstelik geceleri doğru dürüst uyumuyorsun bile.
-Tabi enerjik olacağım,gencim,güzelim zamanımı dört duvar arasında hayatın acı kısımlarını düşünerek mi geçireceğim?
-Nereye gidiyorsun?
-Sevgilimle buluşmaya.Sonra da arkadaşlarla buz pateni yapmaya gideceğiz.Hiç denemedim çok heyecanlıyım.Sende gelsene saat üç gibi gideceğiz.
-Yok sağol almayayım.Ha,bir yerini kırayım deme,sonra bütün bulaşıklar bana kalır,dedi İnci parmağını havada sallayarak.Güldüler.
Selma gittiğinde İnci duş olmak için banyoya gitti.Kuveti buz gibi suyla doldurup içine girdi.Sıcaklardan bunalan bedeni önce bu soğukluk karşında tepki verse de sonradan bu his yerini rahatlığa bıraktı.Yaklaşık on beş dakika gözlerini kapatıp suda durdu.Ardından saçlarını lavanta kokulu şampuanıyla yıkayıp banyodan çıktı.
Üstüne ince gri bir t-shirt ve eşofman altı giyip mutfağa gitti.Sabah kahvaltıları onun için işkenceydi.Gerçi,öğlen olmuştu.Dolabı açıp her köşesine bakındı.Selma'nın arkadaşları geldiğinde içtikleri soda ve ketçap dışında dolapta bir şey yoktu.Gözlerini kısıp mırıldandı."Gene bana düştü markete gitmek,bu kızın hiç haberi olmuyor mu dolabın boş olduğundan?Doğru ya,hep dışardan yiyor hep pizza hep patates hep hamburger."Kendisi böyle şeyleri sevmezdi,ev yemekleri yemek isterdi.Midesi böyle şeyleri kaldırmıyordu.Markete gitmek için evden çıktı.Öğlen güneşi öylesine kızgındı ki,onu kimin bu kadar kızdırdığını düşünmeden edemedi.Belki de Ay'la küsmüştü,Ay'ın haberi yoktu o da bu duruma sinirlenmişti.Güldü içinden geçenlere.Marketin içine girdi ve klimanın verdiği esintiye kendini kaptırdı.Önce meyve-sebze reyonuna baktı.Koca koca karpuzlar sulu ve lezzetli gözüküyordu.Gözü önünden geçen insanlara takıldı,herkesin acelesi vardı,yetişmesi gereken yerleri,yapılacak işleri,bir an önce kavuşmak istedikleri yakınları.İçinin buruklaştığını hissetti.Gelip geçenler karpuzları yarışırcasına alıyorlardı.Kenardaki biçimsiz karpuza ilişti gözü,kimse onu almak istemiyordu.Karpuza benzetti kendisini,koşup karpuzu aldı,minik parmaklarıyla sıkıca kavradı.Ardından narince alışveriş sepetinin içine koydu.Biraz ilerledikten sonra ekmek bölümüne gitti,oradaki adam ekmekleri yeni yerleştiriyordu.
-Şanslısınız yeni çıktılar fırından,dedi adam.
İnci gülümseyip ekmeği poşete yerleştirdi.
Marketi dolaştıktan sonra sepeti doluydu.Ekmek,karpuz,konserve mısır,yoğurt,marul,limon,domates,salatalık,elma,sarmak için yaprak,yaprak dolmasının içi için pirinç,kuş üzümü,kuru nane ve kekik almıştı.
Eve geldiğinde hepsini yerlerine yerleştirmişti.Biraz zaman sonra hala yemek yemediğini hatırladı.Ocağın üstünde küçük bir eşya dolabı vardı,oraya kahveleri ve kuru baklagilleri koyuyorlardı.Oradan bir kahve paketi çıkarıp bardağa döktü.Kaynamış suyu üstüne doğru akıttı ve çıkan sese kulak kabarttı bu sesi çok seviyordu.Bu dünyada sayılı sevdiği şeylerden biriydi. Ağladıktan sonra kızaran burunları,insanların şaşkın yüz ifadelerini,bir bebeğin çıkarttığı garip sesleri,rüzgarın fısıldadığı tatlı şarkıyı,böğürtlene dokunduğunda eline bulaşan kırmızımsı sıvıyı vb.şeyleri seviyordu.Pek de az olmadıklarını fark etti.
Kahveye buz küplerini ilave ettikten sonra daha önce hazırlamış olduğu masaya oturdu ve bir şeyler yemeye başladı.
Saat iki buçuğa gelirken Selma İnci'yi arıyordu.Telefon biraz çaldıktan sonra açtı İnci,bazense hiç açmazdı,neden böyle yapıyordu pek bilmiyordu.Büyük ihtimalle insanların söyledikleri şeyler ona pek cazip gelmiyordu üstelik çoğu zaman kırıyorlardı.Telefonu açıp açmamak onun elinde olunca da açmamayı seçiyordu,bu çok hoş bir şeydi.İstemediğin insanları sessize almak gibi.Selma arayınca genelde açardı çünkü gün içinde iletişim kurmalarını gerektiren bir çok şey oluyordu,aynı evde kaldıklarından ötürü.
-Alo,İnci napıyorsun?Napıyor olabilirdi ki daha iki saat önce görüşmüşlerdi,iki saate en fazla ne
yapabilirdi?
-Markete gittim geldim,dolap boşalmıştı.Bir şeyler hazırladım,yiyorum şimdi.
-Ay,gene şu sağlıklı şeylerden almışsındır.Onları nasıl yiyorsun hiç anlamıyorum gel de burger yiyelim diyorum,umrunda olmuyor.Haydaa,hem market alışverişi yapmıştı hem de yaranamıyordu.Birlikte yaşamın önemli kurallarından biri de birbirini idare etmekti,ses çıkarmadı.
- Neyse Selma sen niye aramıştın bakalım?
-Şey,biz buz pistine geldik,senin de yanımda olmanı istiyorum,biliyorum böyle şeyleri sevmezsin ama birlikte eğleniriz.Arkadaşım Efe bizim evin önünden geçiyor gelirken seni de almasını rica ettim birazdan kapı çalabilir,öptüm görüşürüz.
-Sel-,telefon kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik İnci
General FictionHayal dünyası büyük olanların gerçekleri gördüklerinde yıkılmaları kolay olurmuş. Gözlerini kapattı,düşündü.Filmlerde ve kitaplarda mucizeler olurdu,ani değişimler.Güldü dalga geçercesine ve kafasını yastığa gömdü içindeki sorularla birlikte. Sevgil...