Başlangıç

30 13 1
                                    

Gece saat bir civarıydı.İnce parmaklarını çantasının içinde gezdirdi.Sessizce anahtarını çıkarıp kapının kilidine yerleştirdi.Tık-tık,anahtarı döndürdü ve kapıyı açtı.Yakalanmamak için ayak parmaklarında yürüyor ve parkelerden ses gelmemesi için her adımda gözlerini kapatıp açıyordu.Hah,sanki böyle yapınca ses çıkmıyordu.
-Oo İnci Hanım geldiniz demek.Neden parkta yatmadınız acaba?Sert mi geldi ordaki banklar?!.
Ev arkadaşı Selma'ya yakalanmıştı,gene.İnci canı sıkkın olduğunda saat kaç olursa olsun umursamaz yürümeye çıkardı. İki sene önce İstanbul'a avukatlık okumak için gelmişti,annesi avukat olmasını istiyordu,kendi değil.Sonunda okulu bırakmaya karar verdi ve bıraktı fakat bunu annesine söylemeden yapmıştı.Aradan bir dönem geçtikten sonra söylemeye karar verdi,kararını bu akşam söylemişti.Hoş tepkiler almamıştı.Zaten İnci'yi pek önemsemezdi annesi.Çocuğu olduğunda bu pis dünyanın kanlı yarışına alet etmiştihemen.Annesi İnci'nin  giydiklerinin elbise ve süslü etekler olmasına dikkat ederdi.Küçükken sürekli sınıf arkadaşlarıyla onu karşılaştırırdı.Yemek konusuna gelince İnci iştahlı bir kızdı.Annesi Nezaket Hanım sürekli formuna dikkat etmesini  söyler yağlı,abur cubur tarzı şeyler yememesi gerektiğini  ileride zengin yakışıklı bir eş bulabilmesi için her daim fit kalabilmesi zırvalığını geveler dururdu.Koca demişken Nezaket Hanım'ın eşi İnci bebekken onu bırakıp gitmişti,bu cadı kadına neden katlanamadığı apaçık ortadaydı.İnci bazen babasına kızar sonra da babasını haklı bulur,bir şey diyemezdi.Keşke onu alıp götürseydi de böyle sert kurallı bir annenin elinde oyuncak etmeseydi,diye düşünürdü.Bu düşüncesi de kısa sürerdi,annesine kıyamaz dediklerini yerine getirmeye devam ederdi.Avukatlığa da böyle başlamıştı,annesinin gün arkadaşlarını kıskandırmak sevdası yüzünden.Kendisi edebiyat okumak istiyordu,Türk Edebiyatı.Bugün telefonda annesiyle bunları konuşmuştu,yarım saat boyu tartışmışlardı ardından annesi"Ne halin varsa gör,gerizekalı.Sadece isteklerimiz hayatımıza yön vermez bunu yakında öğrenirsin.Edebiyat okuyup hangi baltaya sap olacaksın,hiç işte"deyip yüzüne kapamıştı telefonu.İnci'nin canı hayli sıkılmıştı gecenin on ikisinde yürümeye deniz kenarına gitmişti.Ağustos'un ortası olduğundan bir gram rüzgar esmiyordu.Anlına yapışan saçları kulağının arkasına ittirip çantasından kulaklıklarını çıkarttı.Müziğin sesini sona ayarlayıp bir saat boyu yürüdü.Düşünceleri o kadar sesliydi ki şarkıyı adeta duymuyordu.Hayatını düşündü,kendini,olmak istediklerini,olamadıklarını,yapmaya korkup yapamadıklarını,her daim içinde olan boşluk ve eksiklik hissini.İçindeki sıkıntının yüzüne ateş gibi çarptığını hissetti.Hava ne kadar da sıcaktı!

Minik İnci Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin