Hastane koridorunda kimisi mutlu kimisi telaşlı kimisi üzgün birkaç insan içeriden gelecek haberi bekliyorlardı. Kendi aralarında birbirlerini kandıracak birkaç teselli kelimesiyle ortalığı yatıştırmaya çalışıyorlardı. Çok geçmeden içeriden ses duyuldu. Herkes aynı anda doğumhane kapısına göz devirdi. Sürpriz olsun diye cinsiyetini öğrenmek istemedikleri için tüm aile heyecanlıydı. İçeriden gelen ağlama sesinden 15 dakika sonra kapıda göründü Petro. Dünyaya gözlerini çok küçük açtığı için bir süre küvezde kalması gerekiyordu. Doktorlar ;bu şekilde vücudu fazla dayanamayabilir herşeye karşı hazırlıklı olun diye uyardılar minik Petro'nun ailesini. Ailesi onun hayatı için endişelenirken onun hiçbir şeyden haberi yoktu. Minicik elleri ve kocaman mavi gözleriyle herkesin imrenerek baktığı bir kızdı Petro. Evet doğru duydunuz kızdı. Hayatta çok küçük yaşta büyük olaylar yaşayıp dimdik durabilen cesur bir kızdı.
* * *
Petro artık 3 yaşındaydı. Büyük bir mucizeyi gerçekleştirip o küvezden sağ kurtulmuştu. Soğuk bir Ramazan ayı sabahıydı ve saat 09:30 u gösteriyordu. Petro nihayet uyanabilmiş ve halasından ona kahvaltı hazırlanmasını istiyordu. Ramazan ayı olduğu için herkes yemeğini sahurda yemiş geriye sadece Petro kalmıştı. Halası Petroya hizmet etmeyi çok severdi. O gün de yine en tatlı tarafından uyanmıştı Petro.
-Günaydın hala :)
Halası Petronun geç uyandığı için karnının aç olabileceğini düşündü. Ona hizmet etmeye bayıldığı içinde hemen cevap verdi.
-Uyandın mı uykucu aç mısın?
Petro da sanki halasının bu soruyu soracağını tahmin eder gibi soru biiter bitmez cevabı yapıştırdı.
-Çok açım hala kahvaltı hazır mı?
Halası onun uyanınca aç ve huysuz biri olduğunu gayet iyi biliyordu bu yüzden kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı.
-Kahvaltı hazır ama çay soğudu bekkle çayı ıssıtayım.
Petro başkalarından artakalan şeyleri yiyip içmekten nefret ederdi. Bu yüzden halasına bağırdı.
-Banane ben artakalan çay istemem. Yeniden çay istiyorum. Hala lütfen nolur.
Halasının asla hayır diyemeyeceği sevecen tatlı bir bakış atar.
- Tamam o zaman. Çay olana kadar bende sahur bulaşıklarını yıkayayım. Amcanlar içeride televizyon izliyorlr. Onların yanına geç sende izle. Ben hazır olunca sana haber veririm.
Yine huysuzluğu üzerindeydi Petronun. Hiçbir şey istemiyordu. Kendi canı ne yapmak isterse onu yapıyordu.
-Televizyon izlemek istemiyorum ben. Kahvaltı hazırlanana kadar burda oyun oynıycam.
Halası Petro'ya karşı gelmezdi hiçbir zaman. O ne isterse kabul ederdi. Yine öyle oldu.
-Tamam o zaman dikkatli ol fırınlı ocağa yaklaşma.
-Tamam hala yaklaşmam.
Petro o zamanlar çok sabırsız ve yaramazdı. Halası bulaşıkları yıkarken o da bir bez parçası bulup onu havaya atıp kapıyordu. Bir yandan da şarkı mırıldanıyordu içinden. Bunu yaparken ondan mutlusu yoktu. Bezi havaya atıp kaparken eğleniyordu. Ancak son attığı bezi kapamamıştı Petro. Çünkü bez yere düşmemişti. Bezi ararken onu çaydanlığın üzerine attığını gördü. Boyu fırınlı ocağın üzer yetişmediği için halasından yardım istedi.
-Hala bez çaydanlığın üzerine düştü alamıyorum yardım etsene.
Halası çayı demlemiş bulaşığı bitirmeye uğraşıyordu.
-Bulaşık biter bitmez alayım.
-Tamam hala
Aradan birkaç dakika geçmeden Petro tekrardan söze girdi.
-Hala hadi artık sıkıldım ben bezi ver bana.
Petro ısrar etmeye devam ediyordu. Halası da bulaşıkları bitirmeye. İlk defa Petro'yu bekletiyordu halası. Petro buna alışık değildi.
-Tamam gülüm az bekle verecem.
Yaramaz olduğu kadar sabırsız da olan küçük Petro dayanamayıp havaya zıplar ve bezi kendine doğru çeker.