Petro sadece bezi çekmişti ama bezle beraber çaydanlıkta gelmişti. Kaçacak kurtulacak vakti yoktu Petronun. O yüzden kaçmaya çalışmadı yüzüstü yere attı kendini.
-Adem koş çaydanlık devrildi.
Halasının çığlıklarını duyabiliyordu Petro. Ama kendi çığlıkları daha ağır basıyordu. Amcası koşarak geldi ve kucakladı Petro'yu. Dışarıdaki musluğun altına getirdi ve suyu açtı o an ki telaşla. Soğuk su iyi gelir diye düşündü kendi kendine. Haklıydı. Ama unuttuğu bişey vardı. Kış ayı olduğu için annesi giydirdikçe giydirmişti Petro'yu. Amcası soğuk suyun altına tutunca da vücuduna yapışmıştı kıyafetler. Ailesi Petro'yu hemen annesiyle babasının yanına götürmüştü. Hala uyuyordu annesi ve babası herşeyden habersiz. Petro gelince hemen ayağa kalktılar. Annesi Petronun üstünü çıkarırken amcasıda ambulansı çağırıyordu.
Tüm aile yavaş yavaş öğreniyordu Petronun durumunu. En son babaannesi kalmıştı. Üzülür diye kimse söylemiyordu ona. Ama o hissetmişti kötü bişey olduğunu. Herkes telaşlı telaşlı birşeyler konuşuyordu. Anlam verememişti bir türlü. Etrafındakileri sorguya çekiyordu ama kimse bişey anlatmıyordu. 'Yok bişey' diye geçiştiriyorladı. En son dayanamayıp söyleyiverdiler :
- Anne telaşlanma ama senin toruna çay dökülmüş ayağının ucu yanmış sadece. Hastahanedelermiş.
Petronun amcası söyleklerine kendisi bile inanmıyordu. Annesinden hiç beklemezdi inanmasını.
- Hemen hastahaneye götür beni torunumu görmek istiyorum ben.
Amcası tüm ısrarlarına rağmen ikna edememişti annesini durdurmaya. Ve en sonunda götürmeye karar verdi.
Petro'yu hemen acil müdahale odasına almıştı doktorlar. Durumu ciddiydi. Hastahane odasında tek başınaydı. Ailesini almamışlardı odaya. Acı çekiyordu Petro. Hayatında çektiği en büyük acı diye düşündü birden. Yanılıyordu. Ama bilmiyordu yanıldığını. Geleceği göremezdi çünkü. Kendi kendine düşünürken doktorun odadan çıktığını gördü. Sadece atleti kalmıştı Petronun. Deriye yapıştığı için çıkaramamışlardı. Doktor çıktıktan yaklaşık 10 dakika sonra hasta bakıcı girdi odaya.
- Noldu sana.
Hasta bakıcı olduğunu bilmiyordu. Doktor diye düşündü birden ve tüm olanları anlatıverdi. Daha sonra doktor zannettiği adam biliçsizce çıkarıverdi Petronun üstünü. Atletle beraber derinin yarısı da çıkmıştı. Çığlıkları tüm hastaneyi kaplamıştı. Ailesi duyuyordu Petro'yu. Ama ellerinden bişey gelmiyordu. Petro da anladı artık kimsenin bişey yapamayacağını. Sustu. Konuşunca bir faydasını göremeyen insanlar susmayı tercih eder çünkü.
Babaannesi hastaneye gelmişti nihayet. Petro'yu nerede tuttuklarını öğrendi ve oraya doğru ilerledi. Odanın kapısı aralıktı ve ordan görebiliyordu Petro'yu. Amcasının dediği gibi ayağının ucu değildi yanan. Ayağının ucu dediği yer vücudunun yarısıydı neredeyse. Petronun sadece kaşları görünüyordu.Yandığından olsa gerek tüm vücudu balon gibi şişmişti.
- Noldu kızım sana.
Babaannesi bu soruyu sorarken ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Meğer ne zormuş ağlamak isteyipte ağlayamamak.
- Babaanne seni duyuyorum ama göremiyorum.
Petronun bu sözü üzerine herkes sustu ve birbirlerine baktılar. Çaresizdi hepsi. Ne cevap verecekleri hakkında en ufak fikre sahip değillerdi. Babaannesi daha fazla dayanamayıp hastanenin bahçesine çıktı ve ağlamaya başladı.Orada ne kadar ağladığını kendiside bilmiyordu. Normalde insanların ağladıkları zaman rahatladıklarını düşünürdü. Kendisinde hep öyle olmuştu çünkü.Ama ilk kez düşündüğü gibi olmadı. Ağladı ama içi zerre kadar rahatlamamıştı. Sevdiği insan acı çekerken hiçbişey yapamamak ne zormuş meğer.