0.5

1.2K 100 11
                                    

V - Someone like you

Bunun üzerine bir hafta bölüm gelmezse kendime şaşırmam:):) iki tane uzun bölüm yayınladım yav. Neyse umarım beğenirsiniz. Yıldız ve yorumu esirgemeyin lütfen. Sizi seviyorum, xoxo.


Eşyalarımı almak için evime gitmek zorunda olduğumu hatırlayınca elimi alnıma çarptım. Bir ay boyunca bu kıyafetlerle geçinemezdim değil mi? Geçinsem bile doğalgaz faturasında görünecek üç haneli sayıları Christoffer'ın kaldırabileceğini sanmıyordum.

"Eşyalarımı almak için benim evime gitmeliyiz," dedim koltukta neredeyse uyuyacak olan Christoffer'ı dürterek. Saat daha sekiz bile değildi ve o uyukluyordu.

"Ablama mesaj atabilirim kıyafet getirmesi için. Yakınlarda oturuyor." Kafasını kaldırmadan verdiği cevapla kafasına vurdum.

"Sen hiç sağlıklı iletişim kurma yollarını bilmez misin? Yüzüme baksana." Gözlerini hafifçe açarak kafasını düz tutmaya çalıştı. Bu haliyle oldukça tatlı göründüğünü söyleyebilirdim.

"Neden biraz kestirmeme izin vermiyorsun?"

"Eşyalarımı aldıktan sonra da kestirebilirsin."

"Benim ne çıkarım olacak?" Kafasına bir kez daha vurdum. Çıkarcı insanlardan nefret ediyordum. Neden karşılıksın iyilik yapmıyorlardı ki?

"Bir ay boyunca evi temizlerim." Kafasını iki yana sallayarak cık cıkladı. "Zaten sen temizleyeceksin, çekirge."

"Az ye de hizmetçi tut, oymak başı. Konu kapanmıştır, nokta. O eşyalar alınacak. Kalk hadi." Aniden kalkınca o da kalmak zorunda kaldı. Sanırım böyle anlarda kelepçeyi seviyordum.

Zorla sürükleyerek komşunun kapısına dikildik. Bu sefer de yoksa bu havada şortla gitmek zorunda kalacaktım. Bu en son istediğim şey bile değildi.

Zili çalarak beklemeye başladım. Adım seslerinin ardından kapı açıldı. "Sabahtan beri yoktunuz, kurtuldum sanmıştım." Ağzımı açtım ki gözden kayboldu. Anahtarlar elinde bir biçimde geri geldiğinde geçen seferki uyarıları tekrar etti.

Kendi kıyafetlerimi giyerek banyodan çıktım. Gecelikleri Christoffer'ın yatağına bıraktım. Salona geri döndüğümde cebimdeki telefon titremişti. Jonas eve geçip geçmediğimi soruyor, beni merak ettiğini söylüyordu. On dakikaya evde olduğumu yazdım, yalan değildi sonuçta.

Kelepçeler bileklerimize tekrar takıldığında yine eski halimize dönmüştük. Huysuz ve tahammülsüz. İkisi de aynı kapıya çıkıyordu.

"Bu sefer otobüsle gitsek olur mu?" diye sordum. Kucağına oturmak istemiyordum. Kendimi kötü hissettiriyordu.

Bir şey demeden bizi en yakındaki otobüs durağına getirmişti. Evime giden otobüsün buradan geçip geçmediğini duraktaki kocaman tabeladan kontrol ettim. Geçiyordu ve sonraki otobüs iki dakika sonraydı.

Otobüs geldiğinde oturacak yeri geçtim ayakta duracak yer bulmak oldukça zordu. Çoğunu gençlerin oluşturduğu topluluğun ellerindeki posterden anladığım kadarıyla konsere gidiyorlardı. Parayı şoföre uzattıktan sonra ortada zar zor bir yere sıkıştık. Sanırım en kötü yanı Christoffer'la fazla uzaklaşmıyor oluşumuzdu çünkü durduğumuz yerde ancak bir kişilik yer vardı ve biz birbirimizden ayrılamazdık.

İnsanların bize kötü kötü baktığını fark edince kafamı eğdim. Hapisane kaçkını falan sanıyor olmalılardı. Ama kanıtlanmış bir suçumuz var sayılmazdı bile.

Handcuff • chrisevaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin