İyi okumalar. 🖤
Salı 18.26
Yaklaşık 20 dakika süren araba yolculuğundan sonra ciddi anlamda büyük ve modern bir evin önünde durduğumuzda ablasının ne işle meşgul olduğunu sorgulamaktan kendimi alıkoyamadım. Ev ciddi anlamda büyüktü.
Even'la birlikte arabadan indikten sonra onun önden gitmesini bekleyerek eve doğru ilerledim.
Arka cebinden anahtarını çıkarıp görkemli kapıyı açtı ve içeri adımlayıp arkasını döndü. Geçmem için kapıyı sonuna kadar açıp kenara çekildi. Gülümseyip aynı şekilde içeri geçtim, arkamdan kapıyı kapattı ve ayakkabılarını çıkarıp yan taraftaki beyaz ayakkabılığa yerleştirdi. Hemen ardından aynı şeyleri yaptım ve o ilerlerken onu takip ettim.
"Lisa!"
Ablasının evde olup olmadığını kontrol edercesine seslendi.
"Even? Döndün mü?"
Geniş koridordan bulunduğumuz yere doğru gelen ve Lisa olduğunu düşündüğüm kadın uzun boylu, orta yaşlı ve güzeldi, Even'ın kime benzediği apaçık ortadaydı.
"Sevimli küçük arkadaşın da kim?"
Yanıma gelip elimi sıktığında aynı içtenlikle karşılık verdim ve başımla onu selamladım.
"Fazla da küçük sayılmaz, Isak, okuldan öğrencim."
Lisa kaşlarını kaldırdı ve gülümsedi.
"Öğrencilerini eve getirdiğinden haberim yoktu."
Even bana baktı ve gülümsedi.
"Öğretmen bir arkadaşımın oğlu, resim sınıfına geçişi için ısrar ettim ve beni kırmayıp kabul etti. Okul kapalı olduğu için çizim testini burada yapmak istedim."
Lisa birkaç adım geriledi ve mutfak olduğunu düşündüğüm yere ilerledi.
"Bu harika, bu sırada ben de size atıştırmalık bir şeyler hazırlarım."
Lisa gülümseyip mutfağa girdiğinde Even elini sırtıma koydu ve ilerlememi sağladı, ellerini hissettiğim her yerim alev alıyordu ve ben buna engel olamıyordum.
Even Bech Næsheim, beni yakıyorsun.
Even ve onun elinin önderliğinde merdivenleri çıktık, evin her yeri gibi büyük olan koridordaki ikinci kapıdan içeri girdik.
Çalışma odası olduğunu düşündüğüm oda sarı, gri ve beyaz ağırlıklıydı. Bütün duvarı boydan boya kaplayan bir kitaplık, önünde şirin bir çalışma masası ve diğer tarafta iki kişilik hoş bir masa vardı. Kapının hemen yanında ise büyük bir askılık duruyordu.
Even ceketini ve atkısını çıkarıp askılığa astı, bana dönüp eliyle üstümü işaret etti. Elinin işaret ettiği yöne baktım ve afallayarak üstümdeki fazlalıkları çıkardım.
Even kitaplığın karşı tarafındaki iki kişilik masaya ilerleyerek bir sandalyeyi çekti, hemen arkasından onu takip ettim ve oturmasını bekledim fakat oturmadı. Eliyle çektiği sandalyeyi işaret etti.
"Oturmayacak mısın, Isak?"
Gözlerim istemsizce açıldı ve Even'a şaşkınlıkla baktım.
"Oh, üzgünüm, sizin oturmanızı beklemiştim."
Güldü.
"Senin için çektim, otur da malzemelerini getireyim."
Sözünü ikiletmeden benim için çekmiş olduğu sandalyeye oturup beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad liar ; evak au
Fanfiction"benim sırrım, günahım, hayatım, küçük gözlerine sığdırdığı kocaman okyanusla, even bech næsheim."