bölüm 6 -oyunlar-

50 3 0
                                    

Akın şaşkınlığını yenip - ben hala yenemedim gençler o benden büyük değil miydi ? Niye bu sınıfta ki? - konuşmaya başladı. " ismim Akın GÖREL. Amerikadan yeni geldim. Normalde son sınıfım fakat türkiyeye gelince beni 11. Sınıf a aldılar." demek bu yüzden. Cidden ben bu çocuğa nereden geldin diye hiç sormadım haa ! Sonra hoca iç sesimi bölerek -iç sesim senden ne çekti be hocaaa- konuşmaya başladı . " Normalde bir kişi daha var. Yani sana yeni sıra çıkarmalıyız o yüzden şimdılik şu ortalıkta oflayan çatlakla otur." dedi. Ne ? Çatlak mı? Sensin o aynstayn kafa! Akın gelip yanıma oturdu ve gülümsedi. Ayy bir haftadır görmüyorum bu gamzeleri özlemişim. Kesinlikle akını değil. Gamzeleri . "naber?" o kadar kısık sesle söyledi ki az daha duyamıyordum. Pısırık işte hocadan korkuyor. Zaten bana da 1 hafta boyunca 1 kere bile mesaj atmadı.

- ne alaka?

-küçük çocuk sesini duymak istiyorum ondan -mesaj sesi-

- valla malsın ya-

-napıyorum lan ben?

"İyidir senden." bende bir o kadar sesli söylemiştim gıcıklık değil mi? Hayır sırf mesaj atmadı diye değil. Tamam belki biraz. "Her düşünceni sınıfa bağırmak adettin mi?" seni gıcık edinmeyi adet edinecem yakında bilgilerime. Kaşlarımı çattım "Yok. Hem niye mesaj atmadın hiç bana?" Bir dakika bunu söylemeyecektim. İç sesim sen anca kavga etmeyi bil düşünmem gereken yerdede meşgul ol sonra ben dışımdan söyliyip rezil olayım Tamam ? Gülümsedi. Artık gulumsedi demiyorum gamzelerini gosterdi diyorum. "Bu yüzden mi atarın?" atarmısmıs."Ben ergen miyim atar yapayım? Sadece insan arar sorar öldü mü kaldı mı diye merak eder dedim. O bir hafta içerisinde hasta oldum yataklardaydım hep. Ama nerede derin i dusunen?" yuh yalana bak ! Okumadan Manstir yaptin helal sana derin be ! " Ama asya bana hep beraber olduğunuzu ve süper biri olduğunu hatta çok enerjik olduğunu söyledi." dedi ve ben saniye geçmeden asya'ya saydım. Gelince benden dayak yiyecek. "Ha ona belli etmemeye çalıştim üzülmesin diye ondandır." huhuuu daha iyisini ablam bile bulamazdı yani. "Geçmiş olsun o zaman. " ne kadar gıcık lan ilk gördügümde numaramı alırken falan ne kadar tatlıydı oysaki. Erkek değil mi işte. Zil çaldığı an başımda biri durdu kim olabilir tabii ki platoniğim alman. "ne var akıf?" bana bakıp gözlerini devirdi.- dedim ya onun özelliği- "partiye gelmedin. Neden diye soracaktim. Hasta falan mi oldun?" işte yalanımı devam ettirerek bir taşta iki kuş yapabilirim. "Evet biraz hastaydım" ama sapanımı yanlış tarafa tuttum herhalde. Endişeleneceği aklıma gelmemişti. Odun akın bile fazla takmadı olmayan hastalığımı. "Peki şimdi ? İyi misin? Ne yani sen hastayken ben parti de dans mı ediyordum? Çok özür dilerim derin." oha lan çocuk taramalı tüfek gibi mubarek! "Öncelikle sakin ol. Geçti yani şuan harikayım. Ve kendini kötü hissetme!" dediğimde içi rahatlayıp mehmetin-sıra arkadaşı-yanına gitti. Kafamı çevirdiğimde akın bana bakıyordu. "Ne bakıyorsun? Yüzümde sivilcemi var? Ah olamaz yaaa!" Nefret ediyorum bu şeylerden yani belki-kucuk bir ihtimalde olsa- guzel olabilirdim. O değil ya burnum da yada dudağımın kenarında çıktı kesin. Akın en çok oralara bakıyor çünkü."Hayır sivilce yok - benden bir ordu gücüyle 'ohhh' sesi geldi - bunu kim yazdı diye merak ettim." eliyle hani şu derste manyak gibi çıkarmayı denediğim asya'nın bana bıraktığı mühim izleri işaret etti. Cidden ne yazıyor orada? " Asya yazmış hemde çıkmayan kalemle. Çok mu seviyor küfür yemeyi bilmiyorum ki ben." bana 'ha?' bakışı attı. Odun ya insan 'anlamadım?' bakışı atar. " hademeleri bir kaç kere silerken yazan çocuklara biraz atarlı davranışlarını gördümde." bana 'okey' bakışı attı. Ne beklersin elin amerikalısından. Allahım ben sadece türk bir erkek istemiştim. Biri alman...biri amerikan... Yeter be o değil ikisi de yakışıklı lan! "Burada ne yazıyor biliyor musun?" dedi. Hey amerikan corc ay dont anderstand.-I don't understand- okeeey ? "Hayır. Ne yazıyorki?" dedim tabiki meraklı teyze derin gün ışığına çıktı. "drowning in the sea the sea has saved me." oha okumayı biliyor şok! "Akın okumayı bende biliyorum. Türkçesini söyle şunun." bana 'bunu bile mi çeviremiyorsun?' bakışı attı ama umursamadım. "Denizde boğulurken beni deniz kurtardı?" ve soru soran gözler. "Ne? Ne diye bana oyle bakıyorsun?" dudak büzdü. Banane ya gül . gülünce gamzen çıkıyor. "Neden böyle birşey yazma gereği duydu mesela?" Çünkü deniz'e aşık ve onu arkadaşsızlıkdan-tam olarak bunu yapan akındı fakat asya'nın yalancısıyım- kurtardı onu." Ne biliyim ben? Yüzerken boğulmuş sonra da suyun yukari çıkarma özelliği sayesinde-deniz sayesinde- tekrar yukarı çıkmıştır?" okumuyorum ben artık. Oyuncu olacam ben anne! "Ama o bunu neden yazsın ki?" bilmem yakışıklı kendine sorsana! "Ne biliyim. Unutamadığı kötü bir anıdır belkide." bu sefer ikna olmuş gibiydi. En azından öküz gamzelerini gösterdi."haklı olabilirsin" olabilirsin ne ya? 'Hiihhhh' bakışımı attıktan sonra gelen hocaya saygımdan ayağı kalktım. O da beni taklit ederek kalkti. Amerikada böyle ayağı kalkma falan yok muydu acaba? Bunu babama sormalıyım. Hoca 'oturun' dedi. Bu hocayı çok seviyordum. Hatta bu okulda sevdiğim tek hoca. Kimseden korkmayan bir tip. Hiçbir hoca ona karışamaz zaten. Tarihçi olduğu için çok bilgili biri fakat derste ilk girdiğinde hep aynı soruyu sorar. Durun hocayla aynanda söyleyeceğim. Hoca masasına iyice yerleşti. Ağzını açtı bende açtım ve hoca ile aynı uyumda her derste sorduğu soruyu sorduk."Tarih mi ? Yoksa tarihi belirleyecek siz ögrencilerin geleceği mi?" akın hoca ile aynanda söyleyişime şaşırdı, bende "her ders sorar" diye onu bilgilendirdim. Herkes bir ağızdan "BİZLERİN GELECEĞİ !!!" diye bağırdık tabi akın ağzı açık baktı bize. Hoca her hafta birini seçer ve seçtiği kişi de konuyu seçerdi sonra o konuyla alakali düşüncesini söyler sonra da bizler sirayla söylerdik. Hoca Ayla'yı kaldırdi. Ayla güzel ve alımlı bir kızdi ve iyiydi de. Ama erkekler ona yaklaşmazdı. Erkeklerin arkadaş kalabileceğini inanmiyor ve ilk sevgilisini de üniverstede sahip olmak istiyordu. Tıpkı ben gibi. Ama erkekten arkadaş olurdu bence. Ayla konuyu söylerken onu pür dikkat dinledim. "Hayaller" dedi. Hayal. Ben kücükken annemle babam yurtdışına gitmişti. Ben korktuğumda annemle babama sarilirdim fakat yoklardi. Bende ablama gittim. Beraber yattık. Ona "abla?" dedim bana döndü.hep kıskanırdım onu. Çünkü o prensesti. "Hmm?" somurttum. "Korkmuyor musun?" çok korkuyordum. Titremek çok azda olsa hissettiriyordu kendini . "hayır. Korkacak birşey yok." prenses. Korkusuz prenses. "Bende senin gibi korkmak istemiyorum. Ne yapmam gerek abla?" ablam bana dönüp gülümsedi. "Hayal kur." anlamıyordum. Çok zordu. "Hayal kurmak için ne yapmak gerekir abla?" kıkırdadı. "Sadece düşün. Karanlık yerine atları,canavar yerine bir prensi. Ne istersen derin. Orada herşey var" heycanlandim. "Herşey mi?" ablam bana döndü. "Herşey"dedi.

Hoca düşünüyor gibi yaptı."bence hayal demek. İnsanı mutlu olması demek.hayalim ise ölene dek herkes ile böyle konuşabilmek." tek tek herkes düşüncelerini söyledi. Sıra akındaydı."hayal istektir. Benim hayalim hayallerime sahip olmak." Sıra bendeydi. "Bence hayal, insanın korkularını sevince dönmesi. Cehennemi cennete dönüştürebileceğimiz tek yer. Hayalim ise, kurduğumuz veya kuracağımız bütün hayallerin dünyayı değiştirmesi.." akın bana baktı, ne arada bile olsa ciddi olabilirim. Hoca zil çalınca çıktı. Bu hocanın sevdiğim bir yönü daha aynstayn kafa gibi tenefusumuzu almadan çıkıp gidiyordu. "Deniz daha iyi oldu mu?" denizi merak etmiştim. Sonuçta tatlı biriydi hasta olmasını istemem. Hayır bana güzel dediği için değil. "Evet daha iyi. Ama asya illa göreceğim diye tutturmuş." öhöhoo ona gazı veren kim? Tabiiki ben! "Türkçe biliyorsun neden 11. Sınıfa geldin?" bana baktı ." Daha alışamadan sınava girmek istemedim. Bu zor olurdu." 'anladım' bakışımı attıktan sonra 'amerika daki kızlar mı daha güzel yoksa buradakiler mi' demek istiyordum. Hatta istiyorum ne demek - hani biraz merakliyim ya ben,sadece biraz.- kıvranıyordum. Bana bunu fark edince 'ne?' bakışı attı. Ne ne ya ! İnsan 'efendim' bakışı atar sonuçta bir kızla bakışıyorsun odun! Akın'ın hödük bakışlarıyla uğraşmayı bırakıp ona sordum."Ne bakıyorsun öyle?" baktı kız burada kıvranıyor bir daha göremem iyice kazıyım aklıma dedi herhalde. Bir dakika. Akın'ın aklına kazınmak. Derin sana noluyor kızım kötü birşey bu! Ne işin var bir erkeğin aklında senin! Bacaklarını kırarım senin. İç sesim beni mal mal tehdit ederken akın konuştu. "Birşey sormak istiyor gibiydin?" öyle miydim? İç sesim yüzünden soruyu da unuttum bak! Valla malsın ... Lan garip oldu iç sesime isim vermeliyim... Immm deriç! O değil soruyu hatırladım ! Amaan zaten utançtan soramayacaktım. Ama hala malsın deriç. "Yok önemli değil. Asya ile ne kadardır arkadaşsınız diyecektim?" elerini çenesinin altına yerleştirerek " 2 yıldır ama sadece yazları." dedi. 'Anladım bakışımı attım. Zil çaldı. Ders fizik. Bu derste fena sayılmazdı. Eğlenmiyordum fakat bu derste erkekler coşuyordu. Neden mi? Kapıdan öğretmen masasına doğru gelen sanki kokteyile gider gibi giyinen -dapdar üstü vücuda tam oturan göğüslerini ortaya çıkaran eteği ise pireli ayak bileğine kadar uzanan siyah bir elbise- hande hocamızı çok severlerdi de ondan. Artık onu mu vücudunu mu bilmem. Hoca zengin bir aileden geliyordu. Kendi parasını kazanmak isteyen fakat bütün elbiselerini-hepsi marka- babasının parasıyla alan biriydi. Daha çok gençti.Ben bunlara dalmışken nöbetçi içeriye girdi. Bal rengi gözleri, kısa fakat kıvırcık olduğu belli saçları olan bir çocuktu. Yakışıklıydı. Şıpsevdi olsaydım şuracıkta aşık olurdum. Konuştu,sesi harika! Nasıl anlatılır,erkeksi bir o kadarda şeker... "Beni müdür gönderdi. Bir öğrenciyi istiyo..." salak hande ya! Çocuğun güzelim sesini yarıda kesti."hangi öğrenci canım?" asılıyor mu lan bu buna? Yoksa çocuk zaten söyleyecekti öğrenciyi. "Şeyy... Derin ASIR" utanarak söylemişti adımı. Müdür beni neden çağırsın ki? Ayağı kalktım akın'ın meraklı gözleri benimkilerden biraz farklı olsada bir bakıma benziyordu. Nöbetçinin yanına gittiğimde müdürün yanına doğru yola çıktık. Birden yolu değişti. Ben müdürün odasının tarafına bakarak "hey ! Müdürün odası bu tarafta..."  tam o sırada biri kolumdan beni çekti ve yangın merdivenine götürdü. Bu çocuğun nesi vardı? "Ne yapıyorsun? Müdürün yanına gitmem gerek" dedim. Bal rengi gözleri gözlerime dikti."müdür seni çağırmadı. Ve bende nöbetçi değilim. İsmim Güney. Tabii okulla bu kadar ilgisiz olmasaydın beni tanırdın." nöbetçi kartını boynundan çıkarıp fırlattı.kart merdivenin üzerine düştüğünde ortam çok sessiz olduğundan bir gürültü çıktı. "Peki beni neden dersten aldın?" bana daha çok yaklaştı. Biraz daha gelirse birbirimize değecektik. "Çünkü seninle bir oyun oynayacağız derin. Hazır mısın? Çünkü bu oyun yeni hayatına merhaba dedirttirecek türde bir oyun." oyun mu? Neden yakışıklı erkeklerle oyun oynama istekleri yüzünden karşılaşıyorum? ayrıca bu çocuk kim?

MERHABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin