''Ugh-- bu güzel görünmüyor!''
Jiyong odasındaki koca aynanın önünde somurtarak kendine baktı ve tekrar dolaba yöneldi.Siyah yırtık bir pantolon ve açık mavi bir tişört giymişti, aslında normalde bunu beğenirdi ama bugüne uygun görünmüyordu.
Seungri'yle beraber Jihoon'un partisine gidecekti ve Jiyong oraya önceden gittiği için lüks bir yer olduğunu biliyordu.O yüzden kıyafetinde bir şey ona uymuyormuş gibi hissetti.
Bunu şimdilik boşvermeye karar verdi çünkü Seungri onu almaya gelene kadar vakti vardı, belki de önce saçını yapmalıydı.Ne yapması gerekiyordu? Geriye mi yatırmalıydı? Sağa? Ya da dağınık mı bıraksaydı?
Tabii ki de bu seçeneklerin hepsi onun için fazla basitti, o yüzden fön makinasını alıp saçını düzeltti ve alnına birkaç buklenin düştüğünden emin olduktan sonra spreye uzandı.
Aslında genelde dışarı çıkarken bile makyaj yapardı.Ama bugünlük sadece gözleri belirgin olsa yeterdi, o yüzden pek abartmadı.
Aynada kendine bakıp gördüğü şeyden memnun kalınca tekrar dolabına yöneldi.Siyah yırtık pantolondan vazgeçemeyip açık pembe bir gömlek giydi ve gömleği dağınık bir şekilde pantolonun içine soktu.
Tabii ki aksesuarsız olmazdı, o G-Dragon'du.
O yüzden birkaç gümüş yüzük ve biri diğerinden daha uzun iki tane kolye takması pek şaşırtıcı değildi.Ve küpeler de vardı, kulağındaki tüm deliklerde.
Jiyong aynada kendine mümkün olan her açıdan bakıp sırıttı, mükemmel.
Seungri'nin de onunla aynı düşünmesini umuyordu.
Parfümüne yöneldikten sonra gidip kendine bir ayakkabı seçti.Sonunda her şeyi kararlaştırıp koltuğa oturduğunda Seungri gelene kadar geçen dakikalar fazla acı vericiydi.Biraz instagramda oyalandı ama birkaç video izleyemeden kapı zilini duydu.
Ve kapıya, uçtu.
Kendini sahibini bekleyen bir köpek gibi hissedince yolun yarısında duraksadı, ama sonra boşverip hızlandı.
Kapıyı açtığında gördüğü manzara pek tahmin ettiği gibi değildi.
''Yo, Jiyongie hyung!'' Seungri yüzünün önünde tuttuğu geniş yaprakları olan bir bitkiyi sallayarak söyledi ve sonra kafasını eğip, o muhteşem, suratıyla Jiyong'a baktı.
''Oh!--- Vay canına-- fazla iyi görünüyorsun, hyung.'' Seungri sırıtıp ıslık çalınca Jiyong bir an yanaklarının kızardığını hissetti ama sonra bitkiyi hatırlayınca çocuğa baktı.
''Bu da ne?'' Seungri'nin bir bebek gibi tuttuğu saksıyı işaret edip sordu.
''Bu mu? Bu Caroline.''
''Pardon?''
''O bir ejderha ağacı.'' Seungri göz kırpıp saksıyı salladı.
''Neden evime bir bitki getirdin?''
''Çünkü o bir ejderha ağacı ve bakımı çok kolay.''
''Hayır-- o değil.Caroline'ı neden bana getirdin?''
Bekle, az önce Jiyong da mı bitkiye Caroline demişti?
''Çünkü evine baktığımda etrafta bir bitki göremedim ve bir taneye ihtiyacın olduğunu düşündüm.''
''Bir bitkim yok çünkü zamanım da yok.Sürekli yurt dışına çıkıyorum, bitkileri canlı tutamam.''
''Ben tutarım, endişelenme.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melodi
FanfictionÇok istediğiniz şeyler tam da onları beklemeyi kestiğiniz zamanda karşınıza çıkmaz mı?