ÖLÜ AY

65 11 18
                                    

Vabilya ve Vakadıyan: Ülke İsimleri
Vabil ve Vakad: Irk İsimleri

🌙🌙🌙

Gökyüzüne siyah bir örtü çekildiğinden beri kitap okuyordum. Dünya klasiklerinin arasında en çok beğendiğim kitaptı yemek yememi bile engelleyen. Sefiller’i elime tekrar almıştım ve ilk okuduğum zamandaki gibi bir hazla okuyordum şimdi de.

Annem ve babam çoktan uyumuştu. Şafağa birkaç saat vardı ve ben uyumak yerine kitap okumayı seçmiştim bugün. Zaten yaz tatilinde olduğumuz için geç vakitlere kadar ayakta kalmam çok da sorun teşkil etmiyordu.

Kitabın yeni bir sayfasına geçerken uykunun getirdiği göz ağrımasına bir çözüm olmasını umarak gözlerimi sertçe ovaladım. Ağzımı genişçe açıp esnediğimde artık yatmam gerektiğinin sinyallerini alıyordum. Kaldığım yere bir ayraç yerleştirdim ve kitabı yatağımın hemen yanında duran masanın üzerine koydum. Kitabı koyduğum masanın üzerinde duran gece lambasını da kapattıktan sonra yatağıma iyice gömüldüm ve üzerime ince pikemi çektim. Gözlerimi tatlı bir yorgunlukla kapattım.

Uyku, açık kapılarımdan içeri sızarken sokaktan geldiğini ayrımsadığım birkaç ses duymaya başladım. Uyku ve uyanıklık arasında bu sesleri umursamadım ama etrafta yankılara sebep olan, patlama gibi bir ses bulunduğumuz mahalleyi sarsarken kıyılarıma yeni ulaşmış olan uyku geri kaçtı. Sıçrayarak doğrulduğumda annemin çığlık sesi kulaklarıma doldu. Tamamen uykudan arınmış, korkuya bürünmüş bir halde üzerimdeki pikeyi kenara attım ve alt kattan gelen bağrışma seslerini ayırt etmek için kapıya yaklaştım. Sadece alt kattan gelmiyordu bu sesler, mahalleden de geliyordu.

Merak ve korku arasında sıkışıp kalmışken kapıyı yavaşça araladım. Gecenin bir saatinde tüm bu olanları kavrayamadığım için hala sakin kalabilmeyi başarmıştım. Aşağıda her kim varsa dost olmadıkları kesindi. Birkaç erkek sesini ayırt edebiliyordum ama tanıdık değillerdi. Sesleri yüksek ve sert çıkıyordu. Onların sesinin arkasında annemin sesi de kulaklarıma doluyordu.

İçimi bürüyen tedirginlikle, ne olduğunu tam olarak anlayabilmek için merdivenlerden inmeye başladım. Merdivenlerin ortasına varmışken bir adamın bağırmasıyla olduğum yerde kalakalmıştım.

“O çok güvendiğin başkanın yok artık,” Kalın ve ürkütücü bir sesti, öyleki titrememi sağlamıştı. Daha fazla beklemeden kalan basamakları indim ve karşılaştığım manzarayla birlikte gözlerim irice açıldı. Babam iki adam tarafından zorla zapt edilmişti, annemse köşede ağlayarak babama bakıyordu.

“Savaş başladı!” Üzerinde siyaha yakın asker yeşili forma olan, kel adamın haz dolu bağırışı beni bir kez daha korkuya sürüklerken adam arkasını döndü ve yüzünü görmemi sağladı. Yüzünün yarısında derin yaralar vardı. Gözleri beni bulduğunda yüzünde bir sırıtma peydahlandı. Korkuyla bir adım geri attım ve bakışlarımı babama çevirdim. Onun da bakışlarında korku vardı. Derin derin soluyordu. Üzerindeki geceliğin omuz kısmı yırtılmıştı ve dudağından aşağı kan akıyordu.

Az önce konuşan adam bana doğru gelmeye başladığında tekrar “Savaş başladı, Salih Komutanım!” dedi alayla. Babama hitap ediyordu. Babam Şahkar ilinin saygın bir komutanıydı.

“Yalan söyleme soysuz!” babamın çığırından çıkmış bağırtısı adamın daha da eğlenmesini sağlarken annemin hıçkırıkları odada yankılanıyordu. Bense ne yapacağımı bilemeden öylece olanları seyrediyordum.

Adam babama bir karşılık vermeden bir metre kadar önümde durdu ve beni baştan aşağı yavaşça süzdü. Adamın bu hareketi sanki beni beynimdeki olan şeyleri görmemi engelleyen o buğudan çıkardı ve kafamda 'Savaş başladı!' Kelimeleri yankılanmaya başladı.

ÖLÜ AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin