at| Kalsiyum Tortusu

433 45 75
                                    

Saat sabahın dördünü gösterirken üç genç kız kurdukları alarmın sesi ile uyandılar. Jisoo yataktan fırladığı gibi yatmadan önce hazırladığı kıyafetleri giydi. Bacaklarını saran siyah bir pantolon ve beyaz çizgili mavi bir gömlek onu en rahat hissettirecek şeylerdi. Siyah spor ayakkabısını ayağına geçirirken saçlarını da lastik bir toka ile yukarıda topladı.

"Rosé! Biraz daha tuvalette kalırsan seni almadan gideceğiz!" Ellerini tuvaletinde kapısına vurdu. Rosé yaklaşık on dakikadır tuvaletteydi ve Jisoo'nun sabrı artık sıfırı tüketmişti.

"Tamam, geliyorum!" Rosé tuvaletten çıktıktan sonra odadaki mini buzdolabında buldukları şeyleri atıştırdılar. Kaldıkları otelden çıktıklarında ise saat dört buçuğu gösteriyordu.

Güneş ışıkları dünyayı hafif turuncu bir renge boyamıştı. Hava beklediklerinden daha serindi. Lisa'nın içini şimdiden bir ürperme hissi kaplamıştı. Serin havayı ciğerlerine doldururken üzerindeki kapüşonlunun fermuarını çekti.

En önde Jisoo vardı. Elindeki çantayı sırtına geçirip önlerinde uzanan yola baktı. Gece hiç uyuyamamış ve bu konu hakkında düşünmüşlerdi. Rosé bir an tereddüte düşmüştü ama bu iş için ailelerine yalan bile söyleyip bu tatil yerine gelmişlerdi. Üçünün gözleri yanan loş ışıkta birbirini bulduğunda "Yapalım!" diye bağırmışlardı ve işte şimdi buradaydılar. Kristal Kafatası'nda yazan kafatasını bulmak için yola koyulmuşlardı.

"Harita hanginizdeydi?" Jisoo önündeki kayaya tırmanırken sordu. Elleri ile bacaklarına destek veriyordu. Soğuk hava yavaş yavaş onu hem içten hem de dıştan dondurmaya başlamıştı. Sadece bir gömlekle yola çıktığına pişman olmuştu.

Rosé çantasının yan tarafındaki gözünden haritayı çıkarıp Jisoo'ya uzattı. Tırmandıkları dağı da sayarlarsa yaklaşık yedi kilometre yürümüşlerdi. Jisoo eli ile yeşil çizgiyi takip etti. Tırmandıkları bu dağın diğer yüzüne ulaştıklarında çok az bir mesafe kalıyordu. Jisoo haritayı bakması için Lisa'ya uzattı.

Lisa bir yudum su içip yola öyle devam etti. Dağın yüzeyi hep büyük kayalardan oluşuyordu. Kendini spor tırmanışı yapıyor gibi hissetti. Lisa düzlüğe ulaştığında rahat bir nefes alıp ellerine baktı. Parmaklarının ucu yüzülmüştü ve sağ elinin avuç ile ile işaret parmağının birleştiği yer kanamaya başlamıştı. Çantasına koyduğu sarı eldivenleri neden giymediği konusunda Lisa'nın hiçbir fikri yoktu.

Dağın bittiği yerde ağaçlık bir alan vardı ve haritada aradıkları yere çok benziyordu. "Hey! Geldik!" Aşağıya adeta kayarak inmişlerdi.

Ağaçlık alanda üçü yan yanaydı şimdi. Ortada duran Jisoo arkadaşlarının ellerinden tuttu. Okullarındaki kütüphanenin tozlu raflarında bulduğu eski bir kitap ve kitabın içinden çıkan harita onları buraya getiren üç şeyden ikisiydi. Üçüncü şey ise Jisoo'nun fantastik hayal dünyasıydı. Okulda karıştıkları bir kavga sonucu okul müdürleri onları okulun kütüphanesini temizleme cezası ile cezalandırmıştı.

Eski kitapların, uzun yıllardır kimsenin okumadığı dergilerin konulduğu rafı Jisoo temizlemişti ve gözüne çarpan kahverengi deri kaplı kitabı eline alıp çürümeye başlamış sayfalarını büyük bir heyecanla okumuştu. Her sayfa, her satır, her cümle onu kitabın içine çekmişti. Elinde tuttuğu kitap adeta Jisoo'nun hayal dünyasının bire bir tasviriydi. Unutulan bir mağara, kristal bir kafatası ve onun gizemle dolu acı hikâyesi... Jisoo kitabın son sayfasını da çevirdiğinde sayfanın bir kısmı parmakları arasında ufalanmıştı ve parmaklarına altın sarısı bir toz yapışmıştı.

Jisoo kitabı Lisa ve Rosé'a gösterdiğinde Jisoo'nun aklındaki soru işaretleri çoktan birbirine girmeye başlamıştı ve Jisoo soru işaretlerinden nefret ederdi. Hafta sonu çantalarını hazırlayıp haritada yer alan kasabaya gelmiş ve buldukları ilk otele yerleşmişlerdi.

Kristal Kafatası | Oh SehunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin