✴18.Bölüm✴

13.9K 616 89
                                    

Ben geldim:))

İthaf isteyenler yoruma yazabilirler.
Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim.;)

Desteklerinizi eksik etmeyin oy ve yorumlarınızı bekliyorum düşüncelerinizi benimle paylaşın.
Medya Açelya

***Keyifli Okumalar Dilerim Biriciklerim***

Atakan’ın elleri belimde nefesi ensemde ne kadar durduk bilmiyorum, donup kaldım ve hareket edemiyordum, Atakan konuşana kadar da hiç bir tepki vermedim.
“Anemonia diyorum ki balayına mı gitsek gerçi ben bazı hazırlıklar yaptım ama karımın fikrini almak benim için önemli, ne dersin?” dediğinde tuttuğum nefesimi koyverdim, sesi keyifliydi ve bu beni tedirgin ediyor.

“Sen öncelikle bana nefes alacak alan tanır mısın? Üstelik ne yaptığını sanıyorsun biliyorsun ki normal bir çift değiliz, neden böyle davranıyorsun,” deyip birden arkamı döndüm ama keşke dönmeseydim.

Onun nefesini bu kadar yakınında hissediyorsam neden dönüyorum ki salaklık bende şimdi verdiği nefes yüzümü yakıp geçiyordu, koskoca mutfakta yer kalmamış gibi dibime girmese olmuyordu sanki. 
Sanki mümkünmüş gibi daha da yakınıma geldi elimde olmadan kalbim deli gibi atıyordu, ne ileri ne geri gidebiliyordum.

“Balayı konusunda hiç bir şey demedin Karıcığım?” dedi gözlerinde Munzur pırıltılar dolanırken.
“Atakan ya yer mi yok az ileri gitsene!” dedim hışımla ortamda bulunun yogun havanın bozulması için. Balayı konusunda duymazlıktan gelmeyi tercih ettim bir de bu konu hakkında konuşamayacağım, sıcak olmadı mı buralar.
“Ne oldu kocandan rahatsız mı oldun?” dedi kulağıma doğru yaklaşık fısıltıyla konuşurken, sesindeki o tuhaf tını ensemdeki tüylerin havaya kalkmasına neden oldu.
“Evet şu sıcak havada dibime girdin rahatsız olmam çok normal,” dedim kızgınlıkla bakarken.
Omzumla boynumun kesiştiği yere yaklaştı derince bir nefes aldıktan sonra öptü ve bende transa girmiş bir şekilde ne yaptığına bakıyordum.
Bir anda kendimi toparlayıp, “İyi geceler Atakan,” dedim çekilmesini umarak.
“İyi geceler karıcığım,” dedikten bir süre sonra geçmem için önümden çekildi.
Kendimi odaya attığında ise derin derin soluklanmaktan başka yapacağım bir şey yoktu, yatağıma yatıp uykumun gelmesini bekledim, gün aydınlanmaya başlamasına rağmen uyuyamıyordum ne kadar zaman geçti bilmiyorum zor zor uykuya daldım.

Uyandığımda ise aklıma dün gece ile ilgi düşünceler üşüşmüştü, deli adam önce özleşmeli evlilik için beni ikna ediyor sonra evlendiğimiz ilk gün yakınlaşıyor ama yok efendim yemezler neyin peşinde kim bilir neticede gerçek bir evlilik olmayacak dedik.

Üzerime siyah şort ve beyaz tişört girip odamdan çıkıp banyoya geçtim elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra Atakan'ın odasını görmezden gelip doğruca mutfağa gittim dün bıraktığım gibi duruyordu, hızlıca kahvaltılık bir şeyler hazırlayıp masaya yerleştirdim saat öğlen biri gösterirken tüm işim bitmişti bu süre zarfında uyanıp mutfağa gelmeyen Atakan’ı uyandırmak için odasına gittim.
İçeriye girdiğimde yüz üstü, dağınık bir şekilde yatıyordu, hava sıcak olduğu için üzerine bir şey giymemiş altında da siyah şort vardı.
Yatağına doğru yaklaşıp, “Atakan,” diyerek seslendim her seslenişimde sesim bir öncekinden daha yüksek çıkıyordu, ama Atakan’da uyandığına dair bir belirti yok.
Yatağın kenarına oturup omuzlarından dürtmeye başladım, “Atakan uyan artık öğlen oldu kahvaltı hazır,” diyerek dürtmeye devam ettim.
Mübarek ne ağır uykusu varmış ne yaptıysam uyanmadı acaba onun bana yaptığı gibi su dökerek mi uyandırsam? Tam aklıma geleni yapmak için yataktan kalkmıştım ki kolumdan çekildiği gibi kendimi yatakta buldum, seslice yutkundum kendime gelemeye çalıştım.
Önce derin bir nefes aldım, Atakan’ın o erkeksi kokusu boğazımı yakmış sert bir içki gibiydi canımı yakıyor iyi hissettiriyordu.

“Atakan ne yapıyorsun Allah aşkına ben sana kalk diyorum sen beni yatırıyorsun,” dedim işi vurdum duymazlığa vurarak,
Ne kadar sitem etsem de boş şuan onun yanında boy boyunca yatıyorum, birde yüzsüz gibi kolumu tuttu bırakmıyor, onun teninden gelen sıcaklık benim tenimde kayboluyordu, ben tavana bakar halde sırt üzeri yatıyorken Atakan yan dönmüş haldeydi, bana baktığını hissediyordum.
“Daha evleneli yirmi dört saat olmadan ne dırdır ettin be kadın,” dedi uykulu ve huysuz bir şekilde.
Sonra aldı beni bir gülme, gülmekten karnıma ağrı girene kadar susmadım neden mi koskoca Atakan Adras kadın dırdırına dayanamıyor, bağırıp çağırmak yerine sadece huysuzluk yapıyor işte bu çok ilginç ve sevimli. Onun bu hali öyle hoşuma gitmişti ki alay için değil hoşlandığını için güldüm.

“Komik olan ne?” deyip beni altına alınca gülüşüm yüzümde dondu.
Yeter ama artık kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyor buna bir dur demenin zamanı geldi bu ne arkadaş yok sarılmalar öpmeler bu iş böyle yürümez.

Tam bana doğru yaklaşırken konuşmaya başladım, “Ne yapıyorsun sen? Atakan dünden beri ne yaptığının farkında değilsin, ben seni kocam olarak görmüyorum biz seninle anlaşmalı evlilik yaptık ne çabuk unuttun, şimdi çekil üzerimden ve aklını topladıktan sonra kahvaltıya gel,” dedim sinirle soluyarak.

Benimde duygularım var bende insanım bir an hormonlarına yenilip benimle birlikte olduktan sonra zamanı geldiğinde boşanabileceği bir kadın değilim.
Biraz daha bana bu şekilde yaklaşırsa ben biliyorum kendimi aşık olacağım ona, çevremizdekileri inandırmak uğruna bana iyi davranması kalbime işliyor bunu inkar edemem.
Düğün arabasının arkasındaki 'Aşk Başa Düştü Açelya Kalbime' yazısı öylesine hoşuma gitmişti ki ama Atakan bunları benim için değil dedesinin vasiyeti için yaptı tüm bu uğraşta dedesini mutlu etmek için.

Bunları yaparken bana karşı duyguları da yok biliyorum, bir insan benim gibi ayran gönüllü değilse, bu kadar kolay tutulamaz kimseye gel gelelim Atakan öyle soğuk ve sert ki cehennem zebanisi diyorlar böyle biri evlenmeye mecbur bırakıldığı kadına aşık olmaz.
Sırf karısıyım diye bana yaklaştığını tahmin edemeyecek kadar salak değilim, onunda dediği gibi sadece vücudum onun dikkatini çektiği için böyle davranıyor, dün gece bornozla odasına gitmeseydin yada gecelikle karşısına çıkmasaydım hiç sorun yaşamayacaktık.

Şimdi de onu kahvaltıya çağırmasaydım o kendi halinde ben kendi halinde takılacaktık işte hepsi benim hatam.
Sözlerinden sonra Atakan’ın sinirle gerilmesini izledim sonra hiç bir şey demeden üzerimden kalktı bende odadan çıktığım gibi mutfağa gittim, yüzüm alev almıştı yanıyordum resmen.

Bilsem en ufak bir şekilde Atakan’ın beni sevdiğini bilsem, hiç şüphe etmeden onunla evliliğimi devam ettirmek için herşeyi yaparım ama biz zoraki şartlarda evlendik ve ondan böyle bir şey bekleyemem.
Mutfak masasının başında Atakan'ı bekledim uzunca bir süre sonra üzerine siyah kot pantolon ve koyu mavi tişört giymiş bir halde mutfağın önünden geçti ama içeri girmeden dış kapıya doğru ilerledi tabi bende hemen peşinden gittim.

“Atakan nereye daha yemek yemedim,” dedim içimdeki en saf duygularla.
Kafası çevirip öyle bir şekilde baktı ki bana onu ilk gördüğüm gün ki Atakan ile burun buruna geldim.
Öylesine katı sinirliydi ki nefesim tekledi, hani onca insanın korktuğu Cehennem Zebanisi karşımdaydı.
Bir kaç gündür uykuda olan canavarı uyandırdığımı anlayınca elimde olmadan yutkundum.

“Benim ne yaptığım seni ilgilendirmez git zıkkımlan!” dediğinde ise içimdeki o durdurmayı zor becerdiğim kavgacı tarafım ortaya çıkmak üzereydi.
İyilik yapanda kabahat diyerek bağırmak istesem de öfkeyle gözlerine bakmakla yetindim ama hata bende onun beni mıncırmasına izin verseydim yüzünde güller açardı değil.
Açelya kullanılmış mı kalbi mi kırılmış kimin umurunda herkes kendi keyfinde baksana gerçekleri adamın yüzüne vurunca özüne döndü.
Atakan vestiyerden anahtarını aldığı gibi kapıyı çarpıp gitti, en azından sinirli olduğunda nasıl davranmam gerektiğini bilirim. Biraz yüz verince ne zaman bana yaklaşacağını bilememek daha tedirgin ediyordu beni.

Atakan'la olan olaydan sonra doğru dürüst bir şeyler yiyemeyen topladım etrafı ben kimseyle küs olmaya dayanamam hele ki aynı evde yaşayacağım insanla küs kalmak...

Bir kere sıkılırım illa konuşmak isterim ama söz konusu Atakan olunca ya aramız çok iyi olacak yada hiç konuşmayacağız ortası yok.
Günün geri kalanını evde geçirip hiç bir şekilde telefona bile bakmadım zaten beni merak edecek birinin olduğunu da sanmıyorum.
En yakın arkadaşım dediğim kişi düğünümde bile yanımda değildi, ailem bile kızlarının düğününe yabancı biri gibi gelmişti.
Şöyle bir düşünecek olursam yanına gideceğim dertleşeceğim kimsem yok, evleneceğim kişinin her şeyim olmasını isterdim, birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız olmasın ama zamanı geldiğinde büyük bir ailemiz olsun.

Sanırım istediğim o büyük ailenin mimarlarından bir Atakan olmayacak, ondan boşandıktan sonra kendime en azından beni seven bir eş bulabilirim.
Bunları düşüne düşüne akşam yemeğini de hazırladım ve salona geçip televizyonu açtım öyle boş boş kanallarda gezinirken telefonum çaldı.
Demek ki neymiş şu saate kadar kimse beni merak etmemiş kendi ailem bile. Gel de buna üzülme gelde bunun için kalbin kırılmasın.
Ayaklanıp odamdaki çantamın içinden telefonumu çıkardım arayana bile bakmadan hemen açtım telefonu, çünkü biraz daha beklesem kapanacaktı.

“Alo,” dedim beklemeden cevap verirken.
“Kızım nasılsınız, Atakan’ı aradım ama açmadı,” diye yumuşacık ve merhametli sesiyle konuştu.
“Nazan anne merhaba iyiyiz, siz nasılsınız,?” dedim aynı şekilde  karşılık verirken.
“Kızım sabah arayıp rahatsız etmedik ama uygunsanız akşama bize yemeğe bekliyoruz,” dediğinde elimde olmadan yüzüm yanmaya başlamıştı.

Altan alttan siz yeni evlisiniz bir birinizle vakit geçirirken rahatsız etmek istemedik imasında bulundu resmen, akşama yemeğe gidince ne olacak kim bilir?
“Şey Nazan anne, Atakan evde yok nereye gitti bilmiyorum,” dedim moralim bozuk bir şekilde.
“Kavga mı ettiniz?” dedi endişeyle konuşurken.
“Kavga gibi değildi aslında ben biraz üzerine gitmiş olabilirim.” Bariz bir şekilde kendimi suçlu hissediyordum, suçumu da anneme itiraf ediyordum.

“Kızım üzülme sen daha birbirinize alışmadınız herşey güzel olacak ben inanıyorum, hazırlan gel bize Doğan Atakan’ı bulur getirir sen merak etme,” diyerek az da olsa rahatlamamı sağlamıştı.
“Teşekkür ederim Nazan anne ben hazırlanıp çıkarım.”
“Peki kızım bak bekliyoruz gecikme,” dedikten sonra telefonu kapattı.
Derince soluklanıp giyinme odasına gittim, siyah kalın askılı bol paça tulumu hızlıca üzerime geçirdim, kırmızı stiletto ile kombinimi tamamladım. Saçlarımı gelişi güzel bir şekilde topuz yaptıktan sonra makyaj yapmayı es geçip telefonumu cüzdanımı ve arabamın anahtarlarını el çantama atıp odamdan çıktım.

Ben daha buraya gelmeden arabam garaja park edilmişti evin kapısını kilitledim anahtarı da alıp garajdaki arabama binip Atakan'ın ailesini evine doğru yol aldım.

Arabamı bahçeye park ettikten sonra biraz tedirgin bir şekilde arabadan indiğim gibi kapıya gidip çaldım. 
Maya güzel gülümsemesiyle açtı kapıyı, “Hoş geldin yenge,” dediyse de yalan dan bir gülüşle cevap verdim.
İçeriye geçtiğimizde Atakan ve Doğan dışındaki herkes buradaydı, Buse annesiyle kuaförcülük oynuyordu. İlk defa böyle bir oyun olduğunu duydum ne yalan söyleyeyim Busenin annesinin saçını yapmasını izledim bir süre.

Taylor bey ve Nazan hanımla genel olarak havadan sudan sohbet ettik bir süre sonra Maya Doğan ağabeyin aradığını ve yolda olduklarını söyledi.
Nazan hanım “Madem geliyorlar sofrayı hazırlayayım,” deyince ona engel olup Maya ile birlikte sofrayı hazırladık.
Sofraya genel olarak baktığımda eksik bir şey yok gibiydi sonra tuzun olmadığını görünce tuzluğu almak için mutfağa geri döndüm tam o sırada kapı çaldı, Lexi kapıyı açmaya giderken bende tuzluğu almış yemek masasına doğru gidiyordum.

Önce Atakan girdi görüş alanıma rüzgar gibi geçip annesi ve babasının yanına gitti beni orada olduğumu fark etmemişti bile, yada önemsememişti.
Onun arkasından Doğan ağabey girdi salona sonra Atakan’ın öfke dolu sesi ilişti kulaklarıma.

“Bana yalvardın, en azından bir kez olsun Açelyayı karın gibi görmeyi dene dedin, denedim sana söz verdiğim günden beri bunu yapmaya çalıştım ama olmuyor anne. Ben onun gibi biriyle mutlu olamam bizim onunla gerçek bir evliliğimiz olamaz onu kadınım gibi görmüyorum tıpkı onun beni kocası olarak görmediği gibi,” dedi öfkeyle gürleyerek.
Onun sinirinden korkan Buse gözü yaşlı bir şekilde yanıma kaçtı, bacaklarıma sarılıp kafasını gizlediğin de ne yapacağımı bilemedim.
Buse'ye doğru eğilip sarıldım ona yavaş yavaş hıçkırmaya başlamıştı onun gibi yüzünde güller açan bir güzelliği bu kadar  çabuk ağlatıp üzdüğüm için Atakan'ı öldürebilirim.
“Seni hergele Annene bağırma almayım ayağım altına,” diyen Taylor beyin öfkeli sesiyle elimde olmadan titredim Atakan’ın kime çektiği belli oluyor.

“Oğlum, o kıza bir şans tanı ben biliyorum çok mutlu olacaksınız, bak sütümü helal etmem,” dedi ağlamaklı sesiyle Nazan hanım.
Bu öylesine gururuma dokundu ki o kadın benim için resmen yalvarıyordu. Tanımadığı bir kızı sevsin ona değer versin diye oğluna yalvarıyordu, Buse bana bu şekilde sığınmış olmasa yapacağımı bilirdim, Nazan hanım belki düşüncelerinde haklı olduğunu düşünüyor ama bu davranışı en çok beni yaralıyor, sanki Atakan’dan başka biri benim hayatıma giremez gibi sanki ondan başkası olmazsa ben mutlu olamazmışım gibi ne diye yalvarıyor ki?

Nazan hanımın sözlerinden sonra Atak bir şey demeyince devam etti sözlerine, “Oğlum bak senin karın olmak nasıl bir duygu olduğunu yaşasın seni zaten sevecek,” dedi son bir umutla.
“Merak etme sen anne ben ona Cehennem Zebanisinin Karısı olmak nasıl bir duygu göstereceğim,” dedi öfkeyle solurken.
Vay arkadaş yine mesele bana patladı iyi mi?


*******

Yeni bölüm Pazartesi günü gelecek canlarım:)
Bölüm nasıldı?
Açelya düşüncelerinde haklı mı?
Sizce gelecek bölümde neler olacak?
Sizi seviyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



*******

Yeni bölüm Pazartesi günü gelecek canlarım:)

Bölüm nasıldı?

Açelya düşüncelerinde haklı mı?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Sizi seviyorum.
Elif Diril.

✴ Aşk Başa Düştü! ✴KİTAP OLACAK✴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin