✴10. Bölüm✴

15.8K 690 41
                                    

Medya: Atakan

Kitabımızı tavsiye edin ki ailemiz büyüsün.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum,

Düşüncelerinizi benimle paylaşın:)

***Keyifli Okumalar Dilerim Bir tanecik okurlarım***



“Atakan bak gelme çok kötü olur,” dedim karanlığa doğru bakarken. İstemsizce koltuğa sinmiştim.
“Ben sana tercih hakkı sundum, yanlış tercih yapmak senin sorunun şimdi başına geleceğe razı ol,” dediğinde sesi yakından geliyordu öyle ki üzerimdeki çarşafla birlikte beni hızlıca kaldırıp kendi yattığı yatağa yatırdı.

Şaşkınlığımdan hiç bir tepki verememiştim, onun kokusuyla harmanlanmış yatakta kala kaldım. Üzerinden şaşkınlığımı atar atmaz öfkeyle cırladım.


“Hani sen yatağına hiç bir kadını almazdın, pis yalancı benim burada ne işim var?” dedim kızgın bir şekilde. Sinirden kalbim ölesiye hızlı atıyordu, kesinlikle sinirden başka bir nedeni olamaz.


“Yanlışın var ben birlikte olacağım hiç bir kadını yatağıma almam, bildiğim kadarıyla sen buraya uyumak için geldin yoksa başka planların varda söylemiyor musun?” dedi imalı bir şekilde konuşurken.

“Ah yarı uykulu bir haldeyken bile bu kadar sinir bozucu olman garip doğrusu, kıçını dönüp uyur musun?” diye sinirle soludum.


“Emriniz olur müstakbel karıcığım,” dedikten bir süre sonra düzenli nefes alışlarıyla uyuduğuna kanaat getirdim.

Yatağın biraz daha uç kısmına kayıp mümkün olduğu kadar ondan uzaklaştım ona sırtımı dönüp uyumaya çalışım, işin gerçeği deli gibi uykum olmasına rağmen uyuyamadım, saatin ilerleyen tik takları sinirlerime dokunsa bile uyuyamadım.

Hiç tanımadığım biriyle uyuyamam ki, bu bence saçma onca zaman her şeyi tek yapan biri için özelliklede. Komodinin üzerinde duran gece lambasını yakıp odanın az da olsa aydınlanmasını sağladım.

Yavaşça arkamı döndüm Atakan’ın uyurken ki haline baktım, şu haliyle bile masum durmuyor aksine huysuz bir hali vardı, nerdeyse kaşları çatık bile diyebilirim. Genelde insanlar uyurken masum görünürler anlaşılan cehennem zebanisi için durum farklı.

Atakan yanımda yatarken uyuyamayacağımdan emin olduğumda ise yavaş adımlarla yataktan çıkıp koltuğa doğru gittim, elimde çarşafımla. Kanepede yatıp üzerimi de örtükten sonra uykunun o güzel rahatlığında kendimi kaybettim.


Gün ışığı ve güneşin sıcaklığını beni rahatsız etmeye başladığında istemsizce gözlerimi açtım, saat kaç acaba? Telefonumda çantamda kaldı sanırım, yattığım yerde doğrulduğumda anlam veremediğini bir gerçekle yüzleştim, ya ben ne zaman geldim bu yatağa? Ah Atakan ah, yanından gittiğimi nasıl anladı ki ben kanepeye döndüğümde horul horul uyuyordu tıpkı şuan olduğu gibi.

Duvarda asılı duran saate baktığımda çoktan öğlen olduğunu gördüm, ardından da karnım guruldamaya başladı.

“Hayır seni sustursam bile bir yerlerin konuşmaya devam ediyor, bir yıl boyunca senden çekeceğim var anlaşılan, bir de bana zor adam derler bunu diyenler seni tanımıyorlar. Madem uyandırdın hazırlan öğlen yemeğine yetişelim, zaten gelinlik provan var ancak yetişiriz,” dedi hızla yataktan kalkıp banyoya giderken, açılan su sesiyle duşa girdiğini anladım.

Üzerimi giyebilmem için banyodaki kıyafetlerimi almam gerekiyor, bu nedenle banyoya girmeliyim ama bunu nasıl başaracağım bilmiyorum. Ya duşakabini kapatmamışsa, o zaman ayvayı yerim. Yataktan çıkıp şansımı denemek istedim bir anlık deli cesareti ile banyoya girdim, ah neyse ki duşakabinin kapısını kapatmış ama dünkü kıyafetlerim bıraktığım yerde yok işte tam da bu yüzden Atakan’la konuşmak zorunda kaldım.


“Atakan dün bıraktığım kıyafetleri bulamıyorum, nerede olduğu konusunda bir fikrin var mı?” dedim biraz yüksek bir sesle, su sesi yüzünden duyamayacağı bilirdi.


“Demek müstakbel karıcığım, banyo yaparken bana eşlik edecek ne büyük şeref,” dedi alayla birden düşakabinin kapısının kenarından başını uzattı.


“Delinin zoruna bak sen onu rüyanda bile göremezsin, uslu durup banyonu yapar mısın? Ayrıca kıyafetlerim nerede, bir türlü bulamadım,” dedim isyankar bir tavırla. Bir yandanda omuzlarına kadar görünen köpüklü Atakan gözlerimin şaşkınlıkla açılmasına neden olduğuna eminim.


“İlk olarak rüyalarıma karışamazsın ikinci olarakta kıyafetlerini kir çamaşır sepetine attım, giymen için temiz kıyafetleri camın önündeki koltuğa bıraktım madem eşlik etmiyorsun izin ver de banyo yapayım,” dedi gözüne doğru gelen köpükten habersiz bir şekilde baygın baygın bakıyordu.


“Çocuktan beterdesin yemin ediyorum,” deyip ona doğru ilerledim.
“Demek kararını değiştirdin bunu memnuniyetle kabul ederim,” dedi pişmiş kelle gibi sırıtırken.

“Saçmalama istersen,” dedikten sonra elimle gözüne doğru yol alan köpüğü sildim, sanki hiç bir şey olmamış gibi arkamı dönüp odaya gittim.

Koltuğun üzerindeki kıyafetlere baktım hepsinin üzerinde etiketi duruyordu, siyah kot pantolon ve krem rengi gömlek. Bunları ne zaman düşünüp akıl etti acaba, hayır kıyafetlerin geldiğini getirenin sesini falan da duymadım ki daha fazla düşünmeden hızla üzerimi giyindim, ben gömleğimin düğmelerini iliklerken Atakan giyinmiş bir halde girdi odaya.


“Hazır mısın?” “Evet hazırım saçlarını kurutta çıkalım, hasta olmanı istemeyiz değil mi müstakbel kocacığım,” dedim bana karşı kullandığı imayla.

Hiç bir şey söylemeden banyoya gidip saçlarını kurutmaya başladı, ah bu adam böyle söz dinlerse şu bir yıl kolay geçer gibime geliyor. Atakan saçı ile ilgilenirken bende bir süre telefonumda uğraştım, Atakan’ın işi bittiğinde saçları hafif dalgalı bir haldeydi, işin ilginç yanı ise çok iyi gözüküyordu. Koyu lacivert takım elbisesinin içine beyaz gömlek giyip hoş bir görüntü yakalamıştı, ayakkabılarını giydikten sonra bana dönüp konuşmaya başladı. “Ben hazırım gidip yemeğimizi yiyelim.”
“Telefonunu, araba anahtarını falan aldın değil mi bir şeyini unutmadın,”
“Sen bana bakma ben herşeyimi aldım Açelya, sen bir şey unutmadığın sürece sorun yok,” dedi kapıyı açarken.

“Yavaş olur musun, sana yetişmekte zorlanıyorum,” dedim hızla yanına giderken. “Lak lak yapmak yerine ayakların çalışsa bana yetişmende sorun çıkmayacak ama neyse.”

Atakan asansöre yönelirken bende dün gece tırmandığım merdivenler doğru gittim, çıkması zor olsa da inmek daha kolay iş değildi hani.

Aşağı indiğimde asansörlerin olduğu yerde beni bekliyordu, akşama nazaran daha fazla göz üzerimizdeydi, bende tereddüt etsem de koluna girdim.

Atakan’ın irkilmesinden bu davranışına şaşırdığına eminim ama dışarıya mutluyuz pozu vermemiz gerektiğinin de bilincindeyim.
Restorandan içeri girip cam kenarında ferah bir yere oturduk, garson bizi görür görmez hızla yanımıza geldi mönüleri bırakıp hafifçe geri çekildi.
Mönüyü inceledim sabah kahvaltısını kaçırdığımız için hafif bir şeyler yeme taraftarıydım ama nefsim açlıktan herşeyi yiyebilecek güçteydi.
“Karar verdin mi?” “Evet, hayır, emin değilim açlıktan herşeyi yiyebilirim,” dedim gözlerimi gözlerine kenetlerken, birazda kedi gibi baktım sanırım.
“O zaman biz iki tane kahvaltı tabağı istiyoruz, köfte ve patates kızartması da olsun. İçecek olarakta bir portakal suyu ve filtre kahve, kolay gelsin,” deyip mönüyü garsona uzattı.


“Bir kaç gün sonra gelinlik giyecek biri bu derece yemek yemesine izin vermemelisin” “Seninle evlenecek olan ben değil miyim? Ben halimden memnunsam demek ki”

Tam Atakan'a cevap verecekken telefonum çalmaya başladı. Telefonu çantamdan çıkarıp arayan kişiye baktım, numara kayıtlı değildi. “Alo,” dedim temkinli bir sesle, Atakan’da yandan yandan tepkimi izliyordu.

“Merhaba ben Atakan'ın annesi Nazan, kızım düğün için istediğin eksik olduğunu düşündüğüm bir şey falan var mı? Gönlünde kalan, aklını kurcalayan bir şey varsa söyle lütfen,” dedi içtenlikle.

“Teşekkür ederim efendim, inanın Atakan herşeyi düşünüyor bu yüzden düğün konusunda rahatım, sizin istediğiniz bir şey var mı? Sonuçta oğlunuz evleniyor anne olarak ne isterseniz hakkınız,” dedim yüzümdeki tebessümle bir yandanda Atakan’a bakıyordum. Annesinin aradığını duyduğundan bu yana pür dikkat dinliyordu bizi.

“Kızım aslında bir şey var ama bununda senden istemeye çekiniyorum,” dedi derince iç çekip bekledi.
“Yapabileceğim bir şeyse neden olmasın, çekinmeyin lütfen biz yakında aile olacağız değil mi?”

“Ah güzel gözlü kızım bunu duyduğuma nasıl sevindim anlatamam. Atakan’ın ağabeyi Doğan ailesiyle birlikte Amerika’da yaşıyorlar, bir evladıma böylesine hasret yaşıyorum. İstiyorum ki siz evlendiğinizle bizimle yaşayın, Atakan işlerin başına geçtiğinden bu yana kendi evinde yaşıyor, kırk yılda bir aynı sofraya zor oturuyoruz. Sen kendi annenden de biliyorsundur, evlat başka bizim için anne olduğunda sende anlayacaksın. Atakan bunu kabul etmez biliyorum, kararı kendi evinde yaşamak belki sen ikna edebilirsin bunu onunla konuşmanı istiyorum,” dedi hafif ağlamaklı bir sesle. Çocuklarına olan bu sevgisin taktire şayandı doğrusu, kaç anne çocuklarına bu kadar büyük bir sevgi besleyebilirdi ki?


“Nazan hanım siz hiç merak etmeyin ben Atakan’la bu konuyu konuşacağım birlikte karar veririz ama onunla konuşmadan kesin bir şey söyleyemem.”

“Teşekkür ederim güzel kızım, kendine dikkat et görüşmek üzere,” dedi sevinçli bir halde. “Sağlıcakla kalın,” dedikten sonra telefonu kapattım.

“Benimle konuşacağın konu neymiş bakalım,” dedi meraklı bakışlar atarken. Ben konuşmaya başlamadan kahvaltımız geldi, garson servisi yapıp gittikten sonra doğruca portakal suyumdan bir yudum içtim, akşamdan beri konuşuyoruz bir bardak su içmedim ne yapayım susadım.

Her şey bir yana zaman kazanmaya çalışıyorum Atakan’la tek yaşayacak olsak bir yıl rahat geçerde, ailesi ile birlikte yaşarsak aynı odayı paylaşmak zorunda kalırız bunun sonunda ne olur kim bilir?
“Evet seni dinliyorum.” “Annen evlendikten sonra onlarla birlikte yaşamamızı istiyor, bu konuyu seninle konuşmamı ve ikna etmemi istedi. Uzun zamandır ailenden uzakta yaşadığın ve kendine ait bir hayatın olduğu için bunu kabul etmeyeceğini düşünüyor,” dedim bir çırpıda konuşurken.

“Doğru düşünüyormuş, ailemle aynı evde yaşamamız demek aynı odayı paylaşmamız anlamında gelir. Bu ikimiz içinde sorun olur hem benim rahatım yerinde, sen ister misin evlendikten sonra kaynananla yaşamayı üstelik görümcende yanında olacak,” dedi olumsuz yanıt vermem için bahaneler üretirken.

“Kaynanam başka biri olsa istemezdim belki ama Nazan hanım bana annemden daha ilgili davrandı, bunu gösteriş için yapmadığını biliyorum. Maya konusuna gelirsek kız kardeşinde gayet içten ve sevimli biri, üstelik okulu var onu ne zaman göreceğim ki? Ayrıca evlendikten sonra aile şirketimizin başına geçeceğim hal böyle olunca Nazan hanımı da çok az göreceğim, bu nedenle aynı evde yaşamak benim için sorun değil. Tek bir konu var aynı oda meselesini nasıl halledeceğiz, buna bir çözüm bulursak anneni mutlu etmeyi isterim,” dedim yumuşakça konuşurken.

“Ha diyorsun ki kaynanamdan şikayetçi değilim, ailem için söylediğin güzel sözler adına teşekkür ederim, kusura bakma ama oda konusunda yapabileceğim bir şey yok. Ailemle yaşarsak aynı odada kalmaya razı olacaksın. Sizin şirketinizle ben ilgilenirim, senin çalışıp yorulmana lüzum yok,” dedi sanki çok sıradan bir şeyden söz eder gibi. Bir yandan da kahvaltı etmeye başlamıştı rahatlığına hayranım doğrusu.

“Teşekkür ederim ama aile şirketimizle ben ilgilenirim, bunca zaman bunu yapmam beklendi dedemin vasiyeti. Zaten seninle anlaşmamız uzun sürmeyecek bu nedenle iş konusuna hiç girmeyelim,” dedim kesin bir dille.

“Baban bunu istiyor, güçlü damadının şirketini yükseltmesini herşeyi ayakta tutmasını istiyor yalan mı? Bu evliliğe razı olmasının en büyük nedeni buydu güç kazanmak,” dedi dişlerinin arasından konuşurken.

“Bana mı sinirlendin yoksa babama mı sinirlendin bilmiyorum ama benden sana tavsiye sakinleş etraftaki insanlar bize bakıyorlar,” dedim yalancı bir tebessümle elini tutarken.

“Neyse ne kahvaltını yap.”
Bu tepkisinden sonra elimi çekip kahvaltımı yapmaya başladım, mideme giren yemeklerin mutluluğuyla az da olsa gerilen sinirlerim yumuşamıştı.
Yemek boyunca ikimizde konuşmadık, Atakan'da uyandığımız ilk ana nazaran daha sinirliydi bunun nedeni dışarda fotoğrafımızı çekmeye çalışan magazinden insanlar mı yoksa ben miyim bilinmez.
“Atakan ailenle yaşamak konusunda ne karar verdin, kararını benimle paylaşırsan sevinirim,” dedim daha sakin bir şekilde yüzüne bakarken.

“Onların yanında sürekli rol yapmamız gerekecek, bunun üstesinden geleceğine inanıyor musun? Seninleyken mutluymuş gibi yapmak kolay olmayacak, her saniye sinirlerimin sabrını deniyorsun,” dedi soğuk bir sesle, bakışlarındaki huzursuzlukla süzdükten beni.

“Benim içinde tek yaşamak daha iyi tabi ki, daha az yalan daha rahat hayat ama seni kararına da saygı duyarım.”
“Bunu duyduğuma sevindim zira çoğu zaman benim fikirlerime saygı duymak zorunda kalacaksın.”

“Her seferde sert tavırlar sergilemesen olmaz mı? Senin şirkette falan işin yok mu? Ben gelinlik provasına geç kalacağım hadi biran önce çıkalım.” Benim bu haklı isyanımdan sonra hesabı isteyip ödedikten sonra bakışlarını üzerimde dikip konuşmaya başladı.

“Düş önüme,” dedi bıkkınlıkla “Hayır önüne düşmeyeceğim yanından gitmeyi tercih ederim,” dedim dişlerimi gösterecek kadar sırıtırken.

“Daha önce baş belası olduğunu söylemiş miydim?” “Evet dün gece bunu net bir şekilde belirttin,” dedim yine uslanmaz bir şekilde.

Restorandan çıktıktan sonra vale arabayı getirdi, Atakan valeye bahşişini el çabukluğuyla verip arabaya yöneldi, önce benim kapımı açıp binmenin sağladıktan sonra kendi de sürücü koltuğuna geçti.

Daha önceden aldığımız gelinliği bir iki düzeltme için bir moda evine vermiştik, bu da son provaydı gelinliği teslim alacaktım. Anlaştığımız moda evine geldikten sonra Atakan inmek için müsait bir yerde durdu, çok zor bir adamdı ama kolay olan biriyle hayat fazlasıyla sıkıcı olurdu.

“Bıraktığın için teşekkür ederim müstakbel kocacığım, sana iyi işler bir iyilik yap ve çalışanlarına karşı sakin davran,” diye öğüt verdikten sonra çıktım arabadan, ben moda evine girene kadar Atakan gitmemişti sanırım içeri girmemi bekliyordu.

İçeri girip beni karşılayan Nil hanıma tebessümle baktım. “Hoş geldiniz efendim, bizde tam gelinliğinizi hazırlıyorum buradan buyurun lütfen,” diyerek soyunma odalarını işaret etti. İçeri girdiğimde gelinliğim orada beni bekliyordu, soyunup görevlinin yardımıyla da gelinliği giydim. Nil hanım bana hayretle bakıyordu, hani iki gün önce rahatlıkla olan gelinlik neden dar geliyor dercesine.

“Ah Nil hanım düğün yaklaştıkça heyecandan fazla kaçırdım yemeği yoksa bir sorun yok gelinlikte merak etmeyin,” dedim utangaç bir şekilde başımı önüme eğerken.

“Açelya hanım merak etmeyin arkasındaki ipleri daha gevşek bağladığımızda bu sorun ortadan kalkacak,” birazda emin olamayarak.
“Teşekkür ederim çok uğraştırıyorum sizi kusura bakmayın,”
“Olur mu efendim görevimiz, Atakan bey herşeyin kusursuz olmasını istiyor, siz ne isterseniz yapmamız için özellikle istekte bulundu,” dedi beni şaşırtarak, Atakan’ın Nil hanımla konuştuğundan haberim yoktu.
“Çok ilgilidir sağolsun.”
Gelinlikle ilgili son düzeltmeler de yapıldıktan sonra üzerimi değiştirip gelinliğimle birlikte moda evinden ayrıldım. Dışarı çıktığımda Atakan’ın kapıda olmasını tabi ki beklemiyordum, arabayı orada görünce ona doğru yaklaştım.

Camdan kafamı uzatıp baktığımda Atakan’ın kafasını koltuğun baş kısmına yaslamış uyuyor halde olduğunu gördüm. Cama tıklattım uyanması için ama uyanmadı sonra indiğim yerden tekrar arabaya bindim kapıyı bile kilitlemeden nasıl uyuya kalmış anlamıyorum.
Gelinliği arka koltuğa bırakıp tekrar Atakan’a döndüm, elimle yanağına dokundum vallahi sadece uyandırmak için.
“Atakan hadi uyan,  Atakan...” dedim biraz sakin bir şekilde uyandırmaya çalışırken.
“Uyansana ne adam, korkutma beni Atakan,” dedim bu sefer bariz bir şekilde bağırarak.
Ellerimi omuzlarına koyup sarsmaya başladım, “Atakan aç gözünü!” diye bağırmam bile etki etmiyordu.
“Atakan...”

******
Yeni bölüm: Salı günü gelecek

Bir tanelerim bölüm nasıldı?

Gidişattan memnun musunuz?

Sizce gelecek bölümde neler olacak?

Sizleri seviyorum.

Elif Diril



✴ Aşk Başa Düştü! ✴KİTAP OLACAK✴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin