2.Anlaşma

446 59 27
                                    

Şehvet rengi kırmızının hakimiyeti altında can çekişen bir odadaydı, Jimin. Zorla çalıştırıldığı bu zengin barın, üst katta sex odası olarak ayrılmış birkaç para tuzağından birinin içinde, yatağa oturtulmuştu. Korkuyla etrafına bakınmaya devam etti, masumluğunu kirli vücuduna hakim kılmaya çalışan gözyaşları eşliğinde çaresizlikle parlıyordu gözleri.

Hıçkırıklarına son vereli dakikalar olmuştu ancak zangır zangır titreyen vücudunun yansıttığı; tekrar tecavüze uğrama korkusu, tüm benliğini ele geçirmişken bu geniş yatakta oturmak onun için ölüm kadar korkutucuydu.

Sessizce yutkunarak etrafında konumlanmış, güçle parlayacak dikilen iri adamlara baktı. Kaçması imkansızdı.

Kapının önünde dikilen kazuletle göz göze geldiğinde bakışlarını hızla kaçırdı ve derince soluklanmaya başladı. Üzerinde gezinen sert bakışları ve kuru dudaklardan koparak korkusuna atılan alaylı gülümsemeleri hissedebiliyordu. Sertçe yutkundu. Artık, bacaklarına gömmüş olduğu başını hareket ettirmekten bile korkar durumdaydı.

Sessizce gözlerini etrafta gezindirmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Bir kez daha odanın kırmızı atmosferini ezberleyerek dikkatle bakındı günahkar odanın her bir fantazik ayrıntısına. Reddettiği kirli dokunuşlar ilk kez acımasızca vücudunda gezinirken de böyle bir odadaydı. Elleri bağlı... savunmasız ve yalvarmaktan başka hiç bir şey yapamayan... Zihinine hücum eden görüntülerle tiksinerek yüzünü buruşturdu. Bu odayı yaptıran paragöz pisliği çok iyi tanıyordu. İğrenç dokunuşlarını, yalvarışlarından zevk alan şişman bölgesini ve insafsız kişiliğini...

Midesine giren ani krampla sarsıldı ve ağlamaktan kızarmış olan gözlerini sıkıca yumdu. Yaşadıklarını o seçmemişti. Ama en kötüsü, yaşayacaklarını da seçemeyecek kadar aciz olmasıydı.

Masumlukla parlayan irislerini kirliliklerden koruyan beyazlıklar, ondan izin istemeksizin tekrar dolarken tüm korkusuna rağmen bulmakta zorlandığı sesiyle, güçlü sarışının iri adamlarına sordu, "Beni nereye götüreceksiniz?"

......

Striptizci çocuğun, adamları tarafından odaya alınmasının ardından; ayrılmış randevusu için güvenilir adamı, Bong Hwa'yla birlikte yola çıkmıştı. Arabaya binerken, dudakları pek de masum olmayan bir memnuniyetle yukarı doğru kıvrıldı.

Kolay olacaktı.

Eğlenen ses tonuyla, "Hwa," diye seslendi, şoför koltuğuna geçen sağ koluna, "Güzel çocuk, değil mi?"

"Kesinlikle, efendim." diyerek yanıtladı onu Bon Hwa. Birlikte büyümüş olmalarının getirisiydi, resmiyetin içine korkusuzca kattığı samimiyet. İşvereni olan dostu için keyifle gülümsedi, "Eğlenceli olacağına eminim,"

Aynadan göz göze geldiklerinde, ikili keyifle gülümsedi. Gerçekten kolay olacağının bilincindeydiler.

......

Zorunda kaldığı için, kibar bir davette bulunmak zorunda kalan evsahibinin, zevksiz villasına geldiklerinde; gelmelerini bekleyen güvenlik, onlar için bahçe kapısını açtı ve Hwa, arabayı hızla park ettikten sonra efendisine, resmi bir saygılıyla hizmet etti.

Arabadan indikleri anda, koşuşturarak yanlarına gelen ve saygıyla eğilen sevimli birkaç hizmetli kızın yönlendirmesiyle içeri girdiklerinde, ifadesiz gözleriyle etraftı taradı Taehyung.

Geldildikleri kahverengi tonlarının hakimiyeti altında olan büyük ev, karamsar ve eski kafalı bir adam tarafından dizayn edilmiş olduğu açıkça belli oluyordu. Sessiz ortamı dinleyerek adım seslerini belli bir ritimde ayarladı. Yüzünü buruşturmamak için, dudaklarında sahte bir gülümsemeyi misafir ediyordu.

"Bay Benjiro, oturma odasında sizi bekliyor efendim." dedi hala onlara eşlik eden kısa boylu minyon kız. Oldukça masum bir yüzü vardı ve böylesine iğrenç bir herifin evinde çalışıyor olması, her an tehlikede olduğu anlamına geliyordu.

Uzun koridor boyunca yürümeye devam ederken, hafifçe başını sallayarak onayladı onu. Dikkatle taradığı evin, neredeyse her bir noktasını karanlığa boğmak adına, tüm perdelerin indirilmiş olması kaşlarını çatmasına neden oldu. Güneşin, eve hayat vermesinin nasıl da engellendiğini gördükçe garipsemişti Taehyung.

Değerli ancak bir o kadar da keyifli saniyeler ardından, sonunda konuk odasının iki parçadan oluşan geniş kapısını gördü.

Kapı, gardiyan gibi önünde dikilen zayıf bir çocuk tarafından açıldığında, tıpkı az önce tamamlamış oldukları kasvetli koridor gibi, güneşin büyük perdeler tarafından engellenmiş olduğu karanlık bir odaya giriş yaptı. Kendinden emin duruşu yanında bulundurması gereken tek fazlalıktı ve arkasında, onu takip eden Hwa'ya eliyle, orada beklemesini işaret ettikten sonra, gözlerini odada gezindirdi.

Gözleri, tüm o pahalı ancak bir o kadar da zevksiz mobilyalarla basitçe döşenmiş büyük odadan bile daha az ilgi çekici olan kirli bakışlarla kesiştiğinde, bir Japon olduğunu kanıtlayan adama ufak bir baş selamı bahşetti ve yüzündeki kendinden emin gülümseyi genişleterek; muhtemelen otoriter görünme gayesi nedeniyle onu ayağa bile kalkmadan karşılayan bar sahibine doğru adımladı.

"Hoşgeldiniz,"

"Hoşbulduk," diye karşılık verdi Taehyung, tek kişilik siyah koltuğa otururken, "bu nazik davetinizi neye borçluyum?"

Adamın gergince boğazını temizlediğine şahit oldu. Bu, yüzündeki samimiyetsiz gülümsemesini büyütürsen öne doğru eğildi.

"Yoksa saat 11 civarı yaşanan ufak tatsızlıktan mı bahsedecektiniz?"

Bu laragöz adam, yüzündeki gerginliği gizlemekte öylesine başarısızdı ki...

Alayla ifadesini gizleme zahmetine girişmeden, ona doğru yürüdü Taehyung. Hwa, yalnızca birkaç metra gerisinde, kapıyı kolluyordu ve belindeki silah, dili kadar bile onu koruyamazken, yanındaydı ve tehdit, birinci planı konumundaydı.

"Ah," dedi sahte bir şaşkınlıkla, "size karlı bir anlaşma sunmak için buradayım,"

Para yemekten zevk alan, görmemiş Japon; sertçe yutkunduğunda, güçlü sarışın oturuşunu düzeltti.

"Dinliyorum..." diyerek bir korkağın sesiyle onaylandığında, kalın ses tonunun etkilediği teklifi, sunmaya başladı. Açık bir tehdit... her şeyin küçük anahtarı olabilmekteydi...

"Böylesine prestijli bir mekanın, kan lekeleriyle süslü gazete manşetlerinde boy göstermesini istemeyiz, değil mi?" Meydan okutarak gülümsedi, gözlerinden okunan eğlence, karşındaki zengin Japon'u, soğuk terler akıtmaya zorluyordu.

"Ancak elbette ki, bunu için ufak bir taviz vermeniz gerekecek."

"İstediğin ne?" dedi, resmiyetle yalnızca birkaç dakika içerisinde işini bitiren saygısız. Onun için önemli olan tek şey, bir çok zengine yalakalık yaparak elde ettiği düşmanların ve parasızlığın kapısına dayanmasını engelleyen gelir kaynağı, BpJ Bar'dı.

"Bana şu an adamlarım tarafından güvenliği sağlanan o sarışın striptizciyi bahsettiğiniz sürece, şüpheniz olmasın."

Adamın yüzü, aniden buz kesildi ve gergince akıttığı terler, alnında birer parıltı gibi belirirken, Taehyung'un gözlerinden çekinerek kafasını eğdi. Ardından ise, korkarak, elinde kalan son kozu kullanacağı sorusunu yöneltti, "peki ya müşteriler, onların çenesi nasıl kapatılacak?"

Taehyung soğukca gülümserken, tehditkar gözlerini kıstı, "Lütfen bana, yöntemlerimi sorguladığınızı söylemeyin, Bay Benjiro."

"Tamam!" dedi beklenen bir teslimiyetle, "Medyayı sustur yeter! İstediğin herşeyi alabilirsin!"

Ayağa kalkmadan önce keyifle gülümsedi ve ağır adımlarla kapıdan çıkmadan hemen önce, kafasını, kendisine korkuyla bakan adama doğru çevirdi. "Ceset kaldırıldı ve müşteriler cepleri dolu bir şekilde mekandan ayrıldı. Ancak eğer bir tanesi bile, ufak bir ters hareket yaparsa, kellesinin bende olduğunu bilmenizi istiyorum.

İyi akşamlar Bay Benjiro. Çok doğru bir seçim yaptınız."

Stripteaser | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin