4.İlk Temas

425 57 106
                                    

Öhöm öhöm, bu bölüm hala övgülerimi kabul etmemiş olsa da, beni her bölümde " *-* " yapan @M-iraJanee ile birlikte yazılmıştır. Fena halde yardıma ihtiyacım vardı, tekrar teşekkür ederim

Zaten eşsiz olan anlatımıyla, nereleri onun yazdığını anlarsınız : )

Neyse, hadi keyifli okumalar...

-------

Göz kapakları perdesini usulca kaldırdığında, bulanık görüntüyle acılı bir nefes aldı küçük olan. Başı ağrıyordu, bulanık görüntü karşısında alnını tuttu fakat yaptıklarının bir değerinin olmadığı kanısına varması birkaç saniyesini aldı. Ses telleri yırtarcasına zorlamış olduğu boğazı iğne batıyormuş gibi hissettiriyordu. Çırpınmaktan bitap düşen bedenini uzandığı halısız zeminden kaldırmak istedi. Usulca, titreyerek havalandı ufak gövdesi. İçinde bulunduğu odaya göz attı, hâlâ sis şeklini koruyan görüntü karşısında sızlansa da göz kapaklarını ovdu ovuşturdu yavaşça. Başı feci ağrıyordu ve ağlamaktan şişmiş gözlerini ovuşturmayı bıraktığında, içinde bulunduğu ama en çok da esir olduğu odaya baktı.

Kırmızı.
Sonuna kadar kırmızı.

Titredi, gördüğü şey onun aklını bir bulamaca çevirirken yine o günleri hatırladı, tiksinerek. Hatıralar bir bıçak gibi battı zihnine. Gözyaşları bir kırlangıç edasıyla pınarlarından taşıp, göz aklarına dolarken, dehşet verici yaşanmışlığı düşündü, Jimin. Bir yılan gibi tenine sarılan acıyla ruhu kavruldu.

Kırmızıydı işte.

Gecelerce acıya ortak olduğu ve kanamalarını durdurmaya çalışırken istemeyerek çığlıklar attığı o iğrenç yerin aklında kalan en can yakıcı hatırasıydı kırmızı. Parmak uçları titredi, göz kapakları istemsizce kepengini görüşüne vururken bir kez daha şehvet renginden nefret etti.

Oda kırmızıydı; bir ebru sanatı gibi, sanki berbat bir tablo gibi kırmızı ve mavi geçişler vardı bu lanet yeri, tüm evden ayıran duvarların renginde. O barın, sürtük odalarından birinde olmadığının çoktan farkına varmıştı ancak aklı almıyordu. Dün gece olanlar... birer kabus gibi kanını korkuya buluyordu. O altın saçları tehlikeyle parlarken yanına yaklaşmış olan ve tüm bedenini korkuyla kaskatı eden cümlesini unutamıyordu.

Boğuk sesi, yeniden kulaklarında yankılandı, "Artık benimsin,"

Ne yapacaktı? Küçücük bir pencereyle süslenmiş, kırmızının şehvetine bulanmış odada zavallı iradesizliğine neler çektirecekti o pislik?

Gözleri, kaçabileceği ufacık bir delik ararken; küçük bencereye sabitlendi. Demirlerle desteklenmiş camlardan kurtulabilen az miktar ışığın içeriye bir hayalet emsali süzülmesine izin veriyordu. Bir hapishaneden farksız olan bu iğrenç yerde neler bekliyordu onu? Gözyaşları, evlerinden usulca intihar etmeye başladığında, özgürlük bayrağını sallayarak bir dal misali kondu yanaklarına ve tuzlu sıvı, müthiş bir yavaşlıkla akarak önce dudaklarına sonra da titreyen çenesine kondu. Ama en çok da kalbine, aklına vurdu. Kurtulmayı istedi. Ailesini son kez görmeye olan açlığının her saniye kavurduğu kalbinin artık durmasını istedi.

Ölümü istedi.

Kırmızının okyanusuna bulanmış bu kirli yerde daha fazla kalmak istemiyordu çünkü ne zaman gözlerini şehvetin rengine çevirse, aklına tecavüze uğradığı o berbat yer, en çok da o iğrenç herif geliyordu. Ve bitkin zihni, bunu kaldırabilecek kadar dirençli değildi, tıpkı vücudu gibi.

Stripteaser | VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin