"Ah...bu..bu ses...neler oluyor böyle..?"
Artık hiç gücüm kalmamıştı. Hiçbiryerimi kıpırdatamıyordum. Görüşüm bulanıktı, kaçmaktan bıkmıştım. O zaman o an öleceğimden adım gibi emindim ama birşey, birşey bana kaçmaya devam etmemi söylüyordu. Ne olduğundan emin değildim ve bir şekilde ayağa kalkıp nereye gittiğimi bilmeden koşmaya devam ettim.
Henüz koşmaya yeni başlamışken ayağım takıldı, beton yığınından aşağı yuvarlandım. Sol kolumu ve sağ bacağıma bir beton parçasına çarptım. Bir süre yerde öylece yattıktan sonra bir ses duydum. Benim yaşlarımda olan birinin sesiydi bu. Ağlıyordu. Kim olduğunu görmek için neredeyse dörtte üçü yıkılmış olan bir duvardan destek alarak ayağa kaltım ve sesin geldiği yöne doğru baktım.
Haklıydım, benim yaşlarımda bir gençti gördüğüm. Annesinin ölü bedeninin başında ağlıyordu. Ona yardım etmek istedim, bunu gerçekten istedim. Bütün güçümle onun yanına gittim. Elinden tutup onunla birlikte kaçmaya başladım. Adını bilmediğim bu genç hala ağlıyordu. Bir sığınak bulmalıydım ama nerden? O sırada yakında olması gereken bakkalın bodrum katı geldi aklıma. Hemen hemen bütün binalar yıkıldığından bulmam biraz zaman aldı. Bodrum katına girmek için açmamız gereken kapağın üstünde büyük enkaz parçaları vardı. Betonların birazını kaldırabildiğim kadar kaldırdım ve yaşıtım olan bu gençle bodrum katına indik.
Bir fener buldum. Hemen yakıp etrafı biraz aydınlattım. Genç ağlamayı daha yeni yeni kesmişti. "Adın ne?" diye sordum. Genç ağlamaktan kıp kırmızı olmuş o gözleriyle bana baktı. "L-Lance.." diye cevap verdi. "Merak etme Lance, seni koruyacağım. Bu arada, benim adım Keith" dedim. Buraz daha mutlu görünüyordu. Dışardan hala bombalama sesleri geliyordu. Lance bu seslerden korktuğu için kulaklarını kapatıyordu.
"N-Neden bunlar bizim başımıza geliyor? B-Biz daha çocuğuz, daha 13 yaşındayız biz..neden, neden?"
Bişey söylemek istedim ama söylemeyi düşündüğüm şeyler onu daha da üzebilirdi. Kalbini kırmak istemedim. O, o çok iyi bir insandı. Üzülmeyi asla ama asla hak etmiyordu. Bende sessiz kalmayı tercih ettim. Hayat adil değildi, bunu o da biliyordu. Kalabildiğimiz kadar hayatta kalmalıydık, en azından bu depoda biraz yiyecek ve su vardı. Bunlar bize bir süre yeterdi.
Yiyecek ve suyumuzun sonuna gelene kadar hayatta kalmayı başardık. Soğuktan dolayı Lance hastalanmıştı ve ateşi vardı. Bedeni adeta yanıyordu. En yakın dostum gözlerimin önünde ölüyordu ve ben bunun hakkında hiçbirşey yapamıyordum. Sonunda ben de limitime ulaştım. İkimizde yerde öylece yatıyorduk. Yaşadığım şeyleri düşünmeye başladım. Bütün bu olanlar olmadan önceki yaşamımı. Bir süredir Lance'in elini tutuyordum. Göz kapaklarım yavaş yavaş ağırlaştı, pes etmek istemiyordum ama tek yapabileceğim şey buydu. Göz kapaklarım kapanır ve kalp atışım yavaşlarken ölmeden önce hissettiğim son şey Lance'in o buz gibi eliydi.
"Üzgünüm Lance, seni koruyamadım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{Bir Sonraki Hayatımızda Buluşalım}
Fanfiction"Seni hep sevdim ve hep seveceğim. Bu yüzden seni koruyacağıma söz veriyorum" -Keith "Seni hep sevdim ve hep seveceğim. Ama ilk önce senin gitmen..bana çok koyuyor" -Lance ©Nadiasyahda13 {Instagram}