Bazen çareyi kaçmakta buluruz ama ben genelde kaçmakta bulurdum.
Ne zaman sıkışsam ne zaman kovalansam hep kaçardım. Bu günde kaçtım her zaman ki gibi. Çünkü canım yanmıştı.Arkamdan seslenen Egemen ve Melis'i hiçe sayarak yolumu kursa çevirdim.
Okul kıyafetlerimden kurtulup pantenlerimi ayağıma geçirip kendimi bilmediğim sahil kıyısına vurdum.
Denzin sakin havası iyi gelmişti bir yerde. Kasvet bulutları dağıldı etrafımdan. Zaten bulutlardan nefret ederdim. Yabancı yok kabul ediyorum kara bulutlardan korkarım ben ne zaman hava yağmurlu olsa ya Alya yada annemle paylaşırım yatağımı.
"nereye kayboldun beş dakikada be kedicik bu ne hız.?"
Gözlerim şaşkınlıkla ne zaman geldiğini bilmediğim Deniz'e kaydı.
"sen ne zaman daha doğrusu neden geldin?"
"Levent beyin emri bu gün okulu kırdığın için. O değil sen kafayımı yedin hiç bilmediğin bir şehirde sabahtan beri ne yaptın."
Sabahki konuşmamızı unutmuş gibi yapması beni sevindirmişti.
"Bir şey yapmadım bütün gün burada oturdum sadece."
"sen sahiden delisin o kadar çok korktum ki sabahtan beri seni arıyorum bir daha asla böyle bir şey yapma kedicik."
"telaş etme nede olsa çocuk değilim bana bir şey olmaz."
"sana bir şey olacağından değil Levent beyin emanetsin sen bana yani buraya alışasıya kadar benim zimmetimdesin kedicik o yüzden benden habersiz hiç bir şey yapamazsın hadi bakalım kalk şimdi eve gidiyoruz."
"ukala olduğunu daha önce söylemişmiydim."
Dedim sitemle oturduğum banktan kalkarken.
Ayağımda pantenler olduğu için neredeyse düşecektim ki belime dolanan kollar buna son anda engel oldu.
Mavilerine o kadar yakındım ki neredeyse burunlarımız değecekti.
Hiç bu kadar yakından bakmamıştım renginden daha açık renkte olan harelerine.
"dikkatli ol sakar kedicik. İlk günden sakatlamıyalım seni."
"hiçte bile sakar değilim." diyerek kollarının arasından hızla çıktım.
Ama gözleri o kadar güzel bakmıştı ki gözlerime biraz daha izlemek isterdim oysa Eskişehir de apartmanın önünde hiç bu kadar dikkatimi çekmemişti."motor mu bununla mı gidicez."
"valla arabam olmasını bende isterdim ama malesef babam henüz iki ayın lafını yaptığı için binemiyorum e hadi atla."
Motorun diğer tarafına ayağımı atıp rahat bir pozisyon aldım.
"sıkı tutun hızı severim."
"bence sen sıkı tutun ukalacık zira ben korkmuyorum ama sen hiçte öyle durmuyorsun."
Aynadan bana bittin sen bakışı atarken birden gazı köklediği için geriye doğru sendeledim eğer tutunmasaydım neredeyse düşecektim.
"canıma kastın mı var."
Diye bağırdım duymasını umarak. Duymuş olacak ki 'evet' cevabı gecikmedi."iyide kursa gitmeyecek miydik.?"
"hayır bu gün akşam yemeğinde bizdesin babam sen bu gün okuldan kaçınca merak etti seninle yakından ilgilenmek istiyor."
Birlikte büyük siyah bir kapıdan geçip evin bahçesine ulaştık.
Evi görür görmez hem gözlerim hemde ağzım yuvarlak biçimini aldı.
"oha bizim mahalle kadar. Sen gerçekten burada kayıp olmuyormusun burada.?"
Soruma sadece gülümsemele yetindi.
"ee hadi kedicik sende ne çok inceliyorsun sizin oradada beni böyle süzmüştüm."
"hiçte bile." diye itiraz ettim adımlarıma devam ederken.
Sonunda evin kapısına ulaştığımızda zile basıp beklemeye başladık.
Kapıyı genç yaşta siyah etek ve beyaz gömleği ile ben bu evin dedikoducu hizmetlisiyim diye bağıran bir bayan açtı.
"hoş geldiniz Deniz bey buyurun."
"ah çocuklar hoş geldiniz Meral sen girebilirsin ben onları buyur ederim." diyerek geldi yapmacık gülümsemeli kadın.
Kadın kapının önüne geldiği andan itibaren önce gözleri Deniz'le buluştu.
Öyle ki Deniz'in az önce ki neşeli suratı kadınla göz göze gelir gelmez yerini nefrete bırakmıştı. Dışarıya doğru çıkık olan elmacık kemikleri gerilmiş ve kollarındaki damarlar ortaya çıkmıştı.
Kadına tek bir laf etmeden benide arkasında bırakıp içeri geçti.
"hoş geldin canım gir içeri."
Kadının kaba ve aynı anda kibar olmaya çalışan seses tonunu es geçerek bende içeri girdim.