Bölüm 3. (Üniversite)

664 10 0
                                    

Muska iyi geldi ve ben rüyalarımdan kurtulmuş, ve hatta neredeyse yaşadıklarımı unutmuştum. Artık üniversitedeydim. Birinci sene yurt bana çıkmadığı için özel yurtta kalıyordum. Yurdun ilk senesi yeni açılmış, yönetimde büyük boşluk var. Sigara icerdik, yurda alkol sokardık, giriş çıkış saati yok. Cennetti cennet.

Yurt:

Yurtta herkesin bir lakabı vardı. Samimi olduklarım; Tavşan, Baykuş, Penguen ve Hamsi. Ee herkesin lakabı olurda benim olmaz mı? Penguen benim lakabımı Tilki takmıştı.

Baykuş cin muhabbetinden çok kokardı. Bir gece anlaştık onların yatakhane bize misafir oldu (bizim yatakhane, ali babanın çiftliğine döndü yani :) ). Cin muhabbeti yapıyoruz. Saat 2 civarı. Baykuş'un çok uykusu gelmiş ama korkudan gidip yatamıyor. Planlandığımız gibi ben elime bir defter alıp "ders calışıcağım" deyip odadan çıktım. Doğruca Baykuş'un yatakhanesine. Baykuş'un yatağının altına saklandım. Bi sure sonra gelip yattılar. Ben ise yaklaşık yarım saat hareketsiz uyumasını bekledim. Daha sonra alttan dürtmeye başladım. "Bismillah" deyip uyandı. "ben demedim mi size geldiler, carpılıcaz" diye bağırmaya başladı. Sakinleştirdiler uyudu tekrar. Bu sefer dürtmek yerine vurmaya başladım yatağın altından. Şahadet getirerek uyandı. Sonra dili tutuldu sanki. Kekeleyerek konuşmaya çalışıyordu. Bunu alıp lavaboya elini yüzünü yıkamaya götürdüklerinde yatağıma döndüm. Sabah kahvaltıda yaşadıklarını bi anlatışı vardı...

Baykuş'u korkutmak hoşumuza giderdi. Hatta yarı yıl tatilinden dönüşte düdüklü uzun bir balon almıştım. Yine bir cin muhabbeti sonrası, gece yarısı uyuduklarına kanaat getirdiğimde, kapının altından içeri doğru balonu sokup şişirmeye başladım. Balon şişince kapının atından içeri doğru bıraktım. Balonu şişiren havanın dışarı boşalması sonucu ucuna bağlı düdük tok bir ses çıkarıyor ve o itme kuvvetiyle odanın içinde duvardan duvara çarpıyordu. İçerideki karmaşayı görmenizi isterdim. Baykuş yataktan korkuyla irkildi, bildiği tüm duaları okuyordu...

Ev:

İkinci sınıfta farklı iki arkadaş ile eve taşındık. Fakat evde içki içtiğim için evden atıldım. Baykuş ve tavşan aynı evde kalıyorlardı. Gittim, kendimi acındırdım ve yanlarına taşındım.

Ev şehir merkezinden biraz uzakta ve yamaçta idi. Eski bir ev.... Evin kapısına yaklaşık 8-10 basamak çıktıktan sonra ulaşılabiliyor. Evin altı eskiden komple kömürlük veya ahır amaçlı kullanılmış. Odalarda yer döşemesi ahşap. Fakat okadar eski ki, aralarından kalem geçebilecek şekilde birbirlerinden ayrılmış. O kalem tahtaların arasından düşmüş olsa direk kömürlüğe inecek. Yani kömürlük, mahsen yada ahır her neyse ile bizi birbirimizden o eski tahta döşeme ayırıyor sadece. Öğrenciik günleri, parasızlık çok kötü. Üçümüz aynı odada yatıyor, aynı odada yemek yiyor ve yaşamaya çalışıyoruz.

Tavşan ie birlikte Baykuş'u korkutmak için birçok hikaye uydurduk, senaryolar geliştirdik ve uyguladık. Baykuş korkunca odanın ışığını açar, televizyon son ses, yatakta sabahın olmasını beklerdi.

Cinler:

Birgün yine Baykuş'u korkutma amaçlı cin muhabbeti yapıyoruz. Fakat bu sefer biraz abarttık sanırım. Muhabbet onlar ile alay etmeye, hatta hakaretlere kadar vardı. Tam uyuyacak iken mutfaktan ve tuvalletten gürültüler gelmeye başladı. Sanki tabak ve bardaklar raftan tek tek düşüyor ve kırılıyor, tuvalletteki maşrapa ise dolup dolup boşalıyordu. Dona kaldık. Abartısız birbirimize sarıldık. Dua ettik. Hiç birimizin ne oluyor diye bakmaya cesareti yoktu. Sabah ezanını korku içerisinde bekledik.

Ertesi gün Baykuş tüm yaşadıklarımızı birazda abartarak Tırtıl'a anlatmış (Tırtıl'ın eniştesi polis, onunla beraber lojmanda kalıyor. Tırtıl ise gözü pek korkusuz bir arkadaş.... Pehhh pehhh). Tırtıl "olur mu hiç öyle şey? size öyle gelmiştir. Ben inanmam" deyip, birazda gazın etkisiyle akşam bize misafir oldu. Saat gece 12'ye yaklaşıyor, fakat evde hiç bir garipilik yok. Dün gece sanki biz boşuna uykusuz kaldık, hiç ders almamışız. Tabi birazda yaşadıklarımızı ispat etme düşüncesi ile yine konu açıldı. Mevzu derinleştikçe derinleşti. Hikayeler anlatıldı. Dalga geçildi ve hatta küfür... İspat edeceğiz ya... Gece 2 gibi uyumak için ışığı söndürdük. Aradan kısa bir zaman geçti ve bir ulama sesi ile irkilip yataktan doğrulduk. Cesaretli arkadaşımız Tırtıl hemen perdeyi araladı. Dışarıda kar vardı, her yer bembeyaz. Fakat o beyazlıkta bir karartı, ben burdayım diyordu adeta. Köpek veya kurt yada onların kılığına girmiş bir canlı. Gitgide eve doğru yaklaşıyordu. Perdeyi korku ile kapatıp dua okumaya başladık. Ve ardından demir kapı çalmaya başladı. Çalmak mı dedim? Yanlış tabir. Adeta tekmeleniyor gibi saç kısmı içeri doğru eğilip bükülüyordu darbelerden. Kimse kapıyı açmaya cesaret edemedi. Bir ara sesler kesildi. Tırtıl ışığı kapatıp uyumak istedi. Işı kapattığı anda altan bir ses duyulmaya başlandı. Kömürükte sanki biri, birileri yada bişeyler, kazma ile toprağı kazıyordu. Baykuş ışığı açınca ses kesildi. Hal böyle olunca birbirimizden şüphelenmeye başladık. El ele tutuşup ışığı kapattık ve yine o aynı ses... Fısıltılar da eklenmişti kazma sesine. Baykuş "hepimiz öleceğiz, mezarımızı kazıyorlar" diye bağırdı. Dualar işe yaramıyordu artık... Kaşınanı kaşırlar tabi ki. Işık kendiliğinden söndü... Gözlerimizi açtığımızda sabah olmuştu bile. Işık söndükten sonra ne oldu hatırlayamıyorduk. Ama tek bir gerçek vardı. Biz alttaki kömürlükte uyanmıştık... Evden hemen taşındık kurtuluruz ümidi ile. Fakat.....

Yaşadıklarım (cin)...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin