Telefondan gelen alarm sesi ile gözlerimi araladım, telefon odanın diğer ucunda kalmıştı ve alarmı kapamak için kalkmam gerekiyordu. Ancak kalkacak enerji ve motivasyonu kendimde bulamadığım için kulaklarımı kapatarak kafamı yastığa bastırmayı seçtim.
Ardından alarm aniden durdu. Ellerimi kulaklarımdan çekip gözlerimi tekrar araladım ve beklediğim kişiyi göremeyince gözlerim iyice açıldı.
Odanın karşısında elinde telefonumla duran kişi yataktan yeni kalmış, siyah saçları her bir yana dağılmış Jase'ti.
Bir anda tehlikenin farkına vardım ve adrenalini hissettim, kendimi yataktan yavaşça kaldırdım. Ama Jase elindeki telefonun tam anlamıyla farkına varamayacak kadar uyku sersemiydi, bu yüzden telefonu yerine koyup odadan çıktı ve kendini yatağa atmasının sesini duydum.
Sevimli derecede aptal.
Birkaç dakika nefesimi düzene sokmak için durdum, sonra telefonu aldım ve saate baktım.
06:05
Bugün kimse uyanmadan önce eve gidip birkaç eşyamı almam gerekiyordu, son zamanlarda evdeki durumlar iyi değildi. Temel sebep benim aile ilişkilerine olan ilgisizliğim olsa da, onların verdiği negatif tepkiler yüzünden sorumluluk almamıştım.
Yüzümü yıkayıp alt kata indim. Xai mutfak masasına kafasını koymuş, boş bir ifade ile kahve makinesini izliyordu. Beni görünce kafasını kaldırıp gülümsedi:
"Günaydın. Neden bu kadar erken kalktın?"
"Evden birkaç eşya almam gerek fark ettirmeden. Sen neden uyandın?"
"Hiç uyumadım. Arabayı ben kullanayım."
"Pekala, Jase'in kapısını kilitleyip geliyorum. Sen de arabayı garajdan çıkarıp kapıya getir."
"Tamamdır."
.
Yaklaşık yarım saat sonra evin önüne gelmiştik, anahtarı çıkarıp mümkün olduğunca sessiz bir şekilde ön kapıyı açtıktan sonra merdivenleri gıcırdatmamaya ekstra özen göstererek üst kattaki odama girdim ve direk dolabı açtım.
Dolabın dibindeki çantaya birkaç kıyafet ve bakım ürünü attıktan sonra odadan çıkmak üzere geri döndüm ama kapıda duran figür yüzünden küçük bir şaşkınlık çığlığını elimle bastırmak zorunda kaldım.
Abim Nex.
Nex 20 yaşına yeni girmiş, kişiliği sarkazm ve kabalık ile örülmüş sorunlu bir insandı. İsmi, onun doğduğu sırada doğal elementlere kafayı takmış ailem tarafından verilmişti ve 'Ölüm' anlamına geliyordu.
17 yaşındayken eşcinsel olduğunu arkadaş ortamında ağzımdan kaçırdığım için neredeyse 2 yılın tamamını gördüğü her yerde bana kötü bakışlar atıp, bazen sınırları zorlayacak şakalar yaparak geçirmişti.
Küçük bir not: Aslında ağzımdan kaçırmamıştım.
Şimdi kapıda durmuş, sırıtarak bana bakıyordu. Boyadığı için siyah olan saçları düzgünce şekillendirilmişti, üstünde içine bordo renkli bir tişört giydiği deri ceketle siyah pantolonu vardı.
"Rawen. Demek eve uğramaya karar verdin sonunda."
Sesi yaramazlık yapmış ve bundan zevk almış birinin ses tonlamasıyla gelmişti kulağıma. Aynı tonda cevap vererek ona yaklaştım:
"Aynısını senin için de söyleyebilirim, ne de olsa hiçkimse yataktan giyinik kalkmaz değil mi?"
Gece her zamanki gibi camdan atlayıp evden çıkmış ve gündüz kimse yokluğunu fark etmeden geri dönmüştü. Bunu 3 yıldır yapıyordu ama ailemin hala haberi yoktu. O yüzden neyi ima ettiğimi anlayarak başını onaylamayarak iki yana salladı, yüzündeki sırıtış hiç silinmemişti.
"Arabadaki sevimli şey arkadaşın mı?"
Xai'den bahsettiğini anlayarak alçak sesli bir kahkaha attım:
"Ondan uzak dursan iyi edersin, sana ilgisi olacağını sanmıyorum. Şimdi önümden çekilirsen iyi olur, yapmam gereken şeyler var."
İnatçı bir şekilde kapının tam ortasında durup kollarını birleştirdi:
"Bir şeyler çevirdiğini biliyorum Rawen, bana anlatmaya ne dersin?"
"Uyursan belki rüyanda görebilirsin."
"Anlatana kadar kıpırdamıyorum o zaman."
Çantamı yere koyup ondan 1 adım uzaklaşarak araya yeterli mesafeyi koyduktan sonra bütün gücümle yüzüne bir yumruk geçirdim ve 1 saniye bile beklemeden karnına tekme indirip onu geriye doğru ittim.
Yerde solucan gibi kıvranıp, inlemesini görmezden gelerek çantamı aldım ve koşar adımlarla ön kapıdan dışarı attım kendimi. Eğer toparlanıp beni yakalasaydı hiç şansım olmazdı, çünkü sadece benden böyle bir tepkiyi beklemediği için onu yere serebilmiştim.
Xai beni görür görmez durumun aciliyetini anlamış olmalı ki ben daha arabaya binmeden çalıştırmıştı. Araba hareket ederken göz ucuyla Nex'in ön kapıdan çıktığını gördüm ve gerginlik yüzünden alnımda biriken teri elimin tersi ile silip camı indirdim.
Tepenin arkasına giden toprak yola girdiğimizde Xai aniden frene bastı:
"Oh hayır."
"Ne?"
Bakışlarını takip ettikten sonra ön kapıdaki kişiyi fark ettim, kapıyı açmaya çalışıyordu. İkimiz de hareket etmeden izledik. Uzun boylu bir adamdı, arkası dönük olduğu için fark edebildiğim tek şey buydu.
Kapıyı açmayı beceremeyince evin arka tarafına doğru koştu, elimle Xai'nin koluna bir yumruk attım:
"Çabuk bagajı aç!"
Cevabını beklemeden araçtan indim ve bagajdan demir levyeyi çıkardım, silah olarak kullanabileceğim tek şey oydu.
Arabaya binmek yerine eve doğru koştum, içimde daha önce hissetmediğim yoğunlukta bir öfke vardı.
O kadar yoğundu ki boynumdan yukarı doğru tırmanan ateşi hissedebiliyordum, düzgün düşünme yeteneğimi elime levyeyi aldığım anda kaybetmiştim zaten.
Evin arkasına doğru gittim, adam ayak seslerimi duyup bana döndü. Öfke yüzünden adamın yüzünü bile göremiyor gibiydim, her şey sadece 2 noktadan oluşuyordu şu an.
Levye ve hedefi.
Adama yavaşça yaklaştım, benden en az 30 santimetre uzun olmalıydı, daha güçlü. Yüzüne odaklandım, kesinlikle korku doluydu ve öyle olmalıydı.
Jase'i benden almaya gelmişti.
Cezasını çekmek zorundaydı. Canı yanmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sosyopatın Sınırları
General FictionSaplantı yaptığı insanın elinden alınmasını önlemek için sınırlarını zorlamak zoruda kalan Rawen, sırf 'Onu' elinde tutabilmek için hayatında yapmayı asla düşünmeyeceği ve düşünmediği tek şeyi yapmak zorunda kalır. -2. Kitap. (Birinci kitap: Sosyopa...