⦓ Kanlı Koza || 3 ⦔

295 32 8
                                    

-3-

8 Nisan 2016 Cuma / Saat:15.40

OLAYDAN 1 GÜN SONRA

Elinde Americano ile kafeden çıkarken yanında son zamanlarda uyuşukluğu alışkanlık edinmiş yardımcısının halâ esnediğini fark etti Baş Komiser Yeliz. "Günün sonuna kadar ayılmayı planlıyor musun? Çünkü yapmamız gereken bir sürü iş var."

"İyi ki bir gün uykusuz kaldık ha, iyice dalga geçin siz de." Uzunca bir esnedikten sonra "Boşanma davanız ne zaman sonuçlanacak?" sorusunu yöneltti.

Alaycı bir tavırla, "Niye, evlenme mi teklif edeceksin?" diye sordu.

Güldü adam. "Çok şakacısınız ama şundan dolayı sordum, siz evliliğiniz kötü gitmeye başladığından beri benim ilişkilerime müdahale eder oldunuz. Belki boşanıp daha özgür bir hayata sahip olursanız benimle uğraşmaktan da vazgeçersiniz diye düşündüm. Nasıl düşünmüşüm?" Kendisine ters ters bakan amirine melekçe gülümsemekte buldu çareyi.

"Böyle düşündüğünü bilseydim seni tek başına bir odada ölüme terk ederdim." Tırnağını törpülercesine bir tavır takınarak umursamazlığı ele aldı ve "Benim de en büyük suçum vicdanlı olmak. Seni eğitmeye çalıştım, adeta bir Mahmut Hoca oldum sana." dedi. "Ama sonuç? Koca bir hiç. Yaşlanınca bir kenara atılmak içinmiş hepsi."

"Aşk olsun baş komiserim. Benim en sevdiğim amirim sizsiniz."

"He yaşlandığımı kabul ediyorsun yani?"

"Yok, öyle değil de..."

"Sadece takılıyordum." Ciddileşerek "Boşanma davamız 1 ay sonra görülecek." dedi. "Esaret halkalarından kurtulmama oldukça az bir zaman kaldı anlayacağın. Belki yakında beni o gece kulübü senin, bu gece kulübü benim gezerken bulabilirsin. Dikkatli ol."

"İlahi Yeliz Baş Komiserim!" Kıkırdadıktan sonra toparlandı ve "Madem artık yolun sonuna geldiniz, boşanıyorsunuz... İtiraf edeyim, eski eşinize hiç ısınamamıştım." dedi. Ve o an içine tarifsiz bir rahatlama hâkim olmuştu.

"Valla ne yalan söyleyeyim, ben de yeni haline ısınamamıştım. Bilirsin işte, erkeklere bir yaştan sonra bir şeyler oluyor. Onun da deri ceketi giyip motosiklet kullanmasına ramak kalmıştı." Aldatılmanın bir adım ötesi de gençleşme çabaları olmalıydı değil mi? Biraz daha tahammül etseydi kocası olacak o aşağılık önce parfümünü değiştirecek, sonra spora başlayacaktı. Kim bilir, belki sonra giyimine kuşamına dikkat edip giysi dolabına siyah deri ceketlerini ve kot pantolonlarını dizmeye başlardı. Hiç ona ait olmayan bir hayat düzeni kuracaktı kendine. En sonunda da bir motosiklet... Gayet tabi andropoza girmiş 47 yaşında bir erkek tablosu. Konuyu değiştirmek istercesine bir adım attı. "Ne oldu, Sibel'le barıştınız mı?"

"Hayır, barışamadık. Çünkü kendisi sürekli evlilik kelimesiyle beynimin bir kısmını oymakla meşgul. Bana 'Eğer ciddi düşünmezsen bir daha konuşmak için gelme!' dedi."

"Doğru demiş."

"Ya baş komiserim, bari siz böyle söylemeyin. Bizim daha yaşımız kaç, başımız kaç. Hem eğer evlilik güzel bir şey olsaydı, siz boşanmaya çalışmazdınız."

Gol attığını sanarak gururla kasılan yardımcısının kulaklarında şampiyonlar ligi müziği çaldığına neredeyse emindi ancak hiç beklenmedik bir anda "Beni kendinle kıyaslama Yusufçuk, benimki yanlış evlilik olduğu için bitti." cevabını vererek onu geri püskürttü. Üstelik ona taktığı lakaba göz devirişini görünce daha da keyiflendi. Onunla her dalga geçtiğinde bu lakabı kullanırdı çünkü onu kızdırmanın ayrı bir zevki vardı. "Oğlum, şimdi evlensen boyun kadar çocuğun olur. Ne bu ergen ergen tavırlar? Demek ki kız bir an önce evlenip yuvasını kurmak, çoluğa çocuğa karışmak istiyor." Başını aşağı yukarı sallayarak "E bu da en doğal hakkı. Hep böyle lay lay lom, nereye kadar?" diye ekledi. "Sen kendini hazır hissetmiyor olabilirsin, ama onun da kısmetini kapama."

"Ya, ama baş komiserim ya..." Eğildi ve sağ eliyle alnını ovdu. "Siz de böyle söylerseniz, beni tanımayan neler söylemez."

"Ben anladım seni, sen sorumluluk almaktan korkuyorsun. Ama unutma, bir sabah 50 yaşında uyanıp etrafında kimseyi bulamadığında sızlanmak için beni arayamayacaksın. Çünkü büyük ihtimalle mezarıma kadar zahmet etmek zorunda kalacaksın. Ve ben, zaten öldüğüm yetmezmiş gibi mezarımda bile senin çeneni çekmek zorunda kalacağım. En kötüsü de ne biliyor musun? Bu durumda kendinden başka kimseyi suçlayamayacaksın." Yardımcısının suratının düştüğünü görünce konuyu değiştirmekte karar kıldı. "Hadi hadi, silkelen de kendine gel. Daha yapacak çok işimiz var." Bu esnada telefonu çalınca yardımcısıyla uğraşma zevkine kısa bir mola verdi. "Alo... Evet."

Komiser Yusuf elindeki kahveden birkaç yudum alırken amirinin telefon konuşmasına kulak kesildi. Yeni bir olay vuku bulmuşa benziyordu. Kadın telefonu kapatır kapatmaz "Ne olmuş baş komiserim? Önemli bir şey yok inşallah." sorusunu yöneltti.

"Yeni bir kayıp vakası. Üniversiteli genç bir kız. Hadi gecikmeden ofise geçelim." Adımlarını hızlandırırken önünde gördüğü tek şey yeni bir dosyaydı. Elbette bu dosyadan daha tuhaflarına rastlamıştı. Ancak her dosyada olduğu gibi bu dosya da ona, hayata dair yepyeni dersler verecekti.

...

Kanlı Koza ღRAFLARDAღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin